- 1530 Okunma
- 13 Yorum
- 1 Beğeni
Buralar siyast sevenlere kalsın
Normal olarak, yazı asma niyetimiz yoktu bu gün sayfamıza. Biraz ara verelim, kafayı dinleyelim, buradaki değerli yazı dostlarımız da az biraz soluk alsın diye düşünüyorduk. Hal böyleyken, yazı yazmaya çokça da zamanımız olmamasına rağmen, memlekette esmekte olan sert rüzgarlar, ta buralara, Azerbaycan’ın bu mütevazi şehrine kadar ulaştı, bir bukle fikir alışverişi yapma ihtiyacı doğurdu bizde.
Efendim!... Bu güzel sanat sitesinde, edebiyatımızın güzel esintilerini koklamak; şiirin, insanı dinlendiren, duygulandıran, hüzünlendiren, mutlu eden akışından nasiplenmek gayesi ile beş altı aydır arzı endam göstermekteyiz.
Kalem, kelime, gönül dostlarımızın nesir türündeki yazılarını da, büyük bir zevkle takip etmekte, yorumlamaktayız. Kendi hatıralarımızı da, naçizane kaleme almakta, Edebiyat Defteri sakinlerinin beğenilerine sunmaktayız.
Yazdıklarımızı, yorumlarımızı okuyan dostlar, bu sayfalarda yazılan siyaset yazılarını hiç haz etmediğimizi de iyi biliyorlar. Nedense, siyaseti asla yakıştıramadık bu güzel siteye ve yazanlara da hiç sempatik gözle bakmadık. Bazen bunu açıkça belli ettik, bazen de hiç uğramadık cümlelerine, soluklanmadık, duraklamadık.
Bu gün, o kadar tak etti ki canımıza, artık bir siyaset yazısı yazmanın elzem haline geldiğini düşündük, oturduk anlattık aklımıza gelenleri. Yazımız, buradaki çok insanın yaptığı gibi, birilerine taşa atmak, iktidarı, ya da muhalefeti karalamak çerçevesinde olmayacak, bizleri kimlerin yönettiği, ya da kimlerin yönetmesine layık olduğumuzu gözler önüne serecektir.
Efendim, sözü uzatmayalım, içimizdekini, aklımızdakini, hatıralarımdakini usuldan döküverelim satırlara. Kimseyi üzmeyelim, kimsenin canını sıkmayalım, ama gerçekleri de dile getirelim.
1980 öncesindeyiz. Üniversite yıllarım. Her sabah, analarımızın dualarla okula uğurladığı, yüreği titreyerek dönüş yolumuzu gözlediği günler. Okumaya mı gidiyoruz, savaşa mı gidiyoruz kimse bilmiyor. Kimin eli, kimin cebinde, kim kimi boğazlıyor belli değil. İnsanların, giydikleri elbiseden, okuduğu gazeteden, bıraktığı bıyığın şeklinden ayrıt edildiği yıllar.Okullar bölünmüş, şehirler bölünmüş, öğretmenler, polisler,işçiler, çiftçiler, hakimler, hatta doktorlar bölünmüş. Bir bölünmüşlük, milleti, ülkeyi bölme merakı almış başını gitmiş.
Kiminin elinde Karl Max’ın Manifestosu, kimininkinde Adolf Hitler’in Kavgam’ı, kiminin arka cebinden sarkan takkesi... Memleketin anası ağlamış, insanımız, ekonomimiz perişan durumda, kimsenin umurunda değil. Millet, duvarlara yazı yazma, biri birini bıçaklama, kurşunlama, yok etme,fikirlerini zorla empoze etme peşinde.
Evim, üniversiteye yaklaşık otuz km kadar uzaklıkta. Ulaşabilmek için, iki vasıta değiştirmem gerekiyor. Babamın ekonomik durumu fakirlik düzeyinde. Ulaşım masrafları, öğleyin karın doyurma meselesi,gençliğin değişilmez aksesuarı sigara, para yetirmek zor. Sabahleyin sıkı yiyip, öğle yemeğini geçiştirebiliyordum. Okula üç kilometre mesafedeki otobüs terminaline koşarak giderek, Ankara istikametine kalkan otobüse yetişerek, öğrenciliğin boynu büküklüğünün tüm mazlumluğunu da sergileyerek, ulaşım konusunda ta tasarruf yapabiliyordum. Amma velakin, bu sigara illeti var ya, ondan ayrılmak imkansızdı gerçekten. O zamana kadar filtresiz Bafra ile idare ediyor, bu konuda babama çokça ekonomik yük getirmemeye çalışıyordum ama, şimdi üniversitedeydim ve burada da filtresiz sigara içilmezdi ki arkadaş. İster istemez Maltepe’ye transfer olmuştum. Bu durum da, parasal açıdan boynumu büküyordu doğrusu.
