- 2808 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yeni bir yıla “Merhaba”, “Merhaba” can dostlarım…
“Her gün yeni bir yere konup göçmek gerek,
Akarsu gibi durmadan akmak gerek.
Dün geçti gitti. Dün gibi, dünün sözü de geçti,
Bugün, yepyeni bir söz söylemek gerek.”
(Mevlana)
Diyerek söze girdim girdimde; siz dostların, ‘ o ‘ Ömer yine yazmışta yazmış dediğinizi duyar gibiyim. Ama dostlar koskoca üçyüzaltmışbeş gün bu, dile kolay.
Güle güle eski yıl, hoş geldin yeni yıl size hayırlı olsun demeyle geçiştirilir mi? Hem madem ki bir kartvizit takılmış sizin tarafınızdan boynumuza, yazmakta boynumuzun borcu o zaman.. Sizde okuyacak ve katlanacaksınız bu sene bir yıl daha yaşlanacak çınarın yazdıklarına..
Hem sormak lazım, anlatmak lazım eski yıl size ne yaptı, bana ne yaptı… Yeni yıl bize nasıl olmalı değimli ya!
Buraya kadar okuduysanız da sevinirim ama devam ederseniz okumaya, keyif aldığınızı düşünür bende keyif duyarım…
Yılın son zamanları geldi işte. Eski bir yılı geride bırakıp, yepyeni bir yıla başlangıç yapacağız.
Ben bu anlarda daha bir hüzünlü olurum. Belki ömrümden bir yıl daha gitti diye. Belki de bir yıl daha yaşlandım diye. Nasıl geçti koskoca bir yıl? Nasıl geçiyor yıllar? Bazen çok uzun, bazen de çok kısa.
Geriye dönüp baktığım zaman ya yaşadığım büyük mutsuzluklar ya da yaşadığım en keyifli zamanlar aklıma geliyor. Arada kalanlar ise unutulmaya mahkûm gibi.
Eski yıl almış sırtına torbasını, doldurmuş içine yaşadıklarımızı gidiyor. Biz ardından sadece bakıyoruz. Ne bırak şu birkaç anıyı, ne dur biraz daha kal bir şeyler konuşsaydık diyebiliyoruz. Öylece bütün sözlerimiz söylenmeden kalıyor dilimizde.
“Bir yıl daha göz açıp kapayıncaya kadar geçti, gitti” sözü yine miras kalıp dilimize yapışacak. Biz insanoğlu, her yıl böyle şaşar kalırız, zamanın hızına. Fakat her yeni yıl başlangıcında da “geçer mi ki” diye hayıflanırız. Oysa unuturuz, en hızlı geçen şey zamandır. Ve zaman, ömürdür. Ömür ise bir nefes kadar kısadır.
Ocak ayının içinden bakınca, aralık ayı ne kadar uzak görünse de: “Her gelecek yakındır.” düsturuyla bu yılda bitecek, yaşlarımız adedince geçirdiğimiz eski ve yeni yıllara bir tanesi daha eklenecek. Ancak “Geçen yılı, sonraki yılına eşit olan zarardadır.” diyerek başlamalı bu yeni dediğimiz zamana.
YENİ yıla bunca insan ne kadar da coşkuyla koşar? Neden? Bir yıl daha yaşlanmaya bu acele niçin?
Savaşları, kıyımları, depremleri arkada mı bırakacaksınız? Yeni yıl bütün insanlık suçlarını arıtacak mı?
Yeni yılın ilk baskı gazetelerinde, dergilerinde ve görsel basında çoğunlukla, yeni yıla nasıl girdiler, diye bir bölüm bulunacaktır. Genellikle de, güler yüzlü kısık gözlü bir takım görüntüler yer alacaktır bu sayfalarda.
Eski yılın son gecesi ile yeni yılın ilk gecesi arasındaki bağlantı/bağlantısızlık nedir?
İnanın ki hiç düşünmedim..
