- 937 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bu Son Mektup
Ayrıldıktan sonra bu şehirde daha fazla kalamayacağımı anladım. Bu şehir seninle şehirdi. Seninle kalabalıktı. Seninle bilmem kaç bin nüfusu vardı. Sen olmadan bir hiç, bir moloz yığını...
Bu şehirde daha fazla kalamayacağımı anladım. Kadınlar giderken makyaj yapmaz. Çirkin görüneceğini bilse de yapmaz. Ağlayacağını bildiği için... Ağladım, anladım, ağladım, ağladım, ağladım. Seninle bir daha karşılaşmamalı. Bu ikimiz için de zor. Karşılaştığımız yer için bile zor. Sokaklar için.
Biletim ıslandı. Öğleden sonraydı. Hemen sonra. Hava sıcak. Çok sıcaktı. Saçlarımı topuz yapmışım evden çıkmadan önce, bir arabanın camında gördüm, yanından geçerken. Yürüdüm. Uzun uzun yürüdüm. Topukluların canı cehenneme. Sen, boyumun senden daha uzun olmasını istemediğin, bundan utandığın, kendini kötü hissettiğin için topuklu ayakkabılarımın hepsini atmıştım. Seni çok sevmiştim. İyi ki etek giymişim, ayaklarımdaki ağırlığı hissetmedim. Kalmak için, kalmam için olan ağırlığı... Terminale mi yoksa gara mı, diye sorma. Sonuçta gidecektim. Neyle gittiğim, nereden gittiğim önemli değildi ki.
Dört, beş belki de altı saat sürdü. Sonra vardım. Bir otel buldum.
Birkaç gün geçti.
Yeni bir yer, farklı insanlar ama eski ben...
Neredeyim biliyor musun? Uzaklarda...
İlk işim alışverişti. Bilirsin, ben alışverişe çıkmayı diğer kadınlar kadar olmasa da çok sevdim. Onlarca kitap ve film aldım. Kafamı sürekli bir şeylerle meşgul etmeliydim, kitap ve film en güzel yoldu. İlk ayrılığımız değildi bu, daha önce de ayrıldık biz. Daha önce sen beni terk ettin.
Bütün bunlar ne için mi? Seni unutmak için. Seni hatırlamaya fırsat olmaması için. Bir sürü uğraş yaratıyorum. Senin kelimelerle yarattığın, yazdığın, beni yaralamak, canımı acıtmak için yazdıkların da dahil (artık seni okumuyorum, artık seni kimse okumuyor, sen kendi kendine yazan ve okuyan bir yazarsın, üzgünüm...), ne kadar uğraştıysan da bitirmek için, yine de yarım kalan öykülerin gibi...
Birkaç hafta sonra. Veya birkaç ay. Sensiz zaman kontrolünü yitirdim çünkü. Günaydın mesajları, iyi geceler mesajları, buluşmalar, gezmeler, yemekler, tatiller yoktu çünkü...
Bir işe girdim.
Bir kedi aldım.
Bir kursa yazıldım.
Yani yapacak çok şey var.
Bu ilk mektup.
Ama.
Bu ilk ve son.
Bu son mektup...
Seni unutmak için.
Elimden geleni yaptığımı, yapacağımı bil.
Artık ikimiz de birbirimize, birbirimizi unuttuğumuzu, böyle daha mutlu olduğumuzu ya da daha az mutsuz olduğumuzu kanıtlama ihtiyacı hissetmiyoruz (en azından eskisi gibi), biliyorum. Sanırım bu ayrılığın son evresi.
İmza,
Çiçek kız. (bir sevgililer gününde kapımı çaldığında bir kucak dolusu çiçekle -ne tür çiçek olduğunu yazmayacağım- bana böyle demiştin, yani o çiçekleri bana verdiğinde, üzerime attığında, o çiçekler arasında kaybolduğumda... Dedim ya, bu ayrılığın son evresi. Bu son mektup. Eski birer dostmuşuz gibi artık her şey. Çünkü içimizde birbirimize karşı olan tüm duygular öldü. Bunu önce sen öldürdün. Sonra ben öldürdüm. Biz öldürdük. Ne sen beni kucaklayıp uzaklara götürmek istiyorsun şimdi, ne de ben seni içime sokmak (bütün anneliğimle, kadınlığımla) istiyorum. Biz birbirimizi unutmak istiyoruz artık... )
Ahmet Kastancı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.