Okula ilk kayıt olduğumda, yurda da yazıldım. Hafta içi orada kalır, hafta sonu eve giderim diye düşünüyordum ama, bu yurt maceram ancak bir gün sürebildi. Ben, koşa koşa okula giderdim de, yurtta kalamazdım. Sonraki yıllarda, tüm tahsil hayatını yurtlarda kalarak geçiren arkadaşlarımı, hatta kızımı gördükçe, kendimden bir bukle utandım diyebilirim.
Okul başlayınca, anladık ki burada okumak öyle sanıldığı gibi kolay değil. Her fakülte, değişik fikirler tarafından işgal edilmiş durumdaydı. Mimarlık fakültesi, Komünistlerin tekelindeydi mesela. oraya karşı görüşlü hiç bir öğrenci giremez, kayıt yaptıramazdı. Bırakın girmeyi, önünden geçmek bile tehlikeliydi. Her an bir kör kurşuna hedef olma tehlikesi vardı. Makina fakültesi de, Faşistlerin işgalindeydi.Orada da solcular barınamazdı. Barınma cesareti gösteren bir kaç gencin hazin sonuna, gözlerimle şahit oldum. Öldürülmediler ama, bol miktarda kötek yediler, okulu bırakmak zorunda kaldılar.
İster istemez, sağ gruplara dahil olduk. Zaten babam Menderes’çiydi, doğal olarak Adalet Partisini, yani Demirel’i destekliyordu, biz de sağ kesime yaslanabilir, Ülkücü gruba dahil olabilirdik. Öyle de oldu. Her ne kadar yurtta kalmadığımız, evimize gidip geldiğimiz, ailemizin kontrolü altında bulunduğumuz için, sık sık yapılan toplantılara, gösterilere, kavgalara karışmıyorsak da, pek tehlikeden uzak olduğumuz asla söylenemezdi. Çünkü, çok masum arkadaşımız öldü gitti bu anlamı olmayan kargaşada. Boşu boşuna kara toprakla tanıştılar genç yaşlarında.
Ben birde iken, üçüncü sınıfta okuyan bir arkadaşım vardı ilçeden. Ders aralarında, öğle molalarında sohbet ederdik kantinde, okul koridorlarında. Aklı başında, oldukça başarılı, açıkgöz biriydi kendisi. Sınıflarındaki bir arkadaşından bahsederdi sık sık. Okuldaki siyasi grubun lideri olduğundan, tüm organizasyonları yönettiğinden bahsederdi. Onu arkadaşlığını, biraz gurur kaynağı sayardı kendi için. Derslerle uzaktan yakından ilgisi yoktu, arkadaşlarının yardımları, onlardan aldığı kopyalar, öğretmenlerin idare etmeleri sayesinde okuyordu. İşi gücü kavga, siyaset, toplantı, insanlara baskı, vurma, kırma, dağıtma aktiviteleri idi.
Sözü uzatmayalım, hak etmeden, sene kaybetmeden mezun oldu gitti hepsi. Mühendis oldular, hayata atıldılar. Bizler mezun olmadan 12 Eylül oldu. Çok insanlar tutuklandı, işkence gördü, hapishanelere atıldı. Öyle çokça parmağımız olmadığı için bu işlerde, bizim başımıza sevimsiz bir olay gelmedi. Bazı derneklere üye oldukları için, ailemden bazı kişiler göz altına alındı ama, sıradan vatandaşlar oldukları anlaşılınca, kısa zamanda serbest bırakıldılar.
