Yürüyüş
Yürüyelim mi diye sordu okçu Audry’ e. Yürüyelim mi? İçinden olur biraz derken susmuş ve yürümeye başlamıştı bile Audry.
En sevdiğin renk ne diye sordu okçu. Ben beyazı severim, fakat sanırım sen yeşili diye yanıtladı Audry. Renklerin hepsi bir tayfdan çıkıyor, ben tayfdan çıkanı değil, tayfa gireni seviyorum. Bütün algım, bütünlük algım beyaz üzerine kurulu. İnsanlar var, kimileri gri, kimileri beyaza yakın, kimileri kapkara, hatta ben konuştukça kararan insanlar biliyorum ve anında susuyorum, üzülüyorum insanların beyaza karşı işlediği günahlara, beyazı kirletmelerine, onların duyarsızlıklarına, düşünmemelerine, kendileri düşünmeliyken bunu kendi adlarına sözleşme ile devretmelerine. Ben ne aklımı, ne kendimi, ne de şu yağan yağmurumu kiraya veririm. Çok önceden duuduğum bir sözü anımsattı tayf bana. Neyse...
Ya en sevdiğin sayı dedi okçu. Ben biri severim ama seninki sanırım sonsuz diye yanıtladı Audry. Ne kadar komik değil mi? Sonsuzu bire böldüğünde yine sonsuzken, sonsuzu sonluya böldüğünde de yine sonsuz oluyor. Esas problem biri sonsuza bölmekte. Sence birin sonsuza bölünme ihtimali ne dedi Audry. Birin sonsuza bölünme ihtimali bence bir, sonucu ise sıfır diye yanıtladı okçu. Okçuya hak vermek lazımdı tabi, matematik bilgisinden dolayı. Okçu hakkını aldı Audry’ den ılımlı bir gülümseme, yanından geçen tavşanın durup bakması, üzerine konan sineğin uçması ile.
Elindeki nedir diye sordu okçu, Audry’ e içten olmayan bir gülümseme ile bakarken. Neyin içten geldiğini neyin içten gelmediğini bilecek kadar susukun kalabilen Audry’ e. Elimdeki kılıcımdır dedi Audry, bu benim kılıcım, tıpkı senin okların gibi. Sen tam hedefi onikiden vururken, ben hedefi ikiye ayırırım dedi Audry. Biri diğerinin eşdeğeri olan, aynadaki hayali, zıddı ama zıd olmayanı, benzeri ama değil olanı. Senin okların varsa benim bileğim var dedi Audry. Bu cevap okçuyu şaşırtmıştı. Elinden bir ok çıkarttı ve Audry’ nin elbisesinin üzerinden cildine doğru sivri ucunu yöneltti. Audry canının yanmasıyla durdu. Gözleriyle okçuya baktı. Bir gün beni insanlar şaşırtsa ya dedi. Evet hayat Audry e hiçte şaşırtıcı değildi. Hatta doğmak bile istememiş,emrindekilere ben gitmek istemiyorum dediğinde, bu sefer emrindekilerin gideceksin yanıtıyla şaşırmıştı. Bu Audry nin hayattaki ilk ve son şaşkınlığıydı. Yanına biri ard niyetle yaklaştığında bile hep bir koku duyuyor ve bu kokudan nefret ettiği için hızla uzaklaşıyordu oradan. Hepsi mi aynı kokardı bu sevimsizlerin? Ard niyet sevimsizliğin köküydü kurutulması gereken. Canım yandı neden okun ucunu cildime değdirdin? Ne gerek vardı okçu? diye serzenişte bulunduAudry. İyi ki çıplak değildim. İyi ki elbisem üzerimdeydi, yoksa daha çok canım yanardı dedi. Okçu çıkardığı siyah oku sırtına aldı ve istemediği halde yürüyüşe devam etti. Bir farkla. Artık Audry’ nin de bu yürüyüşten keyif aldığı söylenemezdi. Kılıcının neden kılıfı yok dedi okçu, küçümser bir edayla. Ben dedi Audry kılıcı kılıfla taşıyanlardan değilim. Kılıfsız ona el uzatanlara acı vermesi için, kimsenin almaması için, hiçkimseye vermemek için kılıfsız, kılıcımın adı da zaten kılıfsız.
Üstün başın kirlenmiş, üstünü başını temizleyelim dedi okçu. Hayır dedi Audry. Onlar geçtiğim yolların tozları, onlar akıttığım terlerim, onlar yürüdüğüm patikalarım, onlar benim yolum, onlar benim elbiselerim. Sen okların uçlarını bu kadar hoyratça sallarken senin yanında soyunup bunları yıkamamı bekleme benden. Ahh evet bak kuşku duyuyorsun benden, kuşku bu, gelecek bu, bu endişe, yakalandın Audry dedi okçu. Sen tam bir aptalsın dedi Audry, tam bir aptal. Gelecek ve geçmişin olmadığını, herşeyin bir anda olduğunu, mekan ve madde tasavvurlarını yapan ve yokluğunu bilen biriyle bu konuşman ancak dalga geçmek olur, sen dalganı genç hanım kızlara sakla dedi Audry.
Peki en sevdiğim aritmetik işlem nedir diye sordu okçu Audry’ e. Ben dedi Audry, çarpmayı seviyorum, kılıcıma inat, muhtemelen sen toplamayı seviyorsun, oklarınla çıkardıklarına inat. Bölmek dedi Audry, bölmek, sonsuzu bölmek, zor olsa gerek. Oysa insan bölmemeli, birleştirmeli, çıkarmamalı toplamayı bilmeli. Yani zor biliyorum ama olması gereken bu, olamlı, böyle olmalı. Yani kılıcını sevmiyor musun dedi okçu Audry’ e. Audry okçuya baktı, okçu Audry’ e. Tam oniki saniye süren sessizlik, 3 kez aradarda, 12 ve 3 sonucu dört olan bir bölme işlemi.
Hımm, peki dedi okçu, planın ne? Audry güldü. Planım güvenmektir dedi. Ama tek kuvvet, tek korkulacak ve maalesef tek güvenilecek var, ve bu seninle olan son sözlerim. "Dur" dedi okçu dememeliydi. Demeyecekti aslında ama demişti işte. Yine de dememeliydi. Peki son bir söz Audry, son bir söz.
Audry diye biri yok.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.