- 893 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
UZAK MASALLAR
Uzak diyarların yakın kıyılarında ilerliyordu zaman. Gece karanlıktı ve yaradılışın sırrı henüz keşfedilmemişti.
( Anlam aramadan ilerleyelim lütfen! Az sonra keşfedilir nasılsa... )
Eski surlara çarpan ışıklar oynaşıyordu yaşam nehrinin kıyısında... Ayaklarımızı sıvamış ve başlamıştık çoktan bu yolculuğa...
Tanrısallığın doğum saatiydi sancılı bir yeryüzünün bereketli memesinden süt içen ilk Tanrıydı belki de Uranos.
Mevsimsiz bir kar yağdı yerin yüzüne. Üşüdü gökyüzü, hapşırdı doğa ana. Karanlığa sarındı bir süre gece. Ve ne olduysa oldu çatladı yer kabuğunun karnı iri bir yumurtadan doğdu Tanrılar. Kocaman dağın zirvesinde başladı saltanatın seyri.
Tarihe altın harflerle kazınacaklarını bilmiyorlardı henüz. Onların ölümsüz insanlığın ise ölümlü diye adlandırılıp sınıf ayrımına tabi tutulacağını da bilmiyorlardı. Doğmuşlardı tüm masumiyetleriyle...
Emeklemeden uçmayı öğrenmeleri tesadüf değildi elbette... O zamanlardan süre gelen yeşil ışığın ilerle manasına gelmesi ve tanrılara yanması hikayenin gidişatından dır.
( Konunun başka bir fiille karıştırılmaması önemle rica olunur. )
Tanrılar doğar doğmaz konuşabiliyorlardı hatta bir kaçı güneşle ve ayla samimiyeti hemen ilerletmişti. Yeraltıyla ilgilenip ortalığı karıştıranı bile vardı. Hepsi mükemmel savaşçılardı ve yürümeyle ilgili sorunları da hiç olmadı. Yürümek yerine uçmayı daha sıklıkla kullanıyorlardı.
( Kim kimin nesiydi öğrenemedim ben hiç ama kitap koynunda taşıdığından biliyor tümünü... )
Göğün yüzünden doğan Kronos iflah edemediği çocuklarını ağzına atıp yuttu. Hepsi dize gelip el etek öpmeyi öğrenince kustu yine ağzından bütün cömertliğiyle...
Ateş tarlalarının yanındaki vadide muhteşem bir hayattı bahşedilen. Tanrılar manzaralı püfür püfür yamaçta insanlar vadinin eteklerinde ekip biçiyorlardı toprağı.
Ve hayat olanca normalliği ile sürüyordu. İnsanlar ölüyor, insanlar doğuyordu. Çocuklar oynuyor ve uyuyorlardı yine.
Evlerden birinde kadın masal anlatıyordu çocuğuna. Masalın başlayabilmesi uzun sürünce uyuya kaldı çocuk. Ve annesi masalı kime anlatacağını düşünürken gözü babaya takıldı ki baba horluyordu zaten...
Kadın çaresizlik içinde pencereyi açtı bağırarak anlatmaya başladı masalı ve tüm kent uyudu bu defa. Kadın dağa taşa vurdu, tek uyanık kalan kendisiydi hep anlattığını hiç dinlemediğini fark etti aniden ve bir anlayış işledi kafasına. Kendisi de uyuyup kaldı dinlediğinde masalı.
Yüzyıl süren uykudan biraz daha azıydı kadının ki tam doksan dokuz koca yıl. Bunca uyuduklarından mıdır yoksa onca rüya görmelerinden midir uyanınca kimse kimseyi hatırlamadı. Resmi kaynakların da yardımıyla yeniden tanışma merasimleri, kaynaşma partileri düzenlenir ancak çok fayda sağlayamaz tüm bu çabalar.
Masalda bir kaos kokusu hisseden yazar sırra kadem basar ve olağanüstü bir şey olur Feronia yetişir imdada herkese özgürlüğünü verir ve gemini koparmış birer at gibi şahlanır insanlar. De gidecekleri yer yoktur bu masalda. Korkar hale gelmişlerdir kitabın dışına adım atmaktan, tırsıyordur her biri üstelik. O kadar sene uyuyakaldıklarını düşününce dururlar durdukları yerde bir süre...
Gün geçer yıl gelir onlarda öğrenirler gerçek masalları keşfetmeyi görünmeyen çitleri devirmeyi, rüzgarı ekip, fırtınaları biçmeyi ve tanrıların ölümsüzlüğüne söylenmeyi. Şikayet, sızlanma denen şeylerin tavan yapması o günlere rastlar ancak sınırsızlığı keşfetmeleri de aynı dönemdedir yine...
Uzak masallara tırmanırken asıl olay olan kerevete tırmanamayan bizler bu konuyu anlasak da bitmişti anlamasak da bitmişti hikaye. Hepimiz mutluyduk tek anlaşılan buydu bu başı sonu belirsiz masalda.
Sadece mısır püskülü saçlı Tamara ağlıyordu tüm fark etmişliğiyle ve kızıyordu olayı anlayamayan Mona rosa.
Göz attı sevgili gökyüzü ve toplandı gök kuşağının altında tüm çocukları. Masallar sürüyordu hala...
Hayat her daim aynıydı gelen geçen yolcular farklı.
Kadim bir yağmurun son gümüş damlası iniyordu boşluktan muson mevsimine girmiş zamanın kadınları nergis bahçe sindeydiler ve tümü sırılsıklamdı...
( Şemsiye icat edilmemişti zira. )
***
maide özgüç
UZAK MASALLAR Yazısına Yorum Yap
"UZAK MASALLAR" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
28 Aralık 2013 Cumartesi 12:13:54
Uzak masalllar gerçekten de oldukça uzak masallarmış..İçinde ne berberlik mesleği ile iştigal eden pire, ne avaz avaz sesiyle tellallık yapan deve, ne kalbur, ne saman, ne zümrüdü anka kuşu ne de Kaf Dağı var... Devden, cinden, ak sakallı dededen vaz geçtim bBir peri padişahının kızı bile yok.
I ıh..Olmamış bu masal...Beğenmedim.
Selam ve sevgilerimle.
Maide Özgüç
@maideozguc
sağ olun çok
aman efendim o dedikleriniz
yakın masallarda oluyor :D
( laf aramızda, adından belli uzak masallar )
teşekkürler
saygımla çok...
aman efendim o dedikleriniz
yakın masallarda oluyor :D
( laf aramızda, adından belli uzak masallar )
teşekkürler
saygımla çok...
sami biberoğulları
@samibiberogullari
O tanrılar da bizden uzak, Allah'a yakın olsunlar zaten))))))))))))