- 422 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
OLGA'NIN GELİŞİ
Kupkurak bir yaz günü idealist bilim insanlığımdan uzaklaşıp yıllar önce peder Martin’den bana miras kalan kasabadaki eve gitmeye karar verdim. Bu kararı vermem valizimi doldurmamdan daha zor olmamıştı aslında. Üç beş iç çamaşırı birkaç giysi bir de bulmak için her tarafı alt üst ettiğim güneş gözlüğüm.
…
Koca şehirden uzaklaştıkça, sıklaşan ormanlar, daralan yollara inat içimi şimdiden yılların yorgunluğundan arındırmaya başlamıştı. Yol boyunca ara sıra arabanın radyosunu açasım gelse de ben düşüncelerimi dinlemeyi daha uygun buldum. Bu yüzden seneler önce rahip Martin ‘in bana kutsal kitaptan okuduğu bölümler kulaklarımın derinliklerinde bir melodi olmuştu.
Metropolden sonra vardığım yer, terk edilmiş bir caddeyi andırıyordu. Ya benim olduğum zamanlar buralar daha kalabalıktı ya da sonradan yalnızlığa mahkum edilmişti. Sonuçta bu benim için asla önemli değildi. Ruhumun inzivaya çekileceği bir yer arayan bendim zaten.
Bahçe kapısından girerken Martin ile birlikte kurduğumuz rüzgar gülü ağır ağır sıcak yaz rüzgarında dönüyordu. Denizden sokulan rutubetler giriş kapısında hafif yosunlu bir tortu oluşturmuştu. İçeri girdiğimde tek dikkatimi çeken şey odanın dekorasyonuydu. Hepsinden ziyade Peder Martin’in kitap okuduğu kodluğun pencere kenarına yakın bir yerde olmasıydı. Bildim bileli gün ışığından gözleri rahatsız olan kişi, neden gün boyu en çok oturduğu bu koltuğu pencere kenarına koysun ki diye bir anlık kendi kendime sordum.
Ertesi sabah elimdeki üç beş parça ihtiyaç listesindekileri almaya gittiğim marketteki kasiyerin meraklı uzun soruları ve gazete aldığım büfedeki adamın bana şüpheli bakan gözlerini doğal karşılamıştım. Ta ki eve vardıktan bir saat sonra o kapı çalınıncaya kadar her şey çok doğaldı.
Yaşının çok ötesindeki fiziği ve sol kolundaki dövme gözüme ilk çarpandı. Yarısı aklarla karışık, kıvırcık siyah saçları, sol bileğinde İsa’nın figürü ve bakışlarında Rahip Martin’in bilgeliğini andıran bakışlar. Adının Olga olduğunu söydiğinde, Martin ‘in bu ismi bana defalarca fısıldadığını hatırladım birden.
Bu Olgan’ın ilk gelişiydi. Bana getirdiği turtaları masanın köşesine bırakıp kahvelerimizi içerken ettiği sohbetten Rahip Martin ‘i benden çok daha iyi tanıdığını anlamam çok da zor olmamıştı.Bir an onun bunak saçması şeyler anlattığını bile sana bilirdim, Martin’e ait ayrıntıları anlatmasaydı eğer…
Onu gönderdikten sonra açık pencerenin gece serinliğine kendimi verip gözlerimi sımsıkıya kapayıp uyumak isterken Olga’nın söyledikleri ve bir zamanlar Martin’in bir sır gibi benden saklayıp ama söyleyemediği şeyleri hatırlamak için daldım…
Hiçbir şey bulamadığımda her şeyi akarına, başımı bir yastığın kuş tüyü uykularına çoktan bırakmıştım. Belki de gün ağarınca bu evde-ertesi sabah uyandığımda- daha çok IŞIK bulacaktım
:) bu da olga’nın gelişi olsun dostum ...
YORUMLAR
DİLEK YILDIZI
Devamı var elbette ama zaman :)
kasım yağmuru
kasım yağmuru
-OLGA!
-OLGA!
-OLGA!
-OLGA!
-OLGA!
:)
DİLEK YILDIZI
:-))) eşek sudan çoktan gelmişti ha :)) gülümsettin beni dostum cok yaşa emi...
Tamam dostum, kafamı kırarım seni kırmam asla...Tamam, düşünüp bir bölüm daha sallayayım ( biraz heyecan katabilirsem ne mutlu bana :-))
Desteğin için çok teşekkürler unutmadan diyeyim de...