Aradan yıllar geçti. Hayata atıldık, ekmek parası peşinde yuvarlandık gittik zamanın içinde. Ne siyasetle, ne de siyasetçilerle hiç bir ilgimiz olmadı. Asla bir beklenti içine girmedik, çıkar sağlamak için kapılarını aşındırmadık.
Bir gün baktım, yeni açıklanan bir hükümet listesinde, bizim tembel grup lideri, okulunu kopya ile, onun bunun yardımı ile bitiren insan,Bayındırlık Bakanı olmuş. Çok şaşırdım. Arkama yaslanıp düşündüm şöyle bir... Demek bizleri yöneten insanların bir çoğu böyle kişilerdi. Bu ülke, bu nedenle asla kalkınamıyor, iki yakamız bir araya gelmiyordu. Çalan çırpan, soyan, sömüren, tüyü bitmemiş yetim hakkı yiyen tükenmiyordu bir türlü.
O günden sonra, sevmediğim siyaseten temeli soğudum, uzak durdum. Ne okudum siyaset yazılarını, ne de yazdım. Şimdi bakıyorum da Edebiyat Defteri müdavimlerine, siyaset yazmayı çok sevenler mevcut aralarında. Üstelik, bir çoğu da 12 Eylül öncesini tanıyan, bilen kişiler. Ne çok seviyorlar karışıklığı, insanların bağırıp çağırmasını, barikat kurmasını, sağı solu dağıtmasını. Yürekleri yanmamış anlaşılan onların bir zamanlar. Yanı başlarında, en samimi arkadaşları, boku bokuna vurulup düşmedi, hayatının baharında kara toprağa girmedi.Onların anaları, babaları gibi bağırları yanmadı. Oysa ben, ne çok korkmaktayım bir genç can daha yere düşecek, bir ananın daha bağrı yanacak diye. Maalesef, biri ölse de, propaganda malzemesi çıksa diye dua eden çok insan var. Bu sitede bile.
Lafı uzatmayalım, bu günkü siyasi karmaşada, çalıp çırpmada, rüşvette, İsrail,Amerika söylemlerinde,cemaatte, camide,hamamda,takside, dolmuşta, velhasılı tüm hayatımızın her anında siyaseti solumaktayız.Burada, bu müstesna sayfada az nefes alalım diyoruz ama, ne mümkün. Buraları da mı terk edip gitsek acaba? Ya da nerelere gitsek? Siyaseti varlık sebebi saymayan, siyaseti empoze etmeyen, siyaseti hayat felsefesi bilmeyen insanlar nerede yaşamaktadır? Bilen varsa, tarif etsin de, alıp başımızı oraya gidelim. Buralar, salak siyasetçileri indirmeye, başka asalakları bindirmeye çalışanlara kalsın.
Bir tutam hayat-23.12.2013-Azerbaycan
YORUMLAR
Kıymetli dostum
Yazınızı ilgiyle okudum doğrudur siyaset bir yönüyle sevimsizdir. insanlar farklı siyasi düşüncelerini fanatik bir anlayışla, kavgacı bir üslupla empati kurmadan karşı tarafa fikrini empoze etmeye kalkarsa evet siyaset daha da sevimsiz bir hal alır haklısınız, ancak tartışma siyasetin doğasında var. uygarca saygılı bir üslupla tartışabilinirse, o zamanda faydalı bir şey oluyor insan kendi siyasi fikrinin eksiklerini veya yanlışlarını görebiliyor dolayısıyla dünyaya bakış açısını ona göre değiştirebiliyor.
Hiç siyaset olmasın siyasi sohbetlerde olmasın hep aşk şiirleri öykü içeren yazılar olsun. iyide oda bir zaman sonra sıkar kaldı ki ülkemizde bu kadar olumsuzluklar yaşanırken aman bana ne ben bakayım aşk şiirlerine öykülere dersek böylesi de çok doğru olmaz sanırım.
