- 1224 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
MEZARLIK
Duyunca insanı rahatsız eden kelime.
Ölüm bir yok oluştur bazılarına göre.Dünya tekdir ötesi berisi yoktur.Ne yaparsan yanına kardır.Yaşamaya bak bir daha mı geleceğiz dünyaya düşünceleriyle avunur.
Mezarlıklar yerleşim yerlerinin girişlerine yapılmıştır.Gelip gidenler görüpte ders,ibret alsınlar diye.
Soğuk kış günlerinde daha fazla duyarız salaları bu da nereden çıktı deriz istemeden.
Ağaçlar dökerken yapraklarını normal gelir ama bir dostumuzun bırakıp gitmesine sanki elindeymiş gibi.
-Ne acelen vardı be adam
deriz ardından...
Bazıları karalara bürünürler kara elbise, kara şapka,kara gözlük herhalde ortalıkta dolaşan Azrail’e tanınmamak için yaparlar...
Bir bakınca şöyle geriye.Dedelerim,babam,dayım,teyzelerim,yengelerim,konu komşu arkadaşlarımdan kimler geldi gittiler.
Sıranın bize de geldiğinin farkına varırız bazen sıraya bakmaz gençlerden de alır Azrail
Yeni tayin olduğum yerde:
Tanımak için orayı birisi ile dolaşıyoruz.Aşağıda topluca yeşil alan bir yer var hemen dikkatimi çeken.
-Orası neresi ..
-Orası mezarlık ...
Keşke dedim içimden her yer orası gibi olsaydı.
Yıllar önce bir makale okumuştum.
Amerika’da yapılan bir araştırmada yaprakların altında bulunan stoma(gaz alışverişine fazla suyun dışarı atıldığı yer) denilen gözeneklerden bir ses çıkardığını.Bu sesi kayıt ediyorlar.Tabi bunun ne olduğunu anlamıyorlar.Orada çalışan Afrika kökenli bir Müslüman temizlik işçisi bu sesin bir zikir olduğunu anlıyor oradaki yetkililere bunun Allah’a bir zikir olduğunu söylüyor.
Demek ki atalarımız mezarlara yaprağı dökülen ağaçlardan değilde dökülmeyen ağaç dikmelerinin de bir hikmeti varmış.
Altında yatan kişi o sevaptan faydalansın diye.
Peygamberim bile "Kıyametin kopacağını bilseniz bile elinizdeki fidanı dikiniz."
Dünyada her şey hareket halinde.
Taş deriz, incelediğimizde onunda en küçük parçası olan atoma baktığımızda bir çekirdek etrafında elektronların döndüğünü görürüz.
Mevlana’nın semazenlerin dönmesi
Dünyanın, güneş ve samanyolu içerisinde dönmesi
Dağlar,taşlar ağaçlar O’na zikir eder derler.
Oğlumun ilk tayin olduğu yerdeyiz ...
Karadeniz’de düz arazi pek bulunmaz.
Mezarlıkla oturulan yerler iç içedir.
Okulla okulun lojmanı yan yanaydı. 1,5 metre mesafe vardı mezarlıkla aramızda görünce şaşırmıştım.Okulun bahçesinde 3 metre beton duvar,üstü mezarlıktı.
Daha sonra anlatmışlardı burada bizden önce görev yapan bayan öğretmen geceleri odun almaya odunluğa gidemezmiş.
Lojmanın kapısından çıkınca hemen mezar taşları bize bakıyordu.
İki metre ileride onlar iki metre uzaklıkta biz yatıyorduk.
Bir gün gürültülerle uyandık.Kazma kürek sesleri geliyordu mezarlıktan anladık bu gürültünün nedenini komşumuzun İstanbul’da olan oğlu ölmüş gençmiş daha iki-üç yaşında oğlu varmış.
Bir komşumuz daha olmuştu; çay içmeye, oturmaya gelmeyen.
Bir hafta sonra odun almak için kapıyı açtığımda karısı ve oğlu ziyarete gelmişlerdi babasına dua ediyordu açmış minik elleriyle o koca adam...
YORUMLAR
Dünyaya geliş ne güzel! Herkes mutlu memnun! Ne var ki bunun
bir de gidişi var! Herkes ağlamaklı herkes üzgün!
Doğru olan da bu galiba...
Teşekkür ederim saygılar.
Hasan Özaydın
İlginç ve güzel bir hikaye.
Ders, ibret verici.
Annemin köyü, sahildedir Karadeniz'de.
O kadar yer kıtlığı var ki köyde,
musalla taşını, camiye bitişik olan okulun bahçesine yerleştirmek zorunda kalmışlar.
Bazen,
cenaze namazı kılan insanlar ile, oyun oynayan çocukları iç içe görebiliyorsunuz.
Hasan Özaydın
Teşekkür ederim saygılarımla.
//Nasıl doğmakla başlarsa ölüm,
ölmekle başlar öyle hayat.
ATTİLA İLHAN//
İnsanoğlu bir varmış bir yokmuş gibi.
Topraktan geldi insan,yine toprağa dönecek.
Ne kadar yaşarsan yaşa,bir gün öleceksin.
Mezarlıklarda;insanların hayal olmuş hakikatlerinin
görüntüleridir.Gerçeklerle örtüşen yazınızı kutlarım.
Saygı ve selamlarımla...