- 376 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MATRİX
Güçlü , acımasız bir boran uzun saçlarımı havalandırırken ; elbisemin, üzerime bir zırh gibi yapıştığını hissedebiliyordum.Gözlerimi açamayalı,renkleri göremeyeli ne kadar oldu onu kestiremiyordum.Sık bir orman mıydı yürüdüğüm yer ...Yoksa çivilerin dizildiği tahtadaki 25 kuruş muydum çocukların hoyratça itelediği...İlerledikçe keskin bloklara çarpıyor sağa sola savruluyor bir yerlerde hız kesiyor ve duruyordum.
Savrulmadan yürümek ,gözlerimi aralamak ve nerede olduğumu bilmek arzusuyla yanan bedenimi güçlü rüzgar soğutuyor, soğuyan bedenimiyse bu güçlü arzu ısıtıyordu.Gözlerimin aksine tüm duyu organlarım olağanın üzerinde bir verimlilikte işliyordu.Kulaklarım en ufak bir çıtırtıyı arştan inen bir şimşek netliğinde duyabiliyorken etrafımda bu güne dek hiç duymadığım sayısını bilemediğim rayihalar dans ediyordu.Kimisi bir nergis güzelliğinde içime işlerken kimisi ölesiye midemi bulandırıyordu.. Misk_i amber karışmıştı yanmış et kokularına...
Rüzgar öldüresiye yağıyordu üzerime.Her vurduğunda binlerce ok yemiş gibi her azamdan yaralanıyordum.Yaralarımdan süzülen ılık sıvı arttıkça güçsüzleşiyordum ve fakat ısınıyordum.Dondurana,yaralayana inat gülümsüyordum ısındıkça...
Ayaklarıma değen ve bacaklarıma bulaşan ıslak toprak doğumu mu ölümü mü vaat ediyordu.Dar bir yoldu bu,ilerliyordum.İlerledikçe şekillerini seçemediğim birbirine yumruklanmış çalımsıların hükümranlığında bir yer olduğu kanaatim güçleniyordu.Nereye adım atmaya kalksam bu çalılar canlı bir yılan gibi kıvrılıyor,bacaklarıma dolanıyor ve bir süre sonra sanki nefes almam için kendiliğinden yokoluyordu. Zira ayaklarıma ket vuran sarmalları el yordamıyla bulup sökmeye çabalarken ellerimin yangısı ’’ Çalı Hükümdarlığı ’’ hissiyatıma şahitlik ediyordu.
Yaradana bunun bir matrix olması için yalvarıyordum...
Üzerimde zafer çığlıkları atan alıcı kuşlar olmalıydı.Heyecanlarını ,daha da hızla açıp kapadıkları kanatlarının ritminden anlıyordum.Güçsüzlüğümü mü kolluyorlar ki ! Boş bir çuval gibi yere yığılmamı mı bekliyorlar ? Alıcıların sesleri rüzgara karıştığında zaten karınca adımını hissedecek kadar gelişmiş kulaklarımın bu korkunç uğultuyu kaldıramayıp patlayacakları anı bekliyordum ..Tanrım bir es...Gözlerimi açabileceğim bir es..Bu zemheri karanlıktan ,bu korkunç uğultudan kurtulmak için minicik bir araya bile razıydım.Umudum ayaklarıma sarılan çalılar kadar sıkı olsa da zaman ilerledikçe gevşeyen yılanlara dönüşmesi kaçınılmaz oluyordu.
Yerdeki ıslak toprak bileklerime kadar sirayet etmişti artık.Toprağa mı gömülüyordum ? Toprak bedenime doğru mu yükseliyordu.Ölüm müydü bu? Doğum mu?.Her ikisi mi ...
Bu nemli toprak beni besleyecek ve olduğum yerde filizlenip ihtişamlı bir bitkiye mi dönüşecektimi?.Sonrası ,zamanla kuruyup bu sistemin bir parçası olan şu garip çalılardan birine...Kapalı gözlerimden akan oluk oluk yaşlar kanla karışıp yanaklarımdan göğsüme inerken tekrar ısındığımı hissediyordum.
Üşümüyordum artık.Acımasızca es rüzgar...Sarmala beni toprak.Ne görememekten şikayet ediyordum ne nerede olduğumu umursuyordum.Alıcı kuşlara teslim oluyordum.Yığılıyordum olduğum yere.Güçsüzlüğümü değil gücümü toparladığımı beklediklerini anlıyordum.Sıcacık gülümserken kollarımı iki yana açıyor kanat seslerinin hoş armonisini dinliyordum huzurla.Etimi acıtan darbelerinin kurtuluşum olduğunu bilmenin keyfini çıkarırken bu zahiri cehennemin bir parçası olmamam için birazdan bedenimi arşa kaldıracaklarını biliyordum.Gülümsüyordum ...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.