Saygı sevgilerimle.
sakın sakın sakın ha....şeytanın cirit atmadığı yer var mıdır..biz kullara da onunla mücade etmek düşer... Evet, TC. çok zor günlerden geçecek..siyaset öyle bir şeyki kanımıza işlemiş..Evlat babaya siyaset güder habil ve kabilden beri..şeytanın oyuncağıdır siyaset. bu siyaset sayesinde silah tüccarları çarklarını döndürmekte haram kursakları doymaktadır...ve bu site her ne kadar edebiyat sitesi olarak bir adres üzerinde kendini gösterse de yani aşk ve sevda adına ...insan olan her yerde bu güzelliklerin yanında birde çirkinlikleri olacaktır...anlayacağınız .. her yerde olduğu gibi buradada içinde çok değerli insanlar olduğu kadar çok değersiz insanlarıda olacaktır elbet ..unutmamak gerekir ki aslanların karşısına itler , kartalların karşısında da Kargalar çıkıp kendini göstermeye çalışsada ..işin aslı şudur ki; it ittir..Karga da Karga..çöplüktür ki yerleri.. her evinde bir çöplüğü olacaktır değerli abim
Ömer hayyamın bir sözünü hatırlıyalım..
"Karanlık aydınlıktan, yalan doğrudan kaçar
Güneş yalnız da olsa etrafa ışık saçar
Üzülme doğruların kaderidir yalnızlık
Kargalar sürüyle kartallar yalnız uçar"
yalnızlığımızda en büyük güç ve aşk vardır içimizde ve o aşkın ne sevdaları
Varlığımızın temeli olan TC. Meclisi altında olduğu gibi;burasıda bir meclis kendi çapında. Elbette olacaktır. dalına tünüyen ker çeşit kuş değerli abim ..kimi sizin gibi bülbül olacak ..kimiside Karga..siz güle konacaksınız..aşk ve sevda diyeceksiniz güzellikler sunacaksınız ..kimisi de gaklayacak..Kim değere alıyor ona bakacaksın. TC meclisi Kurtların ve Aslanların kol gezdiği bir yer içindeki çakalları bir şekilde boğuluyorsa, sende boğacaksın çakal olanı..o meydanlar bu meydanlarada inecek sevdalar böyle birşey işte kimi güle konacak ..kimisi ..oka ...tabirimiz budur kirli siyaset içine girenlere ..kızılın kızıl saçlı kızı Anadolunun bölük saçlı kadınına kafa tutamadığı dibi..aynı şekilde bitli haşolarda anadolunun yiğit delikanlısı önünde beylik taslıyamazlar..bu katırların küheylanlar karşısında tepinmesine benzer abiiiii..
her müsadenizle diyenede müsade etmem:)). sanal alemde ossurmak kolaydır. it ürür kervan da yürür..yollarımız tozlu yollarımız taşlıda olsa korkmadan yürüyeceğiz arkadaşım el ele ...gerçek vatan severe bu yakışır...birer Necip Fazıl Kısakürek gibi olmak... onun sakaryası gibi olmak...mücadeleci bir ruhla fikriyatımızın yolundan gitmek ......çingenenin çaldığı tencere tava gerisi hep hava...dır.. dır ..dır..
her dırdırınıda dinlemeyiz..çalsın çalsın oynasın
ve unutmamak gerekir ki zincirin son halkası olmak gerekir..kalemden kopmamak gerek ...milliyetçi olanada bu yakışır
senin gibi birikimim olsa ben ne kalemler deviririm üstadım...kalemin daimolsun saygılarımla
evet sayın şairim
ben de karşıyım bu
mekanda siyaset yapilmasına
ama ülkem gerçeklerinin
yazılmasından da yanayım...
tabi ki edep çerçevesinde
kimseyi şahsi hedef seçmeden....
gitmek deyince biraz tecrübeliyim sizden
sanırım...burası tiryakilik yapıyor hani sigaradan
bahsetmişsiniz ya yazınızdan onun gibi
bir süre sonra şöyle bir bakayım demeye başlıyorsun....
gitmen hususunda yaptığın oylamaya red oyu kullandık
haberiniz olsun...
Sevgili Gökhan
Yazının 12 Eylül dönemi ile ilgili kısmı aynen benim yaşadıklarım gibi...Tek fark benim 1979 da daha bir senelik öğretmen iken Halkın Kurtuluşu Örgütünden feci bir dayak yemem olayı..Onun dışında aynıyız.
12 Eylül sonrasında da benzer düşündeyim seninle...Bu sitede ise ...Yahu söylüyorum, uyarıyorum, damarıma damarıma basmayın diyorum...Bakıyorum birileri pervasızca yazıp duruyor..İşte o zaman senin gibi yine edep ölçüleri içinde kalamıyorum...Çünkü ne yazık ki başka dilden anlamıyorlar...
ilerimle.