Gene de, insanoğlunun direncini bileyen umuttan da yoksun kalmayın, derim.
Geçen yıl yapamadıklarınızı düşünürseniz, yeni yılda yapacaklarınızın gerçekleşme hızı artar mı?
Bilge bir şair, ’Eski arzular Yeni Yıl’da canlanır’ diyor.
Yeni yılda bir gün sıkıntılarımızla, acılarımızla, kavgalarımızla, özlemlerimizle mütareke yapabilsek?
Ya tutkularımız... Yok, ona ara veremem. Hırsın, insanı yaşatan en önemli unsur olduğu kanısındayım.
Gelecek günün sevinciyle geçen günün bütün karamsar felsefesini unuturuz.
Zaralı Halil Söyler’in sözlerini yazdığı türkü, bugünün sevincine biraz hüzün katar. Oysa bu güzel türkü, bazen ruhuma çok sevdiğim yeni yılla özdeşleşen bir Viyana valsinden daha çok işler:
’Bu dağlar kömürdendir,
Geçen gün ömürdendir
Feleğin bir kuşu var
Çırnığı demirdendir
Ve insan en iyi bildiğini en zor yaşar…
“Çok bilen çok yanılır.” denir ve insan gelen her yılın sormadan, haber vermeden, fark ettirmeden gideceğini bildiği halde aynı hataya düşer.
“Zaman bize verilen sürenin tamamıdır. Zaman ne başka bir şeyle değiştirilebilir, ne tasarruf edilebilir, ne ödünç alınabilir, ne durdurulabilir, ne saklanabilir, ne geriye doğru işletilebilir.”
İnsanoğlunun bir türlü önüne geçemediği şeylerden biri Ölüm diğeri ise zaman!
Zaman her zamanki gibi hızla akıp gidiyor.
Giderken bizlerden çok şeyler götürdüğü ise su götürmez bir gerçek.
Peki, zamanı engellemeniz elinizde olsaydı neler yapardınız?
Gözlerinizi bir saniyeliğine kapatıp geçmişi düşünün. Her birinizin aklından neler geçti değil mi? Daha dün ne yapıyordunuz?
Neredeydiniz?
Hangi durumdaydınız?
Kuşkusuz bu sorulara verdiğiniz cevaplar içerik olarak farklı olsa da değişmeyen tek gerçek var; geçip gitmiş olması. Ama bundan daha da önemli bir gerçek daha var ki; bu satırları okurken bile hala geçip gittiği. Ve engel olamadığınız.
Hayatından şu ya da bu şekilde memnun olmayanların bir nevi sığınak noktası oluyor yeni yıl. Ama şunu hesaba katmıyorlar nedense.
Her geçen yılda bir önceki yıla göre yeniydi. Her geçen yıldan sonra yeni yıla bu beklentilerle girmiştiniz.
Peki, ne değişti? Ya da ne değişmedi?
Değişen; Takvimde ki yılların sayısı.. Değişmeyen ise; Sizsiniz! Düşünceleriniz.
Her yeni yıla yeni beklentiler içerisinde giren ama düşüncelerini ve hayata bakış açısını değiştirmediği için çok geçmeden yeni yılı da eskiten siz.
İnsan belli yaşlarda geçen yılı uğurlarken pür neşe oluyor. Yeni yıl geldi diye öyle bir seviniyor ki sormayın gitsin.
Benim yaşımda ise söylenebilen söz " Bir yıl daha geçti"
Yine de ne iyi ki; sağlıkla geçti.
Her ne ise; Gidenin arkasından konuşmaktansa, yeni gelenden bir şeyler dilemek daha akılcı.
2014 hepimize sağlık ve mutluluk getirsin.
2013 yaşanmakta olan son kriz yılı olsun.(dünya olarak)
İşlerimiz iyi olsun, evlerimiz neşe dolsun.
Ve 2014 hepimize, tüm Türkiye’mize kutlu olsun.
