muhterem e mektuplar -9 / ikinci hatam ve yanlışım
Kul ( 12.12.2013 )
---------------------------------------------
Yalanla dolanla üniversite yıllarım başladı. Mühendis olacaktım. Mühendis olmalıydım. Okumak için bir adım atmıştım devam etmeliydim. Mutluydum bir de kendimce... Sevdiğim insan yanımdaydı. Mutluyduk. Geldiğimde çok ağladım ama alışıyor zamanla insan... Alışmıştım ben de. Zaten üniversitede her zevke ve kişiliğe uygun bir ortam mutlaka vardır. Eğer yalnızsan bunun için çabalamışsındır demek ki. İllaki kafa yapına uyan biri vardır. Arkadaş seçmek her şeyden önemli burada… O arkadaş seni şekillendiriyor çünkü. Benim ateist arkadaşlarım da oldu. Aynı odayı paylaştık yurtta ama tabi sonra ayrıldık. İnsan neler görüyor. Neler gördüm hocam… Neler gördüm…
İkinci büyük hatam da sevdiğim insanın evine gitmek olmuştu. Bu normal gelebilir belki ama ateş ve barut… Kaçınılmaz sonuç… Ama tabi idrak seviyem sıfırın altında olduğu için o zamanlar her şey laylaylom. Bu nasıl bir iğrençliktir. Sen ne yapıyorsunnn kendine. . . Ah benim akılsız başım. Ah benim düşünmekten yoksun aklim. Neler yaptım ben! Allah’ım affet. Ne olursun affet!
Zaman böyle geçmeye başlamıştı. 18 yaşındayım. Bir havalar bir afralar bir tafralar. . Sen kimsin ya kimsin… Bu neyin ukalalığı? Berbatsın hâlâ daha artistlik pesindesin. Ah benim aptal kafam. Asıl bundan sonra açılıyor perde. Bundan sonra başlıyor zulümler...
Lise zamanında pesimden ayrılmayan ve beni üzmemek için elinden geleni yapan insan bir anda kayboldu. Yoktu artık o kişi. Bu beni nasıl uzuyordu. İlk tokadımı neden böyle oldun dediğimde yedim. Afalladım. Olduğum yere yapıştım. Ağlayamadım bile. . O nasıl bir vicdan azabı o durum için. . Ben bu insan için mi geldim buralara diye diye döndüm geri yurda.
Neden ayrılmadın deseniz hep gururum yüzünden. Benim bu kendini bilmez hadsiz gururum yüzünden. Herkes bana onunla bir geleceğim olmayacağını bana hayatı zindan edeceğini pişman olacağımı söyledi. Herkes ama… Ben dinler miyim tabi. Ah ben ne aptalım hocam ne aptalımm. Tükürdüğümü yalamayacağım ya bırakmadım onu olur dedim böyle arada. Kimseye siz haklı çıktınız diyemezdim. Ben haklı olmalıydım. Tabi insan beyinden mahrum olunca böyle şeyler düşünüyor. Saçmalık tamamen. .
