- 1647 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
Çakma Özgürlük
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
...
gözlerinizi kapatarak okuyun..
..
henüz dünyaya gelmeden, önünüze bir hayat kataloğu sunup birini seçmenizi isteseler nasıl bir hayat seçerdiniz? zengin? cesur? çılgın? romantik? sıradan?. ya da ’bahtıma ne çıkarsa artık!’ diyerek kutunuzu mu açtırırdınız?
..
yıllar önce, hayatımın şu andaki kelepir döneminin temellerini atmak için üniversiteye başladığım sıralarda , otobüs durağında tanıştığım biri, elimdeki evraklara bakıp sıkıldığımı görünce ; ’hala bir imkanın varsa okulu bırak git ve istediğin hayatı yaşa!’ demişti.adamın adını bile hatırlamıyorum çünkü adam okulu o gün bırakıp gitmişti.o gece sabaha kadar adamın söylediğini düşünmüştüm.adam bana bir şey anlatmak istemişti evet.ama ne?bulamadan uyuyakalmıştım.
yıllar sonra, bir gün memur olup işe başladığımda o adamın söylediği şeyi iyi anladım.her gün aynı iş yerine gitmek, aynı kişilerle karşılaşıp yüzlerine sahte gülümsemelerde bulunmak,sanki anayasanın 1. maddesiymiş gibi her önüne gelene ’günaydın’ demek vs..gün içerisinde değişen tek şey wc’ye gidiş saati.bu durum , gelen giden evraklar arasında insanın ruh halini törpülemesinden başka bir şey değil özetle.ve de eğer ömür boyu taşımanın için sırtınıza yapıştırılmış olan ruhunuzun ham maddesi özgürlük ise gün içerisinde geçen her bir saniye kıçıyla size gülen ahmak bir varlık oluyor.akşam evinize gidiyorsunuz,mahkeme kuruluyor,yargıç sözü alıyor ve size o an ,aklınızdan geçen küfürlerle, bir ansiklopedi takımı yazdıracak kadar içinizden sövdüren o mükemmel soru kulaklarınıza tecavüz etmeye başlıyor : ’bugünün nasıl geçti?’ ...
..
’ben neden yaratıldım?’ diye düşünmüşsünüzdür elbet.dört duvar arasında deli gömleği giymiş biri gibi kendi içinizde turlarken ya da bir deniz kenarında, denizde oluşan dalgaları envay eşit yaratığa benzetirken..cevap bulan var mı? ya da bulduğu cevabı akıl diye beynimize enjekte edilen ve aslında bir işe yaramayan şeye kabul ettirebilen? varsa yazının geri kalanını okumasın.
şimdi burda ikiye ayrılalım hemen.manevi düşünenler ve maddi düşünenler.
manevi olarak bakarsak olaya ; her canlının bir yaratılma nedeni var diyerek kaçak dövüşüp karşı tarafa havlu attıran profesyonel bir boksör edasıyla sırıtabiliriz köşemizde.nasıl olsa, değişmeyen kurallar döngüsü içerisinde süregelen bir toplumun bireyiyiz.ve bazı kuralları değiştirmek gibi bir lüksümüz yok.’her canlının bir yaratılma nedeni vardır..’ evet, gayet iddialı bir cümle.bu yönden bakarsak, sizin yaratılma nedeniniz nedir diye sorsam ne cevap veririsiniz? o sarı saçlı hatunun hayatına girip hayatını mahvetmek olabilir mi? ya da o yakışıklının elinden tutup şeytani planlar yaparak aklını ele geçirmek? yoksa insanların hayatlarını kurtaran biri mi? ya da kötü insanları yok eden bir teminatör?. ve de diyelim ki buldunuz nedenini.?!?! hı ?! hayat tıkandı, kurudunuz kaldınız..geçmiş olsun.
maddi olarak bakalım olaya..’bir gün mutlaka öleceksek neden yaratıldık?’ sorusunun cevabını maddesel olarak araştırma sırasında beyin lopları infilak eden kaç insan var kim bilir.kimi ya tımarhanede kimi mezarda.ölümden sonra hayat olduğunu savunan ve adına reenkarnasyon dedikleri bir bela var başımızda.bu nedir biliyor musunuz? bunu bulan adamın ’ben bunu bulana kadar kafayı yedim alın okuyun siz de kafayı yiyin!’ düşüncesinin reelde intikama dönmüş hali. dejavu diyoruz, aslında ilk kez gördüğümüz bir yeri daha önce görmüş gibi olma durumuna.ve de reenkarnasyon düşüncesi de bir bakıma bunu savunuyor.düşünün, bundan 10 yıl önce ,Miami’de o sarışını öptüğünüz anı İstanbul’da başka bir sarışını öperken yeniden yaşıyorsunuz.ve de kendi kendinize ’ulan ben bunu daha önce yaşamıştım!’ diyorsunuz.olayı kafaya takıp düşünmeye başlıyorsunuz.sonuç ; sizi alıp tımarhaneye yatırıyorlar.geçmiş olsun.