Usuldendir veya insanın doğasında var: Her takvim değişiminde insanlar bu değişimle umuda kapılırlar, yeni yılın olumlu gelişmeler getirmesini beklerler. Bu bence de insani ve güzel bir duygu. Umutsuzluk kimseye yaramaz, yaşamın anlamı kalmaz. Tüm olumsuzluklara karşın olumlu düşünmekten vazgeçmek doğru değil. Kötümserliğin inanın kimseye yararı yok. Fakat ülkemizde ve dünyada olan bitene bakınca doğrusu çok da iyimser olma nedeni bulamıyor insan. Yani iyimser olmak için hiçbir nedeni olmayanlar da var.
“Bu yıldan beklentilerin nedir?” sorusu da bildik sorular arasındadır.
Oysa yeni dediğimiz, eskinin bir gün sonrası. Bir gün içinde ne değişebilir ki?
Sanki sabah güneş doğunca bambaşka bir şehirde, bambaşka bir yaşamın içinde gözlerimizi açacağız gibi, bir inançla uğurlanır eski yıl. Ancak ertesi gün yine aynı evde, aynı hayata uyanırız. Değişen hiçbir şey yoktur senenin adı dışında.
Tabi bütün kötü anılarımızı unutmak adına, umutlarımızı yenilemek adına, güzellikleri yâd edip daha iyilerini yaşamaya niyet etmek adına, beklentilerimizi bu yıla ertelemeliyiz. Ancak bir şartla ki; bunları yeni bir yılın değil, yine bizim yapacak olmamızı bilerek olmalı bu erteleme. Yoksa mutlu olmak, değişmek ve yenilenmek için dışarıdan bir şey beklemek ahmaklıktır.
Türk halkının yeni yıldan öncelikli beklentisi ülkemizi ve insanlarımızı yasa ve üzüntüye boğan terörün artık sona ermesi ve vatan evlatlarının kanının dökülmemesi. Ülkemizde son dönemde giderek artan siyasi gerilimin de yerini daha ılımlı tartışmalara bırakması herhalde halkımızın çok da umutlu olmamakla birlikte öncelikli beklentilerinden biri. Son günlerde neredeyse her kurum bir başka kurumla kavgalı hale geldi. Hele bir de yargı kısır tartışmaların içine girdiği için toplum olarak maneviyatımızın bozulması kaçınılmaz oldu. Yeni yılda umarım bu sıkıntılı ortamdan çıkarız.
Halkımızın yaşadığı ekonomik sıkıntıları unutturmaya dönük çeşitli senaryolarla yaratılan yapay gündemler, sağduyulu halkımız ve kamuoyunu yanıltamayacaktır. Gerçekleri örtmeye dönük hiç bir girişim başarıya ulaşamayacaktır. Cumhuriyete bağlı, ülkesine sahip çıkan vatanseverler, oynanmak istenen tüm oyunları boşa çıkaracaktır. Geçmişte tüm sorunlarını inanç ve kararlılıkla aşan Ulusumuzun Cumhuriyet felsefesine, kendisini var eden değerlere, çağdaşlaşma ve aydınlanma hedefine bağlı kalarak, mutlu yarınlara ulaşacağından kuşku duymuyorum.
Hayatım boyunca cevap vermeye zorluk çektiğim bir numaralı soru “Yeni yıldan beklentilerin nelerdir” sorusu oldu. Anında sus pus olurum. Düşünmeye başlarım sonra yahu neden bu soruya bir cevap veremiyorum. “Bu yıl yeni yıl dedikleri eskisinin bir gün sonrası bu arada ne değişecek ki acaba” diye.
Eskiden yeni yılı, eşiğinden geçince yaşanmış tüm mutluluklarımızı koruyan kötü anılarımızı unutturan bir gökkuşağı sanırdım. Sonra büyüyünce yeni yılın hiç de hayal ettiğim gibi olmadığını anladım. İlk büyük hayal kırıklığım bu olmuştu sanırım. O gündür bugündür yeni yıla küçük bir çocuk gibi küsüm.