Ve... Gün geçtikçe arttı her şey. Artık bana vurmayı geçti. Bildiğin dövüyordu. Yüzüm kollarım morarırdı genelde. Abartılı bir morluk olmasa da yüzüme bakınca yeşeren morluklar net bir şekilde ortadaydı. Ama ben hala ayaktayım. Fondötenle kapatıp çıkardım dışarı. Sorana bir şey yok derdim ama biterdim. . Herkes anlardı ama... Ben duygularını saklayabilen biri olamadım hiç. Ve suratıma öyle acınası bir şekilde bakarlardı ki orda yerin dibine girmek isterdim. Aciz hissederdim ve gidemezdim. Gitmiyordum…
Of kendime çok öfkeliyim. Zamanla psikopatlıklarının seviyesini artırdı. Nasılsa bu aptal gitmiyor dedi elinden geleni ardına koymadı. Sokak ortasında milletin içinde iki kez tokat yedim. Gene gitmedim. Hastalıktan kendimden geçmiş halde yanına gittiğimde doktora onunla değil de başkasıyla gittim diye boğazıma yapıştı. Yemin ederim abartmıyorum. Ama ben gene gitmedim. O tozpembe hayallerimin sahibi, o kendimi harcadığım insandı bu. Dediğim gibi hocam burası doğu. Hava -40 olduğu zamanlar oldu. Beni o soğukta buz gibi odaya kitlerdi. Parmaklarım dudaklarım morarırdı. Keyfi ne zaman isterse o zaman açardı kapıyı ve ben de tıpış tıpış giderdim ardından. Yatardım yanına. Manyaklık bu biliyorum. Ama o zamanlar bilmiyordum. Pantolonum dar diye beni yere yapıştırdıktan sonra saçımdan sürükleyerek bir yandan da diğer eliyle vura vura beni ceza odama, o dondurucu odaya götürdü. Bir kilit daha yedim üstüme…
Hak ettim ben hepsini. Normal olan biri neden dayansın. Ama ben tükürdüğümü yalamayacağım ya. . Gebertse de gitmem. Öyle de anormaldim. Böyle iki yıl geçirdik. Öyle utanıyorum ki bunları anlattıkça…
Tabi zamanla bende kötü durumlar ortaya çıkmaya başladı. Yasadığım durumlar ağır geliyordu ve sesimi çıkaramıyordum. Yalnız bir odada kalamıyordum. Uyuyamıyordum. Korkuyordum sürekli. İçime ata ata çıldırmanın esiğine gelmiştim. Zamanla sinirlerim yıpranmaya başladı. En ufak olaylara haddinden fazla tepkiler vermeye ve boğazım ağrıyana kadar ağlamaya başladım. Aşırı sinirli bir insan olmuştum. Antidepresan kullandım bir müddet. Sinirlendiğimde nefesim kesilmeye ve öleceğimi düşünmeye başlamıştım. Nefes alamıyordum her sinirlediğimde. Evde olduğumda annem başımdan aşağı soğuk su dökerdi. Canım annem. Ben susardım, susardım, susardım… O kadar çok susardım ki. Artık kabullenmiştim durumumu ve bu hayat böyle son bulacak diyordum. Ve bu beni bitiriyordu. Beni alın kurtarın diyemiyordum. Çünkü ben yapmıştım. Ben atlamıştım bu olaya. Bir de bendeki bu iğrenç gurur yüzünden dönemedim geri.
Tabi onca durumun içinde ilk senem hüsranla bitti. Ben sınıfta kaldım. Normaldi. Çünkü okul umurumda değildi. Aptalım ben. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Neydim ne oldum. Tertemizdim belki de ama yanlış zamanda yanlış insan beni su anki halime getirdi.
Ne büyük hüsran! Günah, yalan, şiddet silsilesi içinde onunla iki buçuk yıl geçirdim. Ah ben ne aptalım ne aptalım... Pişman oldum ama yaşanılanlar değişmiyor. Ruhuma verdiğim zararın dışında bedenime verilen zararlar boyumu çoktan aşmıştı.
Kendin ettin kendin buldun sözü bana özeldi artık. Bir insan dünyasını ahiretini bir insan uğruna böyle nasıl karartır sorusuna verilen cevap olmuştum. .
Tarih:12 Aralık 2013 Perşembe 16:58:17
Makinenin başında dakikalarca tek kelime yazamadan kalakaldım. . Üzgünüm. . . Senin için ve senin gibi kendisini harcayan bütün çocuklarımız için üzgünüm. . . Ama umutluyum aynı zamanda senin için ve başkaları için. . Farkına vardın, bedel ödedin keşifler yaptın ve birilerine ibret olması için samimiyetle yazdın. . Umarım okuyup ibret alanlar çıkar. . Anlattıklarında kendisini bulup henüz kendisine dönemeyenlere bir kurtuluş yolunun olduğunu anlatır yazdıkların… Umarım... İnşallah umarım... Yazmayı sürdür... Seninle dertleşmeye başlamadık henüz... Seni dinlemeye devam ediyorum. İnşallah yaraların biraz iyileşir konuşuruz... Selam es selame.