..
bakın her iki paragrafın da sonu da ’geçmiş olsun!’ cümlesi ile bitti.neden? çünkü temelde , insana yaradılış özelliği olarak, rahat batar.özünde çözümlere sorun arayan bir varlıktır insan.bu kadar basit.bir ev istersiniz, çalışırsınız,geceleri yıldızlı bardaki o kadının peşinden gitmektense evde oturup para biriktirirsiniz.yıllar geçer,evi alırsınız ama aklınız hala o kadındadır ve o kadın hala o yıldızlı bardadır.sonuç olarak, aldığınız ev de bir işe yaramaz.o kadının peşinden gitseydiniz ev alamayacaktınız belki ama en azından aynada kendini gören kedi yavrusu gibi ne olup bittiğini anlamaya çalışmayacaktınız hayat karşısında.
..
şimdi, ister neden yaratıldığınıza bir yanıt bulun ister bulmayın sonuç değişmiyor.maddi ya da manevi olarak ulaşabileceğiz tek yer, düşünmekten dolayı sıkıldığınız için hava almak maksadıyla çıktığınız balkon olacak..her iki düşüncenin de sonu yok.önemli olan, içinde bulunduğunuz hayatı istediğiniz gibi yaşayabilmek.şunu söyleyebilirsiniz ; ’istediğim gibi yaşayacağım diye hiç çalışmayayım mı ya da üniversite okumayayım mı?’ olay bu değil dostum.çalışmak da , elde etmek istediğin özgürlüğe ulaşmak için çıktığın yolun asfaltını oluşturan maddelerden biri evet.ve de olmazsa olmazı.ancak, sadece para kazanmak amacıyla herhangi bir üniversite bölümü bitirmek ve akabinde yine herhangi bir işte çalışmak, size özgürlüğünüzü vermez, özgürlüğünüzün yolunda paralel bir yolda gitmenize ve ömür boyu sadece ona bakmakla yetinmenize neden olur.
hayatta para hesabı dışında her şeye kafası çalışan biri olarak ,liseyi Türkçe-Sosyal bölümünde okumuş,dershaneye Türkçe-Matematik bölümünden gitmiş ve üniversiteye Eşit Ağırlık puanı ile girerek Muhasebe (!) bölümünü bitirmiş nevi şahsına münhasır garip bir adamım ben.ve de şu anda yaptığım işin bunlarla uzaktan yakından alakası yok.bilgisayar işleri! işe ilk girdiğim gün görev dağılımı yapılacağı sırada, üniversiteye diplomamda muhasebe bölümü yazıyor diye beni muhasebe departmanına almak istediklerini öğrendiğim an polis görmüş azılı seri katil gibi uzaklaşmaya başlamıştım oradan.
..
anlatmak istediğim şeyin özeti şu ; yaşıyor olduğunuz ya da yaşayacağınız hayat, siz yaratılırken size emanet verilmiş olan kişiliğinize uygun değil ise, hayat denilen olgu, üzerinize oturmayan 2 numara büyük ceket gibi olur.her gün bir yerini çekiştirirsiniz ve en sonunda çıkarıp çöpe atarsınız.işin kötü yanı, bu hayatı beğenmedim yenisini alayım gibi bir düşünceniz de olamaz.
yapılması gereken nedir peki? diyorsanız..bir başkasının özgürlüğüne kısıtlama getirmeden, kendi kişiliğinizden ödün vermeden ve asla nereden geldiğiniz unutmadan kendinize bir yol çizmek.bunu yapmayı düşünmek yolun yarısıdır emin olun.eğer kafanız resim çizmeye çalışıyorsa ve siz gidip memur olduysanız, çizdiğiniz resimler duvarınızı süslemekten başka bir işe yaramaz.işin özü budur.
..
iş işten geçti dostum diyorsanız, sorun değil.gidin yatın.
...
küfür ediyorsanız
ben rahatım
rahatsız olmayın..
eyvallah..
YORUMLAR
"Nasıl yaşamam gerektiğini anlamaya başladığımda,nasıl ölmekte olduğumu gördüm"
(Leonardo da Vinci)
Anlatı tam da bu sözün açılımı, kanımca.
İyi ki okudum dediğim paylaşılardan biriydi.
Tebrik ederim.
Saygı ile.
Nujin.N. Demir (İlyada) tarafından 1/6/2014 4:09:31 PM zamanında düzenlenmiştir.