Gene de her yeni yıla girerken küçük bir umut baloncuğu havalanır içimde acaba derim acaba?
Büyümenin en üzücü yanlarından birisi gerçeğe hep yakın yürümek ve bir sonraki adımı ona göre atmak zorunda kalmak sanırım. Bu yüzden hayallerimiz beklentilerimiz kuru renksiz kalıyor.
E hayatta hiç mi güzel şeyler olmuyor? Oluyor tabii ki. Elimizi tutan, yüreğimizi ısıtan, bakışlarımızı karşılıksız bırakmayan birileri varsa şanslıyız demektir. En azından onların belki de onların ayaklarımızı yerden kesecek hayalleri vardır.
Sakın hayalsiz kalmayın.
Dünya istediğiniz gibi dönsün.
Ne çok şeyi öğretti bana geçen yıllar, sizlere neler öğretti bilmiyorum ama:
Kendim için şunu söyleyebilirim; 2013 benim için bu zamana kadar yaşadığım birçok seneden daha zor geçti. Ama bu sayede birçok şey öğrendim. Sevdiklerimi kaybettim ve bazıları geri dönmemek üzere gitti. Ölümü gittikçe iyi öğrendim…
Birçok şeyi yanlış, eksik, hatalı yaparak en çetin kışları yaşarken bile bana baharların küsmediğini öğrendim. Bu nedenle de her üzüntünün arkasından sevincin geldiğini bilerek beklemenin, sabretmenin kıymetini öğrendim.
Gün geldi kendi kabuğuma çekildim. Çevremden uzaklaşarak kendime ayna tutmaya çalıştım. Bu serüveni yaşarken yalnız kaldım. Böylece yalnızlığın değerini ve çeşitlerini öğrendim.
Sevdiklerime sıkı sıkıya bağlı kalamadım çoğu zaman. Bağlı olmak, bağımlı olmaktan daha sağlıklı diye düşündüm. Çevremde sevilme ihtiyacıyla yanıp tutuşan gönüllere köprü olamadım. Sevilmenin değil belki ama sevebilmenin gücünü öğrendim.
Gördüm ki konuşmayı beceremiyorum kendimi yazılarla, şiirlerle ifade edebilmeyi öğrendim.
“Öğrenmeye de devam ediyorum. Kelimeler hayatıma renk katıyor, değiştiriyor. Yazdıklarımsa bir nebze de olsa çizgimi gösteriyor. En azından ben öyle sanıyorum…”
Yaşam işçisi gibi çalışmak gerektiğini öğrendim. Kör oldum, uyudum ve büyüdüm. Sevildiğimi sandığım noktada başka gerçeklerden tokat yedim. En önemlisi ben bu sene, sevgilerin ve mutlulukların yanı sıra mutsuzlukların ve diğer kötü duygularımın da hakkını vermeyi öğrendim.
Bütün duygularımla kucaklaştım. Hepsiyle iyi anlaştım. Hatalar yaptım. Üzdüm, üzüldüm. Pişman oldum. Sadece nefret edemedim. Bunun için çok haklı nedenlerim olmasına rağmen içimi bu pis duyguyla kirletmek istemedim. Nefret etmenin yerine gülebilirmiş insan, bunu öğrendim. Güldükçe canı yanmaktan vazgeçmezmiş, ama içi temiz kalabilirmiş insanın… Nefret çare değil, tercihmiş. Nefret etmedim, edemedim… Güzel de oldu…
Öğrenmeye çalıştığım ama bir türlü anlayamadığım şeyler de oldu. Seviyorum diyerek ağlayan bir insanın arkasını dönüp gitmesine hiç bir anlam veremedim mesela… Sevgilerin dostlukların neden sınanması gerektiğini de anlayamadım. Ayrıca insanların sevmeye başlamak için ya şöyle olursa ya böyle olursa diye uzun uzun konuşmaya neden gerek duyduklarını da anlayamadım. Sevgi geldi mi tutamazsın ki zaten. Susamak gibi bir şeydir sevgi. Kendini ondan mahrum ettikçe dilin damağın kurur.