Kul ( 12.14.2013 )
---------------------------------------------
Ve uzun uzun düşündükten sonra saçma sapan bir bahane bularak ayrıldım ondan. Artık midem almıyordu. Olanlar bana fazla geliyordu. Onca şeye rağmen hala onu çok seviyordum ama ayrılmak zorundaydım. Bitmeliydi. Ve bitirdim. . Çok riskli bir zamandı. Benim finallerim vardı. 1. sınıfın ilk döneminin finalleri. Birinci sınıfı tekrar okuduğum zamandı. “Ne olursa olsun ayrılacağım” dedim. Bitirdim. Bana inanmadı. Ayrıldığım gece hattımı çıkardım attım. Kırdım. Derslerim iyi değildi tabi ama son bir umut finallerim vardı. Ne olursa olsun hazırlanmalıydım...
Ayrıldım ama bırakmadı pesimi. E tabi bulmuş benim gibi bir aptal bırakır mı daha. Ayrılmadık diyor yapışıyor her gün. Ama koymuştum kafama bitecekti. Her yanıma geldiğinde Allah’ım ne olur bitsin bir daha kotu şeyler yapmak istemiyorum diyordum.
Matematik sınavım vardı. İyi bir not almalıydım. Çalıştım çok. Tabi başıma geleceklerden habersiz... Çıktım yurttan. Sınava 1 saat kalmıştı okula geçiyordum. Yurdun kapısında dışarıda beni bekliyordu. Kenarda konuştum ağladım yalvardım pesimi bırakması için ve bana hayatımda yediğim en sert tokadı attı. Yarım saat ona yalvardım ve koca bir tokat yedim. Kulağım tokattan sonra aşırı derecede çınlamaya ve ağrımaya başladı. Koşarak yurda gittim. Yüzümde parmak izleri yüzüm kıpkırmızı. Şişmişti vurduğu yer. Arkadaşlarım görünce ne yapacaklarını şaşırdılar. Ben öyle bir ağlıyordum ki... Hâlâ aklıma geldikçe nefesim kesiliyor. Sınavıma 20 dakika gibi bir sure vardı sanırım. Kızlar yüzümü kapamaya çalıştılar ama dokundurtmuyordum felaket yanıyordu canım. Az da olsa kapadık ama belli oluyordu. Öylece okula sınava gittim. 50 dakika boyunca gözyaşlarım durmadı. Boğazımda yine bir taş. Yapabildiğim kadarını yapmaya çalıştım. İyi bir sonuç almak zorundaydım. Ayakta kalmalıydım. Sınavdan çıkıp yurda kendimi nasıl attım bilmiyorum. Utancımdan yerin dibindeydim. Arkadaşlarım yine bana acır gibi bakıyorlardı. Ne iğrenç bir durum… Kulağımın ağrısından uyuyamadım saatlerce ve mütemadiyen ağlıyordum.
O zamanlar hâlâ derdini çektiğim mide rahatsızlıklarım başladı. Hiçbir şey yiyemiyordum nerdeyse artık. Sadece sigarayla duruyordum. Az da olsa su içiyordum. Yemek yediğim zamanlarda da kusmaya başlıyordum. Meğer midem kendini tüketmeye başlamış. Uzun süre perhiz yapmak zorunda kaldım. Mideme zarar veren şeyler yasaktı artık. Ama simdi daha iyiyim. Gerçi hâlâ ilaç kullanıyorum ama eskisi gibi ağır değiller.
