- 626 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Köpük ve kar
SUZAN KUYUMCU
Kapıyı aralayarak başımı uzatıp baktım.
Doğrusu içeride bir tuhaflık vardı. Bizim ev için bu kadar sessizlik, ortama aykırıydı, özellikle sabahın ilerleyen bu saatleri için…
Köpük’ü banyo dolabının köşesinde sinmiş şekilde gördüm. Küçük kulakları arkaya doğru uzamış, kuyruğunu bacaklarının arasına kıstırarak korku dolu gözlerini gözlerime dikmişti.
Şaşırdım. Daha önce Köpük’de hiç rastlamadığım durumdu. Doğrusu onun o hali biraz da içimi ezdi. Yanına yaklaşarak başını okşamaya başladım.
“Ne oldu oğlum, neden bu kadar korktun?”
Nemli gözler bir şeyler anlatmaya çalışıyor gibiydi.
“Allah, Allah!” dedim, kendi kendime, “Bu hayvancığa neler oluyor böyle?”
Köpük beklenmedik anda elimin altından sıyrılarak dışarı kaçtı. Bir süre oturduğum yerde arkasından bakakaldım. Yerimden doğruldum, ona neler olduğunu bilmem gerekiyor.
“Köpük, Köpük!…”
Köpük ortalarda yoktu. Mutfak, salon, oturma odası derken onu göremedim. Bir saniye dizimin dibinden ayrılmayan, bana rahat yüzü göstermeyen hayvan birdenbire sır olmuştu. Evet, bu işte bir tuhaflık vardı. Her sabah bu saatler banyodaki hareketlilik, yükselen ses beni zorunlu olarak oraya taşırken; bugünkü dinginliğin nedenini öğrenmem gerekiyordu.
Sonunda onu buldum. Kendisini gönüllü olarak ceza odasına kapatmıştı.
“Oğlum, orada ne işin var? Gel çabuk!”
Yok, gelmiyordu. Duvarın köşesine kaybolmak istercesine büzülmüştü.
“Pekala…” diyerek, kullanılmayan, karanlık küçük tuvaletin kapısını yavaşça çekip kapattım.
Ses yok.
“İlginç” dedim dudaklarımı bükerek. Her zaman ince ince ağlama sesi duyulurken şimdi tık yoktu.
Mutfağa geçerek nedenini sorgulamaya başladım.
“Eyvah!” derken beynimde birdenbire şimşekler çakmıştı.
“Evet buldum! Sen bir suç işledin!…”
Hemen banyoya koşup çevreyi incelemeye başladım. Evet yanılmamıştım zira kapının köşesini dişleyerek boyasını sıyırmıştı.
‘Ne yapmalıyım’ diye düşünürken, aynı zamanda kendini cezalandırma eylemine gülümsüyorum.
Bir yanım sevinerek,’Artık bilinçlenmeye başladı’ derken; diğer yanım, ‘Bu daha kötü; artık suçu, suç olduğunu bile bile yapıyor yani cezalandırılma sırası sende…’ diyordu.
Yapılan hatanın bilinçsizce yapılması bağışlanmayı kolaylaştırırken; inadına yapılan suç karşısında neler yapılırdı, doğrusu hiçbir fikrim yoktu.
Bu şu demekti; ‘Sana beni buraya kapatma demiştim… Benimle neden oynamıyorsun? Ya da, bundan sonra beni evde bırakıp bir yere gitmeyeceksin!…’
Evet, Köpük bundan sonra bana bunu yapacaktı demek. Peki eyleminin ardındaki korkusunu nasıl değerlendirmeliydim? Üstelik cezasını kendi kendine vermiş, karanlık yere kendisini hapsetmişti. Ağlamıyordu, kabullenmişti. Bu davranış, ‘Evet hatalıyım, kendi cezamı kendim kesiyorum, üzgünüm!’ demekti.
Bu sabah yaşadığımız bu eylem ilkti. Çabucak çözüm bulamazsam, ilerleyen zamanda alışkanlığa dönüşecek, on beş dakikalık karanlık oda cezası anlamını yitirecekti.