Şimdi siz düşünün bakalım…Her sene aynı soruyu sorarım.. 2013 size ne öğretti? Herkesin dilinde, her sene olduğu gibi, “2013 dokuz doğurttu, 2014 on numara geçecek” cümlesi var. Umarım öyle olur. Hepinize sevgiden asla vazgeçmeyeceğiniz bir yıl dilerim.
Bu sene için son bir öneri: 2013 de artık bitti bitiyor. Dokuz doğurmamıza neden olan şeyleri de bu seneye hapsedip kapıları kilitleme zamanı şimdi. Yepyeni fırsatlar, mutluluklar ve on numara bir sene bizi bekliyor! Tabi mutsuzlukları da unutmayalım… Onlar olmadan, olmaz…
Ömürden akıp giden her yılın sonunda en olması gereken, kendimizi içsel duygularımızın yoğunluğuyla muhasebeye tabi tutmak. Bir yıl büyümüş olan yaşın içinde daha temkinli, daha olgun, daha akıllıca hareket etmek adına kararlar almak.
Zira büyümenin en güzel yanlarından biridir: gerçeğe hep yakın yürümek ve bir sonraki adımı ona göre atmak.
Keşke imkânımız olsa da alsak üç yüz altmış beş günü karşımıza, oturup bir çay bahçesinde, yıllardan demlenmiş bir çay söylesek ve dertleşsek her günü saniyesi saniyesine…
Hesaplaşsak, en güçlü savunmamızı hazırlasak bütün boş vermişliklerimize.. “Geçmişe karşı sorumluluklarım var.” deyip aklanmak için, mücadele etsek kıran kırana.
Kim haklı! Kim haksız çıkar bilinmez ama. Birileri keşkelerle kalkacaksa masadan, bu biz oluruz mutlaka.
Bilmem bu yıl yaptınız mı muhasebenizi?
Karşı karşıya olmasa da; hafızanızı temize çektiniz mi?
Çıkardınız mı kârınızı zararınızı?
Nerelerde hata yaptığınızı buldunuz mu?
Sonra sözler verdiniz mi bir daha olmayacak diye kendinize?
Eksik gördüklerinizi tamamlamak için girişimleriniz var mı?
Eğer bu soruların cevabı “hayır” ise o zaman hiç üzülmeyin senelerin geçip gitmesine… Zira senelerle işiniz yok sizin, isimlerinin değişmesi dışında…
Umut etmenizi, silkinmenizi engelleyen yaşanmışlıklarınız beyninizi kemirebilir. Ancak bütün olumsuzluklarla inat, içimizde bir umut baloncuğu olmalı her yılda havaya uçurduğumuz. Ne kadar karamsar olsak da; “Ya tutarsa?” misali, hayal kurmaktan vazgeçmemeliyiz. Eskiye veda ederken, eskitmeye başlamamalıyız yeni gelen günleri. Kararlarımız olmalı uygulamaya koyduğumuz, umutlarımız olmalı yenilediğimiz ve mutluluklarımız olmalı her sabah tazelediğimiz.
Unutulmamalıdır ki: “Dün gitmiş, onun yerini bugün almıştır. Bugün ise yarın, bir daha dönmemek üzere gitmiş olacaktır.”
Gelen gideni aratır denir ancak, aratmaması gereken bir yıl yaşamak olmalı duamız. Zira bu bizim elimizde. Giden yılın ardından her birimiz farklı yaşanmışlıklar takarız zamanın şeridine. Her birimizin bıraktığı anısı farklı farklıdır. Ancak bilinen en büyük gerçek şudur ki: Giden her gün ömrümüzden eksilip de gitmiştir. Ve bu yeni yılda ölüme bir yıl daha yaklaşmışızdır. Zaman saçlarımızı ağartıp, yaşlarımızı büyütüp, sevdiklerimizi elimizden alırken, yeni gelen yılda kim bilir belki bizi alıp gidecektir. Eskitirken yenilenmek olmalı mücadelemiz.