Peki bırakıp gitmek...İşte orada da baba tarafından Kürt, ana tarafından Laz inadım tutuyor..'' Ben gideceğime bu siteyi siyaset ve safra dökme arenası olarak kullanlar gitsin diyorum.
Selam ve sevg
kesinlikle katılıyorum
siyaset yapmak isteyenler siyasi forumlarda istediği gibi kinlerini döksün.
seçim zamanı oy kullanırken neden perdeler arkasına gizleniyoruz bir hikmeti var elbet...neden şiir sitesinde insanlar siyasi tercihini bangır bangır açık ediyor ?..
saygılarımla.
Ah dostum! Sizi ben bilmez miyim? Benim siyasi/kırmızı noktalı yazılarımı yorumlarken beni kırmamak için kaleminize verdiğiniz tembihleri?
Şimdi ben nasıl sizin görüşlerinizin bir kısmına katılmasam da karşı gelen bir görüş belirtebilirim? Yazmasam kendimi inkar ederim.
Ne demiş Nazım
ben yanmasam
sen yanmasan
onlar yanmasa
nasıl çıkacak karanlıklar aydınlığa(kabaca yazdım, tam olarak zamirleri hatırlamıyorum)
12 Eylül öncesi çocuktum ama İzmir/de Tariş olaylarında, Gültepe olaylarında babayla oğulun birbirine(polis/gösterici) silah çektiğini bilirim. Taksim olaylarında yiten 37 masumu bilirim. Maraş'ta katledilen insanları bilirim, Selimiye'de Başındaki bitleri ayıklayan Tarık Akan'ın çektiklerini, buna karşılık Kadir İnanır'ın karizmayı çizdirmemek adına akil insanlara katıldıklarını, Madımak'ı, Gazi'de öldürülenleri, 17 yaşında idam edilen Eren'i bilirim. Daha ötesi İşim icabı Güneydoğu'da şehit düşen Mehmetçik'i, daha sevgilisinin koynuna girmeden şehit düşen teğmenleri ve teğmenlerden acılarından dolayı daha mezarlarına gidemeyen analarını bilirim. Ben kaç tane devre arkadaşımı şehit verdim.
Şimdi, bakıyorum iki bakanın oğlu tutuklanmış. Bir kamu bankasının müdürünün evinde ayakkabı kutularında milyon dolarlar çıkıyor. Çıkan olayların haddi hesabı yok. Japonya'da bakan bir şey oluyor, istifayı bırakalım adam intihar ediyor. Biz de istifa bile etmiyor. Baştap(t)ılan baktıranlarını korumak için kendi vekillerinin bile tepkide bulunduğu hukuk dışı uygulamalara giriyor. Türkan Saylanların evi sabahın beşinde arandığında tepkide bulunmayan ağlamadan sorumlu baktıran arınç gözümüzün içine baka baka kendi yandaşları ile ilgili operasyonun sabahın beşte yapılmasına tepkide bulunuyor. Polisin son zamanlarda kullandığı orantısız güç akıl çizgilerini aşacak seviyede. de
de
de..
Ben artık yaptığımın siyaset olduğuna bile inanmıyorum. Yaptığım insanlık adına tepkide bulunmak. Ahlak adına, hukuk adına, insanlık adına, demokrasi adına daha önemlisi geleceği çocuklarıma huzurlu bırakmak adına uğraşıyorum. Benim için üç kutsal şey vardır. Türk Bayrağı, İstiklal Marşı ve vatan toprağı.
Ben bu üç şey için canımı seve seve feda edeceğime yemin ettim. Düşünüyorum da ülkemin başbakanı Türk Bayrağı, Türk Milleti, Atatürk demiyorsa bu başbakanı benim kabullenmem mümkün değil, isterse ülkemin milli geliri 20 bin dolara çıksın. Benim ülkemin başbakanı Mesut Berzani'ye Kürdistan'a hoş geldin diyemez. Bu vatan toprağı için verdiğimiz şehitlerin ruhu bunu asla kabul etmez. Özgürlüğe, demokrasiye kesinlikle evet. Ama yukarıda saydığım üç konu hariç.
