- 541 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
ŞIMARIK İLE KONUŞMALAR (4)
Dr. İbrahim KARAER
Kış sezonunda Akdeniz Tatil Sitesi boşaldı. Yaz şenliği sona ermiş, kış sessizliği başlamıştı. Tek arkadaşım, tek dostum Alaaddin ağabeyle baş başa kalmıştım. Alaaddin ağabey, düzenli olarak yemeğimi veriyor, yürüyüşümü yaptırıyordu. Canım sıkıldığında onunla şakalaşıyor, ısırma numaraları yapıyordum.
Bir gün Alaadin ağabey, beni Yörük Ali’nin damına süt almaya götürdü. Etrafta boynuzlu, siyahlı, beyazlı dört ayaklı hayvanlar vardı. Onların küçük olanlarına “keçi”, büyük olanlara “inek” diyorlar. Yerde yürüyen bir kuş gördüm. Adı piliçmiş, koşup yakaladım. Alaaddin ağabey çok kızdı. Bırakmamı söyledi. Ben yakaladığım avı bırakmak istemedim. Alaaddin ağabey, elindeki sopa ile bana “bırak” diye vurdu. Anladım ki ben kötü bir şey yaptım. Hemen pilici bıraktım. O günden sonra Yörük Ali’nin damına gittiğimizde tavuklara, piliçlere hiç zarar vermedim.
Kışın birileri beni kandırıp siteden kaçırdı. Bir yere götürüp bağladı. O kadar çok korktum ki, ne yapacağımı şaşırdım. Bu kötü insanların elinden kurtulmaya karar verdim. Bir gün sonra tasmadan başımı kurtarıp, Alaaddin ağabeyin evine geri geldim. Alaaddin ağabey, kaybolduğuma çok üzülmüş. Etrafta beni aramış, tanıdıklarına beni sormuş. Eve döndüğüme çok sevindi.
Bir gün kedileri kovalamak için siteden ayrıldım. Karşıma benden büyük vahşi köpekler çıktı. Bana saldırdılar. Canımı zor kurtardım. Koşarak Alaaddin ağabeyin evine geldim. O kadar çok korkmuşum ki kapı açılınca ilk defa evin içine girdim. Alaaddin ağabey ile hanımı Necla abla beni sakinleştirdiler. Necla abla yaralarımı sardı. Üç gün kendime gelemedim. Alaaddin ağabey ve Necla ablanın şefkati sayesinde kışı sağ salim atlatıp, bahara kavuştum.
Şubat ayının sonundan itibaren site sakinleri Didim’e dönmeye başladılar. Sefer, Selahattin ve Vedat ağabeylere “hoş geldin”e gittim. Fakat benimle fazla ilgilenmediler. Adnan amca bana sevgi gösterdi. Mahmut ağabeyle de iyi anlaşıyoruz. Bülent ağabey ile hanımı Çiğdem abla, benden çok hoşlandılar. Fakat ben onların süslü şişko kedilerinden hoşlanmadım. Alaaddin ağabeyle sabah akşam yürüyüşe çıkıyoruz. Birlikte koşup oynuyoruz. Nisan ayının sonunda Alaaddin ağabey akşamları işe başladı. Sabah işten gelince yatıp dinleniyor. Bana artık eskisi kadar zaman ayıramıyor. Ben de Necla abla ile zaman geçiriyorum. Onunla birlikte misafirliğe gidiyor, yürüyüş yapıyorum.
Mayıs ayının başında İbrahim amca ve Gönül abla geldi. Gönül ablaya yaklaşmak, aramızdaki buzları eritmek istiyorum. O, ısrarla “benden uzak dur” diyor. İbrahim amcaya ısırma numaraları yapıyorum. Korkuyor, “hayır, olmaz” diyor. İbrahim amca, her gün beni ziyaret ediyor, hatırımı soruyor, benim için şiirler yazmaya devam ediyor. Mesela bir dörtlüğünde;
ŞIMARIK
“Şımarıp, yuvarlanmak yakışıyor,
Yaşlı, çocuk seninle oynaşıyor,
Dostların sadakatine şaşıyor,
Dünyada eşi bulunmaz köpeksin” diyor. Fakat o, benim dilimden anlamıyor. Ben de kendisine pas vermiyorum
12 Haziran günü Kemal amcanın torunları Selin ve Kağan geldi. Beni hiç arayıp sormadılar. Ben de onlara soğuk davrandım. İki gün sonra Kaptan amca ve torunu Fulya geldi. Onları koşarak karşıladım. Sevgi gösterilerim karşılık buldu. Kaptan amcanın ayakları dibine uzanıp yatıyorum.
15 Haziranda havuz açıldı. Çocuklar havuz başında toplanmaya başladı. Ben de havuz başına gidiyorum. Bugünlerde Necla ablayı yalnız bırakıyorum. Necla abla kusura bakma. Senin hakkını ödeyemem. Sen benim yaralarımı sardın, yıkadın, kuruladın, karnımı doyurdun. Seni seviyorum. Fakat benim dilimden anlayan Kaptan amca ile Fulya’yı da çok seviyorum.
Havuz başında çocuklarla oynamak çok hoşuma gidiyor.
Dr. İbrahim KARAER
25 Haziran 2012