- 635 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Sevginle Salladın Kentlerimi
Dağlarındaki gülleri koklayınca titredi bedenim
Bir feryat gönderdim sana, aşk’a götürür ikimizi
Bir ırmaktı önce, deniz oldu sarıverdi yüreğimizi
Üzüm bağlarından bir içki hazırladık kendimize
Kimliğimiz ne olursa olsun, yüreğimizde taşıdığımız ne varsa serip güneşe varolmak suç mudur? . Sana yönelmemdeki sebep, aşkı yakalama arzusu bir maddeye ulaşmak isteğimidir, bilmiyorum. Yüreğimdeki yaşan(mamış) lıkların, bedenimi sarsan inanılmaz giz’in bedeli aşk adına yaptığım bir ayin değil midir?
İnanmadıklarının, tatmadıklarının aksine, bedenini çepeçevre istila eden, sorulmazı sormaktan kaçınmaların bu aşkın direniş cephesinde sadece bir mermiyle sonu beklemek değil midir? . Kurallarını doğanın ve yüreklerin belirlediği bir aşk oyununda sahneye çıkmaya çekindikçe, yaşamak türküsünü söylemekten kaçtıkça ve hükümler çoğaldıkça, sensizlik seni sensiz de sevmektir.
Seni ararken yangınlarıma su bulmak değildi çabam. Seni aramak, sende ne kadar olduğumu bilmekti. Ellerimi başıma her dayadığımda konuşmaktan kaçmaktı sessiz duruşum. Ulaşılmazlığının mahzenlerine her daldığımda, her önüme çıkanı ezip geçmek duygusu bundandı belki de. Çok kişiye açılan bir yüreğin bile dokunulmaz, ulaşılmaz tarafları vardır ve sen şimdi oradasın. Aşk’ı damıtarak bir lezzete dönüştürme isteğim, binlerce üzüm bağından topladığım meyvelerin, içimdeki kışı ısıtacağını da unutmamalısın.
Sensizken düşlediğim her hayalin sayısız güzellikleri vardı. Bu kentin kaldırımlarında seninle yürürken ben uzaklardaki slüetini çağırdım yanı başıma. Bütün sevenlerin duyumsadığı bu çelişkiyi benim hissetmemem mümkün olabilir miydi? . Aşk, ki çelişkinin yoldaşıdır her an. Sensizliğin sessizliğinde hangi yöne yürüsem, hangi sokaklara dalsam sen çıkmışsan karşıma, bu aşkın fotoğrafında eksik olan ne olabilir ki?
Sana aşktan ne zaman söz etsem, ne zaman okşasam resmini ellerim titrektir dağ gülü. Olmazları olur yaparak bir ibadet barınağında ve bizler için kurulan bir sahnede bana susma rolünü vereceksen, sen de konuşmamalısın. Ben görkemli bir sofrada sana ahçılık yaparak mutluyum, ben yağmuru unutan göklerin altında sırılsıklamım, ben karları eteklerini hiç terk etmeyen dağların zirvelerinde çırılçıplağım, ben uzaklarda güneşi geç batan bir ülkede seninleyim, ben acının ve hasretin, kimi de aşk’ın en son havarisiyim.
Yüreğine sokulup sonsuza dek gözlerimi kapamaktır seni sevmek. Seni seviyorum diyebiliyorsam sonsuzluğu kucaklamaktır seni düşünmek. Şimdi seninleyim, korumasızım. Bir çocuk tarafım vardı onu çıkardın ve sana döndüm yüzümü. Seninleyim, çünkü artık sen oldum. Uykusuzum, yorgunum, masallarınla uyumak istiyorum dağ gülü. Çünkü yaşamak her yaş dönümünde, her çizgiyi atlamakta saklıdır. Seni seviyorsam bu övgümdür geleceğime. Seviyorsam seni bu bir paylaşımdır sevgi adına.
Belki bana ellerini vermeyeceksin yalvarmama inat. Gözlerini esirgeyeceksin yüreğimden çabalarıma inat. Bu sevdanın sözcükleri geri atacaksın evrene birer birer. Öylesine kapıldığın bir oyunda her şeyi hiçe sayıp yüreğimden ayrılabilirsin. İstersen bütün soruları sen sor seni kendim sayayım. İstersen yıldızlar gönder saçlarıma sensiz var olmayı öğreneyim.
Selahattin Yetgin