Elbette herkes siyaset mi yazsın. Kesinlikle hayır. İsteyen istediği konuda yazsın. Görüşlere katılmak zorunda da olmayalım. Ama kesinlikle birbirimize saygımızı kaybetmeyelim derim ben. Bunu genel olarak söylüyorum. Ben sizin yüreğinizdeki insan sevgisini her zaman hissediyorum. Bundan emin olduğum için en rahat olduğum sayalardan biri de sizin sayfa dost. Biliyorum, siyasi görüşlerimiz farklı da olsa sizle biz bu konuda hiç birbirimizi kırmadık, bundan sonra da kırmayacağımızdan eminim
Yazınız her zaman ki gibi insanlık doluydu. keşke yazınızda anlattığınız ve birbirine siyasi görüşlerinden dolayı saldıran kalemlerin yüreği de sizin yüreğinizden olanlardan olsaydı...
Kendi düşüncelerime yakın onlardan yüz tane kalem olacağına sizin gibi farklı düşünenlerden beş tane olsun yeter. Ama yine söylüyorum edebiyle yazan tüm kalemlere saygım her daimdir
ersinbaşeğmez tarafından 12/23/2013 10:40:13 PM zamanında düzenlenmiştir.
Özlem Tarhan
Ne desem bilemedim inanın... Tüm düşüncelerimiz bire bir örtüşüyor, yazayım mı yazmayayım mı derken, bir baktım siz döküvermişsiniz içinizi, eksik olmayın...
Sonsuz saygımla...
Iyi akşamlar bu yazıyı okumakbeni hayrete düşürdü.
Memleket yoruluyor yetim hakkı yeniyor ben vergimin bakan çocukları tarafından yendiğine ses çıkartmayacağım sebep şiir yazan vatan sorunlarıyla ilgilenmez duygularınızı sadece aşk şiirlerinde dilegetir ondan sonrası sane nebi nasıl bir mantık
Bu günün olayları ile seksenlerin olayları mukayese edilemez değerli kalem hele sizden böyle bir yazı yazacağınız aklımın ucundan geçmedi helal olsun
Bu siteye geldiğimden bugüne siyasete hiç girmedim girmem de nedeni malum burası gönül sayfamız o yüzden siyasetin kirliliğini buraya taşıma çabam hiç olmadı ancak öteyandan birilerinin de günümüzde yaşanan çarpıklıkları objektif olarak dile getirmesi gerekir ve bu da toplumun bulunduğu her ortam da yazılmalı konuşulmalı birilerini körükörüne savunmak değilde gerçekçi olacaksa yapmalı. Aslında uzun uzadıya yazacaktım telden yazmak zor oluyor..
Selamlar Uzaklardaki Dost Yüreğe...
Bedevi_ tarafından 12/23/2013 10:16:00 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ülkenin sorunları almış başını gidiyor. Görüşünü belli etmek istemeyen biriyim, zira değindiğiniz gibi bölüyor görüşler insanları.
En azından yumuşak bir üslupla dile gelebilir bazı şeyler: İncitmeden, bölmeden, kırmadan ve yerden yere vurmadan. Göz ardı etmek mümkün olmayabilir bir noktadan sonra bu açıdan da objektif bir bakış açısıyla, fazla detaya girmeden, bütünlüğü korumak adına yazılabilir. Ama dedim ya; kutuplaşmadan. Burada da görüşünüz devreye giriyor zira yeteri kadar koptu insanlar birbirinden...
Sonuç itibariyle sıcak bakıyorum söyleminize. Edebiyat sevgiyle, samimiyetle, yumuşak bir tarzla yapılmalı.
Gündeme ışık tutan yazınızı kalben kutlarım.
Güzel yarınlara kavuşmamız dileğimle: Bizlerin ve ülkemizin tüm insanlıkla beraber çünkü fazla zaman kalmadığına ve geç kalındığına inanıyorum.
Selamlarımla...
ne güzel.. birileri de çıkıp bizim duygularımıza tercüman oluyor... daha dün konuştuk bunu biliyo musunuz, yani tam olarak bu değildi ama çok yakındı. tabi ki herkesin kendi tercihi kendi görüşü ama ben de şiirde ve yazıda-en azından böyle edebiyat sitelerindeki yazılarda- siyaseti fazlaca itici bulanlardanım.. sanırım sanatın benim için bir huzur olmasından kaynaklanıyor..