O olaydan yaklaşık iki hafta sonra. Finallerim bitmişti ve ben çok kotu sonuçlar almamıştım. Biraz daha toparlanmıştım. Ama hala ruh gibiydim. Okuldan çıktım ve kapıda beni bekliyordu. Son bir kez konuşmak istedi. Bitirmek istediğini ve bunun da doğru düzgün olması gerektiğini söyledi. Ve ben de aptalım ya inandım. Bindim arabaya. Önce baya bir benzin aldı sonra hem sürüyordu hem kendince düzgünce konuşuyordu. Sonra tabi ben kararımdan dönmeyince yolu değişti. Akşamın kaçıydı hatırlamıyorum. Her yer karanlık. Yolda kimse yok. Götürüyordu beni. Çıldırmış gibiydi. Delirmişti. Ben ağlamaya ve çığlık atmaya başladım ama yolda araba bile yoktu. Şehirlerarası yoldaydık. Sesimi duymaları imkânsızdı. Boğazım patlayana kadar bağırdım duyan olmadı. Ağlıyordum ve bana bağırıyordu. Benim olacaksın diye diye sürüyordu arabayı. Delirmişti. Bende kendimden geçmek üzereydim. O kadar bağırdım ki başım dönmeye başlamıştı. İçimden Allah’ım yardım et diyordum. Öyle çaresizdim. Korkudan bayılacağım zannediyordum. Kaçırıyordu beni resmen. Ellerim titriyordu ve sesimi duyuramıyordum.
Ve Sonra Rabbim ona fırsat vermedi. Duamı kabul etti. Anlamadığım bir şekilde direksiyon hâkimiyetini kaybetti. O da anlamadı ve yolun kenarına savrulduk. Bir çukura girdik. Çıkamıyorduk. Bağırdığım için ağzımı kapatmaya ve bana vurmaya başladı. Arabadan aceleyle çıktı bende çıkmaya çalıştım ama olmadı. Arabaya tekrar soktu beni. Üzerime kilitledi. Arabanın içinde zıplıyordum resmen. Belki birinin dikkatini çeker diye ama yok. Kimse yok. O da arabayı itmeye ve kurtarmaya çalışıyordu. Nafile... Olmadı. Mecbur birini arayacaktı. Öğretmen bir abisini aradı ve geldi. Ben ağlamaktan perişan olmuştum. Şoktaydım. O abi geldi arabayı açtı çıkardı beni ve hemen yurda bıraktı.
İste o gün her şeyden korkar oldum. Bu olaydan sonra daha dışarı adımımı atmaya cesaretim yoktu. Eve gitmeme daha vardı. Hiç odadan çıkmadım eve gitme vaktim gelene kadar... O yurttan çıkıp servise gidene kadar neler çektim. Her adımda arkama bakıyordum biri takip ediyor mu diye. Paranoyak olmuştum. Bu çok kötü...
O günden sonra en ufak ses herhangi bir olay beni gereğinden fazla korkutmaya başladı. Ailem bu durumdan rahatsız oluyordu çünkü yerli yersiz her şeyden korkmaya başlamıştım. Kalbim yerinden çıkarcasına atıyordu. .
Evime gittim ve kendime gelmeye çabaladım. Ama daha bitmemişti çekeceğim…
Bunları anlatmam gerektiğini düşündüm. Bir insan uğruna hayatımı ne hale getirdiğimi ve kendimi nasıl mahvettiğimi görün ve okuyanlar görsün istedim. Yapmasın istedim. Güvenmesinler inanmasınlar istedim.
İkinci olayı en yakın arkadaşımdan başka kimse bilmiyordu ama kısmet bugüneymiş hocam…
Tarih:15 Aralık 2013 Pazar 03:07:17
Yazdıklarını en az ikişer kere okuyorum. Uygun ortam olmadığından okumakla yetiniyorum sen yazmaya devam et. İnşallah cevaplarımı yazabilirim.
Selam es selame