- 790 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yanmayan Sevda...
Kafamı kaldırdım, beni izliyordu. İçinde bir yerlerde, büyük bir ateş vardı.
Görebiliyordum!
Ve yine içinde bir yerlerde tahmin edilemez bir sevda…
O, bu büyük sevdanın farkında değildi.
“Bazı sevdaların ateşi olmaz.” dedi Ayşe. Dalıp gidecekti sonra ve Ahmet’i susmak zorunda bırakacaktı. Ahmet, hep yaptığı gibi Ayşe’ye bakacaktı. Ayşe’ye bakacak ve Ayşe’nin yaktığı ateşe sevdayı atacak; boğacaktı.
Gözyaşının söndüremediği o büyük ateşi, bugün de karacak, arttıracaktı.
Ayşe uyandı. Sanki konuşan o değildi az önce, az önce dalıp giden; Ahmet’i kahreden bir başka Ayşe’ydi sanki. Gülümsedi. Ahmet’in gözlerine baktı. Uzandı sonra ve yanaklarında bir ıslanmışlık aradı. Bulamadı.
Kollarına dokundu.
“Evet” dedi Ahmet. Yine kollarıma sildim ateşimi söndüren o yaşları…
“Evet” dedi. “Yine sen, o ıslaklığa dokunabil istemedim.”
Ayşe’nin bir büyük yarası; onmayan, onamayan…
Kanamayı bilen bir büyük yara!
Kanamadan duramayan…
“Bazı sevdalar, yanmaz.” dedi Ayşe yine. “Biliyorsun, ki kerelerce konuştuk. Bunun aşkla bir bağlantısı yok. Aşkın sevda denen şeyle, zerrece alakası yok.”
“Anlat” diyordu Ayşe’ye içindeki yara. “Anlat”
“Anlat ki sönmesin zamandaki nar. Anlat ki batıp dursun dikeni sözlerin…”
“Anlat!”
Bir girdap, döne döne yüreğine yerleşti. Bir girdap döndü de, geçmemiş bir geçmiş; depreşti.
Tekrarladı zaman. Zaman Ayşe’nin Ahmet’i unutmadığı, gözyaşlarını Ahmet’i hatırladığı gibi andığı bir otuz yıl öncesine yerleşti.
Minicikti Ayşe. Yürümeyi henüz öğrenememişti. Henüz emiyordu, emekliyordu. İnsanların bir çift bacak üzerinde hareket edebildiğini farkettiği halde, korkuyordu. Hem şaşırıyor, hem çok korkuyordu.
Koltukların kenarına tutuna tutuna annesini takip edebildiğini anladığında, büyük bir kahkaha atmıştı. Emziği ağzından düşmüş, gülmüş ve destek aldığı bir koltuk olduğunu unutmuş; henüz kullanamadığı bacaklarının üzerine çöküvermişti.
Anne candı, anne buram buram anneydi. Anne ilk zaman ve anne ilk canan…
Anne ilk sevda; yanmayan!
Yürümeyi öğrendi sonra Ayşe. Ve konuşmayı öğrendi sonra. Yüreğinde sadece anneye ait bir sevda vardı. Babayla tanıştı.
O koruyucu, o güçlü, o yakışıklı adam; Ayşe’nin biriciği olmuştu. Yüreğinde anne için açtığı yeri az biraz daralttı. Annenin yanına, anneye en yakışan yere; yamacına, babanın sevdasını da aldı.
Baba artık Ayşe’nin yüreğinde; yanmayan, acıtmayan ikinci sevdaydı.
Sevmeyi öğrenmişti. Kendisini yokken seven, varken sevecek; olmasa da unutmayacak iki insan olduğunu biliyordu artık.
Sevmek Ayşe için öğrenilecek şeydi. Bütün insanları sevmeyi öğrenebilirdi.
Biraz daha büyüdü ardından. Uzun sarı saçlar, masmavi gözler ve sevmeyi öğretecek bir büyük eda… Ayşe bir genç kız, yanmayanı yakacak!
Ayşe’ye bakakaldı Hasan. Hasan Ayşe’ye yangın… Ayşe Hasan’ı bildi babasından sonra. Ayşe Hasan’ı sevmeyi öğrendi.
Sevmeyi öğretti sonra Hasan’a!
Ayşe’nin yanmadı sevdası. Nihayetinde; biraz daha daralttı yüreğindekileri. Hanesi kalabalıklaştı, Hasan’a da bir miktar yer açtı.
Ayşe’nin sevdası huzurlu ve samimi…
Hasan’ın sevdası yandı ha yandı!
Gözlerini kapattı. Gözlerini 20 yıl sonrasına yeniden açtı. Sonra kapattı yine, Ahmet’i tanıdığı geçmişe doğdu girdap.
Girdap Ahmet’le Ayşe’yi alevledi, kardı.
Doğduğu günü hatırlayamadı. Doğduğu günü hatırlayamazdı. Aynı anneyi sevdiklerine ve aynı babaya âşık olduklarına inanması güçtü.
Öğrendiği sevdaları paylaşamazdı.
Ahmet kardeşiydi Ayşe’nin. Ahmet her sevdadan önceydi. Aynı anneyi, aynı babayı ve sonra aynı haneyi paylaşabildiği tek kişi Ahmet’ti.
Ahmet Ayşe’ye sevdalandı, Ayşe Ahmet’i sevdadan saymadı.
Sevdalandı da anlamadı.
Paylaşmayı istemedi, Ayşe Ahmet’i hiçbir zaman sevmedi.
Ya da deliler gibi sevdiğini, hiç kabul etmedi.
Ahmet gözlerini sildi kollarına. Gözyaşlarını Ayşe’ye hiç göstermemişti. Ayşe Ahmet’in gülümseyişinden de, gülümsemeyişinden de nefret ederdi. İşin kötüsü, yıllar ve yıllar önce Ahmet’e bunu söylemişti.
“Hayatıma doğan tek kara güneş sensin. Batmadın, yitip gitmedin. Kabus gibiydin hep ve senden ben her zaman nefret ettim.” demişti.
Ahmet sessizdi, cevap vermemişti.
Susuyorlardı. Bir otuz sene sonra, aynı sevdaları paylaşan iki kardeş; susmayı tercih ediyorlardı.
“Bazı sevdaların ateşi olmaz” dedi Ahmet.
“Bazı sevdalar yanmaz!”
“Sen benim içimde bir yangın, alev alev…
Senin sevdan hiç sönmedi!”
Asena Gülsüm Güneş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.