Devletimiz Yenidir.
Yeni bir şey edinildiğinde eskisinin hemen elden çıkarılmamasını öğütleyen bir atasözü şöyle der: ‘Eskisi olmayanın yenisi (acarı) olmaz.’
Bir malı (eşya) eskitebiliriz ancak manevi, etik ve ahlaki değerlerin eski(til)mesi nasıl söz konusu olamazsa devletin de aynı durumda yorumlanabilmesi akla ziyandır.
Gözden çıkarılan bir nesnenin elden çıkarılması düşünülebilir ancak durup dururken ve ille kişisel beklentiler yüzünden devletin sözde (!) yenilenmesi gibi bir fantezi ne bireyin kendisine, topluma, ulusa ve ne de devlete hayır getirmez.
Tarihte on yedinci Türk Devleti olarak seçkin yerini alan devlet-i ebed-müddet, Türkiye Cumhuriyeti, toprakları şehit kanlarıyla sulanmak pahasına yedi düvele karşı yürütülen büyük uğraş ve savaşlarla hem de en güç koşularda güçlü varlık göstererek saygınlık kazanmıştır.
Ay yıldızlı şanlı bayrağımızın gönderlerde dalgalandığı, minarelerinden ezan sesinin yankılandığı ve ulu önder, dünya lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve inkılâplarıyla oluşumunu ve gelişimini sürdürmekte olan âli devletimiz üniter (ulus-devlet) yapısıyla sonsuza dek var olacaktır.
Ekonomik ve siyasi alanlarda açıklık anlamına gelen Rusça kökenli ‘glasnost’ ile yeniden yapılanma anlamına gelen ‘Perestroyka’ 1980’li yıllardan itibaren SSCB’de ekonomiye ve devlet yönetimine liberal bakış biçimi olarak benimsenmiş olmasına karşın yıllar sonra devletin parçalanmasını önlemeye yetmemiştir.
Anlamı özetle yumuşama, uzlaşma ve barış olan Fransızca kökenli ‘detant’ sosyoekonomik ve siyasi bağlamlarda her zaman gereksinim duyulan/duyulacak bir kavram olup, bundan hassas dengeleri bozmadan ve yıkmadan yararlanabilmek gerekir.
Kavramlar dünya konjonktüründe sloganlaşsa da zamanla öz anlamlarını ve işlevselliklerini yitirebilmekte olup, bunun ise en etkin nedenlerinin başında toplumun dokusu, ruhu ve ortak paydanın zaafa uğra(tıl)ması gelmektedir.
Kendileriyle aynı görüşü üleşmeyenleri karalamak ve çamur atmak amacına yönelik bir ‘siyaset mühendisliği’ lakırdısı ağızlarda sakız gibi çiğnenmektedir.
Dillerden düşmeyen temiz siyasete halkımızın her zamankinden daha çok gereksinim duyduğu zamanınızda bunun gerçekleşebilmesi öyle sanıldığı kadar kolay olmasa gerek!
Temiz siyaset ancak temiz ruhlarla, temiz yüreklerle ve temiz beyinlerle yapılabilir. Bunun aksini savunmak ve umut tacirliğine soyunmak soylu Türk ulusuna yapılabilecek en büyük ihanet ve kötülüklerin başında gelir.
Laf değil iş üretmek gerek! Bütün toplumun sağlığı, huzuru, güveni, refahı ve mutluluğu için iyi, doğru ve güzel düşünerek iyimser olmak ve iyimserlik sunmak kaçınılmazdır.
Siyasetçiler başta olmak üzere herkesin özünü yitirmeden ve misyonunu bitirmeden olumlu, yapıcı ve kalıcı çalışmalar sergilemesi, bunun için özveriden ve özgecilikten kaçmaması, gerektiğinde makam ve mevki hırsına yenik düşmemesi beklenir.
Eski Türkiye diye bir kavram bulunmamaktadır. Yeni Türkiye safsatası ise bazı köhne ama tilki gibi kurnaz ve çıkarına tutsak zihniyetlerin yalın bir uydurmacasıdır.
Ağızdan çıkan söylemlere önce söyleyenin ta yürekten inanması ve ona göre başkalarının inanmasını beklemesi gerekir.
Ayrıcalıksız hiç ama hiç kimse bu dünyaya kazık çakmamıştır ve çakmayacaktır. Aklımızda tutmamız gereken bir diğer nokta ise hiç kimsenin ulaşılamaz ya da asla vazgeçilmez olmadığı gerçeğidir.
Bize bizden daha güçlü ne dost vardır, ne de düşman.
Allah, yâr ve yardımcımız olsun!
29.12.2013
YORUMLAR
Seçil hocam, ne güzel yazmışsınız. Buna ilave edilecek, başka bir fikir bulamadım. Açık açık yazmışsınız her şeyi. Ülkemizin daha iyi duruma gelmesi için ne yapılması gerektiğini. Allah sizden razı olsun. Rahmetli babamı anımsattınız bana." Eskisi olmayanın yenisi olmaz." atasözümüzü sık sık bizlere söylerdi. Yeni yılınızı da şimdiden kutlar, sağlık, mutluluk ve esenlikler dilerim.