Güzel bakabilmek, güzel görebilmek, güzel duyabilmek, güzel yaşamak senelerin değil, bizim elimizde…
Her yeni yıl yeni umutlara gebedir bir önceki yıldan güzel olması dilenir her zaman…
Geçen yıl kimilerimiz için hayallerinin gerçekleştiği, kimilerimiz ise hayallerine veda ettiği zamanlardır, yaşanılan…
Yine de yeni bir yıl herkes için aynı şekilde ayrı bir heyecan, anlam taşır… Yeni yıl yeni umutlar demektir… Bıkmadan istenir… Geçen yıl olmadı… Belki… Belki bu yıl benim yılım olacak kim bilir… İnsan vazgeçmez umudundan hayallerinden… Ve her yeni yılda yeni dileklerle başlar yılına… Kimi gerçekleşebilir, kimiyse olmayacak duadır… Bilir… Yine de dilemekten vazgeçmeden… Kimi aşk kimi iş kimi sağlık kimi piyango… v.s… insanoğlunun dilekleri umutları biter mi… her birini isterken nasılda umutludur bu yıl belki, belki derken…
Benim dileğimse bu yıl güzelliklerin yılı olsun her baktığımız yerde dostluk kardeşlik sevgi görelim hissedelim…2014 dostluk kardeşlik ülkemiz ve dünyamız için barış sevgi güzellikler yılı olsun diliyorum… Her güzellik sevgiyle oluşur her kötü ise sevgisizlikten doğar… Sevgiyle kötülüklerin yok olmasıdır umut dolu yüreğimdeki dileğim...
Öncelikle şuna karar vermelisiniz; Yeni yıl yeni hayat getirir mi? Yoksa yeni bir hayatı yeni yılda siz mi kurarsınız?
Eğer yeni bir hayata kararlıysanız bu içinizden gelmeli ve sonuçlarına katlanarak sonuca gitmek için çalışmalısınız. Sonuçta kimse sizin için yeni bir hayat kurmayacaktır.
Yeni yılda yaşamak istediğiniz hayatla eski ‘’yeni’’ yıllarınızda ki yaşadığınız hayat arasında büyük uçurumlar varsa bunu daha çok düşünmelisiniz.
Bu farkı nasıl kapatabilirsiniz? Kapatmak için neler yapmanız gerekiyor? Eğer sizde içinde bulunduğu hayattan memnun olmayan kesimdeyseniz ve yeni yıldan büyük beklentileriniz varsa bir an önce karar vermelisiniz.
Karar vermek için cevaplamanız gereken bazı kritik sorular var;
‘’İçinde bulunduğum durumdan memnun muyum? Değilsem bunun sebepleri ne olabilir? Şuan bulunduğum yer hayatta istediğim yer mi? Yoksa dalgalarda sürüklenen bir çalı parçası gibi hayatta karşılaştığım fırtınalar beni buraya mı savurdu?
Hak ettiğim bir hayatı mı yaşıyorum? Yoksa hayatın bana sunduklarıyla mı yetiniyorum? Peki, yetinmek zorunda mıyım? Hak ettiğim hayatı yaşamak için neler yapabilirim? ‘’
Neler yapabileceğinizin farkında mısınız? Kendinizi tanıyor musunuz?
Kendinizi hiç sorguladınız mı? Kimsiniz? Nesiniz? Hayattaki amacınız ne? Çevrenizdeki insanlar sizi nasıl tanıyor? Çevrenizdeki insanları mutlu etmek için onlara ne veriyorsunuz? Hayatta değer verdiğiniz evrensel değerleriniz var mı? Varsa bu değerler neler? Para? Kariyer? İyi bir iş? Güzel bir aile? Ya da daha fazlası?