Savaşta kazanan taraf yok gerçekten. insanlığa kalan bu tarz diyalogların haklı müdafaasında bile sadece acı ve daha çok acı...
Keşke gerek kalmayacak şekliyle yaşayabileceğimiz bir dünya olsa üzerinde yaşadığımız. Ama böyle olması mümkün gözükmüyorsa da belli bir görüşü savunsak bile birilerini küçümseyecek kadar fanatik olmamak lazım diye düşünüyorum ki bazı yorumlara denk geliyorum ve şaşkınlık içinde okuyorum ki sanki bir tek onlar biliyor siyaset , diğer yazmayanlar ise siyaset içerikli görüşlerini korkak insanlar ya da iyimser insanlar birer zavallı. Farkında değiller mi acaba özgürlük isterken başkalarının özgürlük anlayışına haksızlık edip saygısızca bir tavır sergilemekteler hararetle...Böyle günlerde isteyen siyaset konuşur istemeyen konuşmaz. herkesin görüşü kendine bence ki çok konuşan çok gerçeği biliyor diye de veya gerçekten tüm ruhuyla bunu destekliyor anlamı da çıkarmak anlamsız bence. Çünkü ben öyle sahtekarlar tanıyorum ki yakın çevremde yazdığı ile düşündüğü arasında dağlar kadar fark var...
Özetle anlıyorum bu yazıyı gündeme getirme sebebinizi. Herkes gergin herkes sinirli anlıyorum... o bahsettiğiniz olayda benim yeni doğduğum dönemmiş ki annem elinde kundakla evimizin üstünden mermiler uçuşurken ve babam sorgulanmak için götürülmüş olduğu zamana denk gelmesi yüzünden yaşadığı sıkıntılı olayları hala anlatır.
Son kısımda yazmışsınız ya , ben gökyüzünde paranın geçmediği bir yer olduğuna inanıyorum , ALEV SAÇLI KIZIN ÖYKÜSÜNÜN geçtiği yer gibi yani,. ölünce inşallah o yerde yaşayacağız huzurla. :)))
Ayrıca ne münasebet efendim, niye kalsınmış sadece siyaset yazanlara... onların yeri ayrı sizin yeriniz ayrı... bütün gün negatif bakan , içimi iyice karartan yazılar, şiirler okumak yeterince bunalttı zaten.Yazın siz hiç öyle boş bırakmayın yerinizi.
Saygım her daim
Dostlukla
Hocam haklı olduğunuz öyle çok şey var ki katılmamak elde değil..Ama insanız ve Ülkemizde dönüp duran dolapları ben ortaya sermezsen siz sermezseniz ne olacak söyleyin..Kalem bu susmalı mı sizce..Hayat toz pembe m bu kadar..Ülkemizi çalıp çırpanlara boyun mu bükelim..Susup kenaramı çeklelim..Bana dokunmayan yılan bin yıl uaşasın mı diyelim..Şu anda bu Güzel ülkemiz bölünme tehlikesi altında..nnDaha dün omuz omuza savaşan ve bu toprakları kazanan bizler yine ayrımcılıkla karşı karşıyayız.Kürt türk ayrımıdır gidiyor..Ülkemizi parçalama sevdası bitmiyor bir türlü..Daha dün kardeş ardeş geçinirken şimdi herkes bir birinin kimliğibi sorguluyor..Nereye giderseniz gidin kafanızı deve kuşu gibi kuma gömmezseniz bu gerçekleri değiştiremezsiniz..
Burası Edebiyat sitesi..Elbetteki herkes düşündüğünü yazmalı..Ama çamur atmadan seviyeli bir şekilde olmalı bu..Zaten yönetimdeki sevgili değerli arkadaşlarımızda ellerinden geldiğince bu seviyeyi sağlamaya çalışıyorlar.
Kim isterki böyle bir şey olsun..Kardeş kardeş geçinmek varken kim ister komşusuyla düşman olsun.
Yazınızı beğenerek okudum..Her zaman hissederek yazıyorsunuz zaten.