Özkan KÖSE
keşke Leonardo da Vinci hayatta olsaydı da kendisinin yüzüne karşı 'ağzına sağlık!' diyebilseydim.şimdi ise 'ruhuna sağlık!' diyebilirim.
yorumunuz için teşekkür ederim.
değer kattınız.
saygılarımla..
Özkan KÖSE
sadece size ait bir hayat elde etmeniz dileğimle..
yorumunuz için teşekkür ederim.
değer kattınız.
saygılarımla..
Değerli dostum
Enteresan ve düşündürücü bir yazı kaleme almışsınız ilk bakış da somut şeylerden söz den ilginç bir yazı olmuşsa da, yazının başlığı yazının içeriğiyle çok farklı olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki, yazınızın ismi ( çakma özgürlük ) yerine hoş görünüze sığınarak çakma hayatlar veya zorlanan insanlar vs gibi bir başlık olabilirdi. Çünkü yazınızın içerisinde geçen konuların içeriği daha çok yaşamda zorlanan insanların psikolojik ruh hallerini anlatan bir yazı şeklinde olmuş.
Oysa özgürlük soyut ve derinliği olan bir kavram kişiye ve şartlara göre değişen bir şeydir. Örneğin: hapiste yatan birine göre, dışarıda olan bir insanın yaşam şartları özgürlük sayıla bilir. Yâda emir komuta altında, talimatlara bağlı yaşamı, yaşamak zorunda kalan bir subayın, yaşam şartlarının karşısında, sırtında gitarı istediği yerde veya sokakta gitarını çalıp müzik yapıp şarkı söyleyen insanın yaşam şartları da, subayın yaşam şartlarına kıyasla özgürlük sayıla bilir vs gibi örnekler çoğaltıla bilinir. Ancak bu örneklerin hiç biri gerçek manada özgürlüğün tarifi değildir. Zaten özgürlüğün böyle somut bir tarifi de yoktur. Temel hak ve özgürlüklerin dışındaki yaşam tercihlerini bütünüyle bir özgürlük olgusuyla, karıştırmamak gerekir diye âcizane düşünmekteyim. Kaldı ki her insanın yaşam tarzına dönük itirazları ve içinde kalan ukdeleri vardır. önemli olan mevcut şartlardan mutluluğu ve başarıyı yakalama çabasını göstere bilmektir.
Meslek seçimi, eş seçimi, vs gibi konular eğer olağan üstü bir durum yoksa zaten insanın elinde ve özgürlüğünde olan şeylerdir. Bu konuya açıklık getireceğine inandığım yaşanmış bir örnekle yorumuma son vereceğim. Yakın bir aile dostumuzun yaşam hikâyesini özetle aktaracağım. Doktor cem’in babası inşaat işçisidir, bir gün karar verir yarım kalan lise tahsilini dışarıdan tamamlar sonra üniversite imtihanlarına hazırlanır ve tıp’ı kazanır mezunun olur ve şu anda baba oğul aynı mesleği yani doktorluğu yapmaktadırlar. Yazınız derin ve felsefi konuları içerdiği için yorumum biraz uzun oldu hoş görünüze sığınıyor, güne gelen güzel yazınızı ve kaleminizi kutluyorum.
Saygı selamlarımla.
Özkan KÖSE
Öncelikle yorumunuz için teşekkür ederim.
Söylediklerinize katılıyorum.
Eğer astsubay olmuşsanız, bunu siz istediğiniz için olmalısınız.Eğer yaşadığınız ülkenin şartları gereği iyi bir statü elde etmek için astaubay olmuşsanız yaşadığınız ya da savunduğunuz özgürlük çakma bir özgürlük olur.Benim düşüncem ve anlatmak istediğim buydu.
Yeniden teşekkür ederim yorumunuza.
Değer kattınız.
Saygılarımla..
Her insanın içinde bir dünya saklı. Geceleri ya da insan kendisiyle kalınca bu dünya öyle bir açılıyor ki. İşte bu açılan kapılara bir yoldu yazınız. İçinden çıkılmaz hal aldığında ise birden düşünmekten vazgeçip ait olduğu çarkın bir dişlisi olarak kendisini bırakıyor.
İrdeleyen, düşündüren yazı için teşekkürler şair
Saygıyla
Özkan KÖSE
içinizdeki ve dışınızdaki dünyanızın aynı dünya olması dileklerimle.
yorumunuz için teşekkür ederim.
değer kattınız.
saygılarımla.
Özkan KÖSE
işin temelini özgürlük olarak alırsak ; aslında görünmeyen amaç ile görünen amaç arasında , anlatılmak istenilen olarak, pek bir fark yok.önemli olan özgürce istemek.örneğin ; evlilik isteğiniz görünen bir amaç ise , bunu özgür iradenizle istemek görünmez bir amaçtır.anlatılmak istenilen budur.
yorumunuz için teşekkürler.
değer kattınız.
saygılarımla.