- 1740 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Belki de gerçeklerimiz düşlere sığdırabildiğimiz kadardır sadece...
Her akşam önce evime, gece olduğunda senli düşlere sığınıyorum. Evim beni soğuktan, yabancı bakışlardan, düşlerim beni acımasız gerçeklerden, sen beni sevgisizlikten koruyorsun. Belki de ben bu yalana sığınıyorum. Telefonumun hiç çalmayacağını, iki satır mektup yazmayacağını, beni hiç aramayacağını biliyorum. Ne zaman arasam seni, derin bir boşluğa çarpıyor sesim. Kulaklarımda çınlayıp duruyor kimsesizliğim. Sessizliğin çığlığı büyüdükçe içimde mavisi azalıyor denizlerin, ölüyor düşlerim. Bunca ümitsizliğe rağmen yine de seni seçiyorum. Susup kalan, yüreğimi sükûta uğratan yüreğine inat bir araya getirmeye çabalıyorum darmadağınık sözcükleri. Aldırmıyorum ellerimin gece ayazında soğuktan titremesine. Küskün dudaklarımdan hep o şarkı dökülüyor. Hiç sevmedim kimseyi senin kadar...
Sen sustukça selamı sabahı kesiyor, adım adım, sokak sokak ölüyor yedi tepeli şehir. Azalıyor kuş sesleri. Ölü kuşlar görüyorum yerde. Sanki gözü açık kalmış öylece bakıyor gökyüzüne. Kaldırıp başımı gökyüzüne bakıyorum bende. Anlıyorum farkım yok yerde yatan ölü kuştan. Gökyüzü ikimizede ne kadar uzak böyle. Susmak aşka teslim olmak mı, kabullenmek mi aşkı. Yüreğine s/akmak mı sevdayı? Susarak hangi günahın bedelini ödetiyorsun bana bilmiyorum... Karşılık bulmayan sevgimin utancını yaşıyorum gün be gün. Seni yüreğimden söküp atmak, koşar adım uzaklaşmak istiyorum senden.
Senden kaçmak, seni unutmak istedikçe anlıyorum ki her unutma sancısı sadece hatıraları canlandırıyor. Hava almak için açtığım pencereden dolan rüzgâr apansız giriverdi odama. Masamdan kağıtları uçurdu, perdenin kenarında oynadı durdu. Sandım ki gelen senli bir dokunuş, senden gelen bir muştu. Sevinçle pencereyi sonuna kadar açtım. Rüzgârın elleri bahçede yaprakları hışırdatıyor, saçlarımı savuruyordu. Oysaki yapraklar rüzgâr okşadıkça bir bir kayıp düşüyordu dalından. Sevincim önce hüzne, sonra öfkeye dönüştü. Öfkeliydim hayaller kuran yüreğime, sana, rüzgâra... Söküp atmalı dedim; bu yüreği, bu sevinci. Ağlayarak kapattım pencereyi. Banyoya koştum, yıkadım yüzümü. Karşısına geçtiğim aynanın içinde çok uzak, geçmişten tanıdığım bir kız kırgın, çocukça hüznüyle bakıyordu yüzüme. "Hadi kurtar beni bu yaradan"... Hani hep diyordun ya meseleyi kökünden halletmeli. Bir makas darbesiyle kesip attım saçlarımı o gece. Bir daha dokunmasın istedim, savurmasın saçlarımı sen diye rüzgâr. Gel gör ki saçlarım yeniden uzuyor...
Bu sabah yağan yağmur damlalarının camlardan ılgıt ılgıt süzülüşünü izlerken, güneş kesti yolumu. Gökkuşağı çıkıverdi aniden. Gökkuşağı sanki mavi bir yaldızlı kağıdın üstündeymiş gibi parlıyor, ufka uzanıyordu. Bu hali çocukluk günlerindeki resim defterimi getirdi gözlerimin önüne. Babamın aldığı rengarenk pastel boyaları hatırladım bir an. Neredeyse her sayfaya rengarenk bir gökkuşağı resmetmiştim. Sonra kurduğum çocukça hayaller geldi aklıma. Gökkuşağını uçurtmasının ipiyle çekip yer yüzüne indirmek isteyen, dünyayı rengarenk boymak isteyen o kız çocuğu...
Oysaki hiç uçurtmam olmamıştı benim. Abimin kocaman kuyruklu kırmızı uçurtmasına bakıp bakıp "bende istiyorum" diye ağladıkça ben, annem gazete kağıdından katlayıp "şeytan uçurtması" tutuşturmuştu elime. Ama ben abimin uçurtması gibi gösterişli, çıtalı, ipi abimin uçurtması gibi upuzun sicimden bir uçurtmam olsun istemiştim hep. Şimdi düşününce anlıyorum ki insan çocukken yaşadığı kırgınlıkları hiç unutamıyor. Çocuk düşlerimi süsleyen, rüyalarıma giren rengarenk uçurtmalar gökyüzünde süzülürken, ipleri aniden kopuyor, gökyüzü ipsiz uçurtmalarla doluyordu. Ağlayarak uyanıyordum uykudan. Keşke diyorum keşke... Bir uçurtmam olsaydı benim de... Adı "şeytan uçurtması" olmayan.
Nicedir sessiz kalışın; umudu bırak, düşlerinden vazgeç, hayallerini kurban et, boş hayale kapılma...der gibi. Seni düşündükçe sessiz harfler yolumu kesiyor, sus diyor... Sus... Oysaki öyle düşler vardır ki anlatılmadıkları için ölü doğar diyor bir şair. Nicedir söylenmemiş sözleri, yarım kalan öykümüzü düşünüyorum. Susup, sabırla bekleyişin yüreğimi susturmak için mi? Gerçekten yüreğimin susmasını, düşlerimin sükûta uğramasını istiyor musun? Belki de gerçeklerimiz düşlere sığdırabildiğimiz kadardır sadece... Yoksa bunca özlem, bunca sevgi, aklımda sana yazılmayı bekleyen, dile gelmeyen yas(ak)lı kelimeler, üç noktayla biriken düşler, bu bekleyişler nereye sığar sen söyle.
28 Aralık 2013 - Zeynep Özmen
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.