- 698 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Ciddiyetsiz Oyun
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
El yordamıyla yolumu bulamıyorum
Önüme baksam arkamı kollayamıyorum
Kollayarak yaşanmıyor
Sonra zaman geçiyor
Ezbere bildiklerini unutmaya, hatırlamak istediklerini de hatırlamamaya başlıyorsun
Zaman geçiyor hem de boşuna
Koca bir boşluğun dolmaz çukurlarında yuvarlanıyorsun, arada gülüp, oyunlar oynuyorsun. Özleme oyunları, saklanma oyunları…
Zaman bir oyun gibi geçiyor, oyunun sonunda kendine yeniliyorsun, oyundan zevk almıyorsun, acı çekiyorsun. Kendi çukurundan büyük çukurlara gidiyorsun, başkalarının çukuruna denk geleceğine inanıyorsun, inandırıyorlar her nasılsa…
Kimin galip geldiği belli olduğunda anlıyorsun her şeyin oyundan ibaret olduğunu. Kafana birisi vurarak anlatsa inanmazdın. Ruhun öylesine inanmıştır ki, bedeninin başına ne gelse, değiştiremez ruhun fikrini.
Daha da küçülmek istersin en son, kendi içinde kaybolmak için saklanırsın, görürler, bulurlar ve çıkarırlar. Her nerede olursan ol, kendine kalmak istediğinde kalamazsın hiç, onların oyunu devam eder, senin gerçeğin.
Başkalarının oyunu
Senin gerçeğin olmaya mahkumdur
Ciddiye aldığın sürece…
***
Aynı şeyleri konuşamamanın rahatlığı var üzerimde, anlamıyorsun nasılsa anlamayacaksın. Anlatmak istediğimi açıklama durumunda kalmayacağım hiç.
Ben bir şeyden bahsederken, senin başka bir şey anlatman bile nasıl tatlı gelirdi bana, sebepsiz heyecanlar sarardı içimi, boşa gülmeler doldururdu ağzımın içini.
Bir de seninle aynı şeyleri konuşabilsek
Ölürdüm mutluluktan!...
Gölgen diyorum
Peşinden sürükleniyorum
Gölgenin içinde beni paramparça eden bir şey var
Keşke anlaşabilseydik, anlaşmanın devamında olabilecekleri keşke aklının bir ucunda saklayabilseydin. Seninle aynı çukurda kalabilecek kadar yakın olabilseydim, söylesene neyin olmam gerekiyordu bu durumda?
Yanımda değilsin, demek ki hiçbir şeyim olamıyorsun. Sen bir şeyim olamadığın için ben çok yalnızım ve çok yoruldum. Bir daha kimsenin hiçbir şeyi olamayacak kadar yoruldum. Bu yüzden ciddiye almıyorum hayatı hatta kimseyi.
Hayat ciddiyetsiz bir oyun ve senin haberin olmadan oyuncu oluyorsun, olmak zorundasın. Yoksa neresinden saklarsan kendini oradan vurulursun. Dört bir yanın yalanlarla çevrilidir ve sen kaçtıkça yalanlardan sırtına yazılır, göremezsin. Yalanları öğrenecek kadar samimi olmamak gerek hayatla. Gereksiz telaşlara lüzum yok ve sahte sevinçlere. Gülmelerin içi dolduruldu ve sonra donduruldu dudaklarımız. Bir daha hiç güzel gülemeyeceğiz. O çirkin şeylere güldüğümüzden beri bir daha güzelleşemeyeceğiz.
Bir daha içten gülecek kadar samimi bir şey olmayacak hayatımızda, öyle gülemeyeceğiz. Buna alışmalıyız çabucak. Arkamızdan kovalayan zaman, önümüzde bize çelme takmak isteyen görünmez düşman duygularımız var. Düşmek an meselesi, ölmek an meselesi.
Aynı hatayı iki kere yapabilecek kadar uzun değil hayat
Kendimizi bu kadar kolay harcamamalıyız, biriktirmek varken…
Hata olduğunu düşündüğümüz yerde
Artık hiçbir şey masum değildir…
Yarın pazarmış, biz çok mutluymuşuz. İçimdeki boşluğun sesinden kulaklarım uğulduyor, yalnızım ama sessiz değilim. Sessizlik istiyorum, susun bir dakika. İçimin sesini duyamıyorum, kendi sesimin bile çok geldiği bir dünyada yaşıyorum ben, etrafım korkunç çığlıklarla dolu, her azamdan ayrı bir ses geliyor, susturamıyorum hiç birini. Yılların yorgunluğu ağrıtıyor içimi, neyin ne kadar farkındaysan o kadar büyür o şey. Herkesten daha çok ağrım var gibi hissediyorum.
Daha büyük ağrılara
Daha büyük ağrı kesici yok!
Çocuk suratlılara hep büyük ağrılar denk geliyor, yaşlanıyor yüzleri. Bu dünyada kimse çocuk kalamıyor, kalanlar da yok oluyor. Her şeyi yutuyor zaman, büyük bir açgözlülükle, ama zaman bu kadar açgözlü olmasa biz içimizdekilerle boğulurduk.
Üşümekten bıktım, özlemekten üşendim
Özlediğim için üşüdüm
Büyümeyi tamamladım
İçimi çekmekten, gözyaşı biriktirmekten tiksindim.
Leğene doldurup, hepsini arka camdan bahçeye dökmek istiyorum. Biraz da kaybolmak istiyorum, kendimi aramak istiyorum.
Beklemek, en zoru
Neresi ıslaksa orada donuyor zaman
Her şey bir oyun kadar ciddi
Yazdıklarımı da ciddiye alma.
Üşürsün belki beklemekten, üşümekten beklersin bazen de. Üzerini ört umutlarının ve bolca sakla. Tükenmeyen her şey tükendi.
Yirmi Beş Aralık İki Bin On Üç 18 00
Nevin Akbulut
Not: Yazımı güne layık gören Değerli Seçki Kuruluna, çok teşekkürlerimle, yine sevindim :)
YORUMLAR
Yazar yine zor okunan anlamları bizim için yazıya indirgemiş.
Merdivenlerle çıkıyoruz Yazarın sırça köşküne.
Sesler yağıyor her tarafa, dokunmuyor kar taneleri gibi...
Değişik gözlükler kullanıyoruz gerçeği daha bir görebilmek için...
Bakıyoruz gitmiş Yazar, oyun bitmiş...
Çocukluğumun kronik akşam eve geç kalmaları gibi...
Bir his; yok ile var arası...
Saygımla çok.
Kıpkırmızı
Sevgi ve Saygımla,
Yazının tümüne yayılsa da güzellik,ben özellikle şu dizelerde (Yanımda değilsin, demek ki hiçbir şeyim olamıyorsun. Sen bir şeyim olamadığın için ben çok yalnızım ve çok yoruldum. Bir daha kimsenin hiçbir şeyi olamayacak kadar yoruldum. Bu yüzden ciddiye almıyorum hayatı hatta kimseyi. ) kalakaldım.
Güzeldi ,çokça...
Kıpkırmızı
Sevgiler,