- 1106 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BEYAZ ÖLÜM " SARIKAMIŞ"
Hele söyle kurban olduğum hele söyle,
Efim efim donarken gecenin ayazında.
Nefesin buhar olup çıkarken son defa,
Çıkmamış bıyıklarından buz sarkarken yiğidim,
Elin mi önce dondu, yoksa ayakların mı?
Kim düştü önce toprağa sen mi arkadaşın mı?
Doksan bin can düşerken bir bir yere
Yükselirken sessiz çığlıklar tekbirlerle birlikte.
Kim düştü önce aklına anan mı..
Hele söyle kurban olduğum..
Yoksa yoksa balan mı?
Şimdi ne zaman aklıma düşsen
Gözümden yüreğime gözyaşlarım buz tutmuş..
Ne zaman seni ansam.
İçim yanar, dışım donar.
İçim dışım çığ tutar.
Sarıkamış yalandır, borandır Sarıkamış,
Sarıkamış ayazdır, destandır Sarıkamış,
Sarıkamış evlattır tam doksan bin.
Evladı buz kesmiş, evladı toprak olmuş,
Tam doksan bin anadır Sarıkamış.
Doksan bin anadır Sarıkamış.
Yaradır Sarıkamış,
Borandır Sarıkamış,
Destandır Sarıkamış..
Bedirhan Gökçe
BEYAZ ÖLÜM " SARIKAMIŞ"
22 Aralık 1914 Birinci dünya savaşı sırasında Osmanlı devleti ve Rus hanedanlığı arasında Sarıkamış’ta gerçekleşmiş sonucu Osmanlı devleti tarafı için büyük bir başarısızlıkla sonuçlanan bir askeri manevradır. Enver Paşanın emrini alan askerlerimizin aylardan aralık yola çıkmışlardı, Allahüekber dağlarını aşıp, Sarıkamış’ı kuşatıp Rus ordusunu yenecekler Kars’ı alacaklardı.
Soğuk kış şartları çok ağırdı, her tarafta kar, tipi, soğuk iliklere kadar işliyordu. Allahüekber dağlarında -40 dereceyi bulan soğukta, tipi ve boranda 90 bin askerimizin tek bir kurşun bile atmadan şehit düşmesinin destanıdır Sarıkamış. Anaların kınalı kuzuları birer birer soğuğa yenildiler, kim dayanabilirdi ki böyle bir soğuğa, taş oldu gövdeler. Düşman amansızdı, düşmandan daha düşman, daha keskin, daha acımasızdı. Yenik düştü, yürekleri vatan için atan bedenler ve beyaz ölüm kapladı dört bir yanı. Henüz bıyığı bile terlememiş, yaşları 12-13 olan çocukların da bulunduğu Türk askerinin, karlara gömülerek şehit oluşu, tüm imkânsızlıklara rağmen emre itaatkârlığı, bayrak sevgisi, vatan sevgisi uğruna neler yapabildiği anlatır Sarıkamış destanı. 99 yıl önce bu topraklarda eşi benzeri olmayan bir savaşın ürkütücü hazin öyküsüdür. Açlığa, soğuğa, yorgunluğa verilen acı bir mücadeledir bir dramın bilinmeyen bir yüzüdür.
Kara kışın göbeği, kurşun gibi ayaz çetin, Mehmetçiğin sırtında yazdan kalma giysiler, çarıklar delik, yamalı çoraplar, yiyecekleri sadece kuru peksimet, Fakat sıcak ekmek kadar kutsal vatan ve sancak. Yürekleri cesur, yürekleri çelik vatan sağ olsun derken. Onurlu, gururlu alınları ak. Sarıkamış’ta şafak sökerken kefenlerini bembeyaz örtüyle diktiler, alınlarına Şahadet sevgisini yazıp gittiler. Allahuekber sevgisini kabir’e dönüştürdüler, 90 bin ananın yüreğine ateşini yakıp gittiler ve bir daha uyanılmayan o müthiş uykuya büründüler.
Vatan sevgisi için canlarını hiçe sayan ecdatlarımız ruhlarımıza öyle tohumlar saçmış ve dimağlarımıza öyle kök salmışlardır ki onların tesirinden asla vazgeçmeyeceğiz. Onları içimizde hissettiğimiz sürece de geçmişimizden kopmamız mümkün değildir. Bu gün ulaşılan seviye için geçmişteki ecdatlarımız çokça şükretmeliyiz. Türk Milletinin onurlu, gururlu bir ferdi olarak bu vatanda dünyaya geldik, bu millet sonsuza kadar var olacaktır ve en büyük teminatta Türk Askeri ve Şehitlerimizdir.
Ey! Şehit oğlu şehitler, vatan uğruna, bayrak aşkına can verdiler, şehitlik şerbetinden içtiler. Bir bütündür bu vatan kalacak hep payidar. RUHUNUZ ŞAD OLSUN.
Sevgiyle Kalın
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.