Peki, bu soruları sorarken şunları hiç düşündünüz mü? Dünyada şuan milyonlarca aç insan var. Bırakın dünyayı yanı başımızda sokaklarda yatan çöplerden ekmek toplayan hatta yemeden evdeki günlerdir aç bekleyen çocuklarına götüren anneler var!
Kışın şu soğuk günlerinde başını sokacak bir barakası bile olmayan bizim bile dışarıya baktığımızda içimiz ürperirken dışarılarda sabahlamaya çalışan insanlarımız var. Fakir, fukara, gureba var. Çocuklarımız var!...
Ne oldu?..
Bir anda hayata bakış açınız ve sizin için olmazsa olmaz değerleriniz yerini bambaşka duygulara bıraktı değil mi?
O halde aslında hayatta çokta şikayet edilecek bir durumda olmadığınızı da anlamışsınızdır.
Maddi durumunuz çok iyi olmayabilir. İşinizde ya da gündelik hayatta aşmanız gereken sorunlar da olabilir. Ama her ne olursa olsun bu sizin kendi gerçeğinizi değiştirmemeli.
Hayatınızı ve hayata bakış açınızı değiştirmek için yeni yılı beklemeyin. Hemen karar verin ve harekete geçin. Yarın sizin için yeni bir hayata başlangıç olsun.
Ve öyle bir başlangıç yapın ki; Her yeni güne başlarken içinde bulunduğunuz duruma ve elinizdekilere şükrederek!
Gece başınızı kaldırıp ve gökyüzüne bakınız. Bakarsanız görürsünüz. Gökyüzünün karanlığı ne diyor, ne gösteriyor size son gece havasını, havanızı nasıl geçireceğinizi… 2013 yılının son günü, yılbaşı gecesi için bizim buralarda yani İzmir’de; Parçalı ve çok bulutlu, kıyıda ve akşamın ilerleyen saatlerinde şehir geneli yer yer sağanak yağışlı ondört derece diyor meteoroloji.
Ama 2012 yılından 2013 yılına girerken yüksek yerde kar, alçak yerlerde sulu kar var demişti meteoroloji.. Ve öyle oldu..
2013 yılından 2014 yılına koşarken kışa yakışır yağmurlu ve geçen yılbaşında sekiz derece olan havayı ondört derece olarak göreceğiz, yani yine kışa yakışır şekilde soğuk başlayacağız.
Bereketle, yepyeni bir umutla… Bu fırsatı kaçırmayın. Yağmuru varsa yağmuru, bulunduğunuz şehirde yağıyorsa karı seyredin, ama dışarıda kalanlara da duanızı esirgemeyin, yürekten sevgilerinizi gönderin.
İnanının ki onlar hissedecek ve içleri ısınacaktır.. Doğanın size verdiği mesajları es geçmeyin diyerek yazımı noktalıyorum. Yeni yılınız kutlu olsun, iyi seneler, mutlu yıllar, sağlıkla, sevdiklerinizle, sevenlerinizle.
Güzel dünyanın güzel insanları, yeni yılınız kutlu olsun
Siyahlar olsa da yaşamınızda, karanlıkları ışığınızla kovun
Acılara, mutsuzluklara yenilmeyin
Gözyaşlarınız güneşli yağmurlara dönüşsün
Umutsuzluklara, yalnızlıklara kapılmayın
Paylaşımlarınız sonsuzluğa uzansın
Sınırlara, duvarlara, kalıplara kanmayın
Mevsimleriniz hep barış zamanında dursun
Sevgisizlikten doğar savaşlar, bencillikten
Korkunun güçsüzlüğüyle silahlara sarılmayın
Bir olmanın, bütün olmanın, hazzını tadın
Sevgiyle vermenin doyumsuzluğunu yaşayın
Evrenin değişmeyen tek yasasıdır sevgi
O beyaz ışığın sırrı hücrelerimizde gizli…
Sevgiler, saygılar… her demde dostlarım… yeni yılda görüşmektir dileğim..
31.12.2013 & 01.01.2014
çınardan dostlarına..
Ömer Sabri Kurşun
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.