ESRARLI LEHÇELER
Bir bahar sabahında gözlerinizi kapayıp, sükûn içinde kulak verin etrafınıza… Önce mahmur rüzgârın usul usul söylediği şarkıyı dinleyin. Saçlarınızı sıvazlayan, anne gibi okşayan elini hissedin ninnisini söylerken… Derin bir mânâ âlemine yuvarlanırken duygularınız, ağaçlarda patlayan tomurcukların sesini de mutlaka duyacaksınız… Etrafa yayılan o mis gibi koku, sizi cennet bahçelerine götürecek, gayri ihtiyâri açılan gözlerinizle bir renk cümbüşünün şölenini izlerken, genzinize dolan envâi çeşit kokunun efsûnuna kapılacaksınız… Ihlamurların baygın kokusuna, manolyaların kokusu karışacak. Yükselen râyihaların büyüsüne kapılacak, dudaklarınızdan dökülen şarkılara tempo tutan kuşların cıvıltılarına şaşacaksınız…
Bir yaz akşamında gözlerinizi kapayın… Kulak verin o masmavi denizin sesine. Dalgaların içini dökmesini fark ederek, susacaksınız. Usul usul dile gelen dalgaların sesine, el ele tutuşarak şarkı söyleyen deniz kızlarının sesinin yankısı karışacak... Kumlara uzanmış delikanlının yüreğinde fırtınalar koparken, sahilde saçları dalgalanan genç kızın yanakları al al olacak… Gitgide batan güneşin sıcacık fısıltılarına kulak verecek çırpınan deniz… Rüzgâr akşamın efsunlu rengiyle sahildeki ağaçların yapraklarını ve evlerin çatılarını boyayacak… Kuşların küçük gagalarından, esrarlı lehçelerinden dualar uzanacak göklere... Derinlere sürü halinde inen balıkların kahkahalarını duyup irkileceksiniz birden…
Hazân mevsimidir şimdi… Doğanın hüzün mevsimi… Yüreklerde hicran, dudaklar kıpırtılı, eller mahzun, gözler yaşlı… Çok ses yitip gitmiştir bu mevsimde… Sarı yapraklar arasında yankılanır fısıltıları… Yağmurun gözyaşlarına karışmıştır düşen çiğler… Dökülen yaprakların sesinden duyulur gamlı mısralar… Kanatır suskun yürek yaralarını… İçine kapanır duygular, ses vermez… Suskun yapraklar çiğnendikçe ayaklar altında, inler ve belli etmez… Ansızın gelen bir rüzgârın anaforuna kapılıp dağılırlar çil yavrusu gibi… Her birinin dilinden duyulur ağıtlar… Bir vedâ şarkısının son nakaratını söylemektedirler hep birden… Nemlidir hepsinin gözleri… El sallarlar son güçleriyle düştükleri köşelerden…
Taşlar seslenmek isterlerse de gördükleri ve işittikleriyle suskundur dilleri. Kıpırtısız bakarlar. Onların sesini gönül gözü açık olanlar duyar ancak. Ne söylerler bilirler... Geçmiş binlerce yılın şahididir onlar, sessizce anlatırlar...
Bembeyaz bir kış gecesinin senfonisi duyulur yağan karlarda… Her kar tanesinin elinde bir enstrüman, tüm hızıyla yükselir çılgınca sesler… Notalar kar tanelerine dönüşmüştür, yağarlar döne döne… Başlarında beyaz kukulâtaları, buz tutmuş sakal ve bıyıklarıyla, düşünceli, ellerindeki nefesli sazları tüm güçleriyle çalarlar... Gece, yıldızları serper üstlerine konfeti gibi… Işıl ışıldır hepsinin gözleri… Yeni bir yıla girerken, dünyanın kirlerini ve acılarını silmektir amaçları… Gittikçe hızlanırlar… Yağarlar, yağarlar… Bir daha gün yüzüne çıkmasın acılar diye çırpınırlar avaz avaz…
Gittikçe duyulmaz olur esrarlı lehçeler… Dünya nasıl da sessizdir şimdi… Gülümser bahçeler…
Susunca sesler, duyulur nefesler…
Gülünce yüzler, gülümser bahçeler…
Hâlenur Kor
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.