Ceza saatinin dolmasını bekledim. Sonra kapıyı açarak baktım, hala suçlu suçlu yüzüme bakıyordu. Onu kucağıma aldım. İkimiz birlikte banyoya gittik. Başını tutarak kapının köşesini göstermek istedim. Köpük, oraya bakmamak için direniyordu. Elimin altındaki yüreğinin güm güm atan sesini duyabiliyordum. Çok korkmuştu, bunu biliyordum. Başını sağa sola çevirerek direniyor, kapının köşesine bir türlü bakmıyordu. Sonunda onu yere indirdim, başını tutarak zorla suç mahalin baktırdım. Sonra başını yüzüme çevirerek onunla konuşmaya başladım. ‘Hayır’ kelimesinin anlamını öğretmiştim, biliyordu. Uzun sohbetimizde her cümlenin sonuna kocaman bir ‘Hayır!’ kelimesini yerleştirdim.
Bu süreçte onu eğittim, eğittim. Aksi halde başımda dominant bir hayvan olacaktı. Cinsi gereği hem inat, hem de güçlü bir hayvandı. Doğrusu seçme imkanım olsaydı tercihim sıradan sokak köpeği olurdu. Karda kızak çeken güçlü kuvvetli, üzerime atlayınca beni birkaç adım gerilere iten cins olmazdı. Bu kızıma gelen bir hediyeydi. Yalvar yakar eve sokmayı başarmış ve her zamanki gibi benim hayvanlara olan zaafım ve onlarla daha çok bir arada bulunmam sorumluluğu tek başıma üstlenmeme neden olmuştu. Köpük beş aylıkken gelmişti, şu an bir yaşındaydı. Onunla altı-yedi ayın içinde oldukça fazla yol almıştık. Bir haftanın içinde tuvalet sorununu halletmiştik. Yemek düzeni yeni yeni oturuyordu. Karanlık oda eğitimi Veterinerin önerisiydi, doğrusu çok işe yaramıştı. Fakat bu sabahki olayla birşeyi daha anlıyordum. Büyüdükçe ondaki değişimleri sıkıca takip etmek zorundaydım.
Onu tekrar kucağıma alarak banyodan çıktık. Ceza odasına götürdüm. Şaşırma sırası ondaydı. Yüzüme bakan gözleri öfke yüklenmişti. Ayaklarıyla duvardan güç alarak kendini geri çekiyor, içeri girmemek için direniyordu.
Sanki, ‘Ben cezamı çektim, oraya bir daha gitmek istemiyorum’ diyordu.
Onu zorla içeri sokup kapıyı kapattım. On beş dakika daha içeride kaldı. Çıktığında süt dökmüş kedi gibiydi. İlk kez bir suç için iki defa ceza alıyordu. Bir süre küstük. Birbirimizin yüzüne bile bakmıyorduk. Ben hiçbir şey olmamış gibi davranarak onu yok sayıyor, işimi gücümü rahatça yapmanın keyfini çıkarırken; o, gizli kaçamak bakışlarla somurtarak beni izliyordu.
Bir süre sonra kapının zili çaldı. Köpük suskunluğunu bozarak ok gibi yerinden fırladı.
“Eyvah!” diye söylenmeye başladım, “böyle iyiydi, şimdi barışmanın ne alemi var”
Üstelik kapıyı açar açmaz soluğu dışarıda alacağını biliyordum. Üstüne üstelik bir de küstük, dış kapı açıksa onu bir daha binaya sokamazdım. Aramız iyi ise yanımdan ayrılmayan hayvan o gün kırgınlık yaşamışsak alıp başını gidiyor, çağrılara kulak asmıyordu. Bunu birkaç kez yaşamıştık.
Devam edecek.
YORUMLAR
Yazdığım Pamuk'u hatırladım.Siz onu eğitmişsiniz bizimkisi karşılıklı sevgiydi sadece.Tebrik ederim saygılarımla.
suzan Kuyumcu
İlginize teşekkürler yazın dostu.
Selam ve saygılar
Çok hoş bir sunumunuz var.
Cümleleriniz harika. insanı esir ediyor kendine adeta.
Köpekleri severim.
Bir Alman Kurt köpeğim vardı gençliğimde,
inanılmaz bir hayvandı.
Köpekleri, evin dışında severim ama, asla evde değil.
Bizler, biraz daha fazla geleneklerimize bağlı insanlarız galiba.
Sanırım,
bir can arkadaşla hayatı paylaşmak güzel oluyordur.
İlgi ve bakım isteyen bir iş olmalı.
suzan Kuyumcu
Onların dünyasına girmek harika bir olay.
Selamlar,saygılar