- 1466 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
CEHENNEM
Bu sabah ‘’face book’’ sayfamı açınca, gelinimin bir paylaşımıyla karşılaştım.
‘’BELKİ DE BU DÜNYA, BAŞKA BİR GEZEGENİN CEHENNEMİDİR’’
Bütün gün ve gece bu kısa cümleyi aklımdan çıkaramadım. Genelde uykusuz geçen gecelerime bir yenisi daha eklendi.
Gerçekten bu dünya, başka bir gezegenin cehennemimiydi? Neden olmasın?
Bütün yakınlarım ve arkadaşlarım bilir ki ben hep;
‘’herkes kendi cehenneminde yaşıyor’’ demişimdir. Nedense bana hep böyle hissettirmiştir dünyada ki yaşam.
CEHENNEM, kutsal kitapların yazdığı gibi, işkencelerin yapıldığı, bedenler dünyada kaldığı halde kızgın kazanlarda yakıldığı, zebaniler eşliğinde bu işlemin defalarca tekrarlandığı, acı çektirilerek, hesapların ödettirildiği yerler miydi acaba? Sanmıyorum. Bunun, cehennemin, sadece mecaz anlatımı olduğunu düşünüyorum.
Bence herkes kendi cehennemini bu dünyada yaşıyor ve zebanisi de kendisi.
Normal doğum yapan kadınlar bilirler, doğum sancıları öyle güçlüdür ki, geldiği zaman dayanamayacağınızı, sancılar böyle devam ederse doğuramayacağınızı ve öleceğinizi düşünürsünüz. İşte tam da bu anda sancı kesilir. Hiç yaşanmamış gibi. Kalp ritminiz normale döner, vücudunuza tatlı bir yorgunluk basar, o korkunç sancıyı hiç yaşamamış gibi hissedersiniz. Hatta biraz içiniz bile geçer. Tam böyle rahata ermişken, aynı sancı tekrarlar. Sancı varken sancısız anlarınızı, sancı yokken sancılı anlarınızı unutursunuz. Anne ve çocuk bu zor yolu, acı ve huzuru iç içe yaşayarak bitirirler.
Bence dünyadaki cehennem de böyle bir şeydir. Her şeyin güzel gittiğini düşündüğünüz bir anda, bakarsınız ki dayanamayacağınızı zannettiğiniz bir dert gelip çatar. Kendinizi cehenneme düşmüş gibi hissedersiniz. Çok şükür ki Yaradan dayanılamayacak bir yükü kimseye yüklemez. Bu cehennem denilen dünyada çektiklerinizi unutturacak, sizi cennette hissettirecek güzellikler ve mutluluklar da vardır. Cennetteyken, cehennemde yaşadıklarınızı, cehennemdeyken cennette yaşadıklarınızı geride bırakarak dinlene dinlene size verilen zamanı bitirir, hesabınızı öder, esas gitmeniz gereken yere gidersiniz. Bu böyledir demiyorum. Gerçeği kim bilebilir ki? Ben, eğer bu dünya, bir başka gezegenin cehennemi ise, ‘’nasıl bir yerdir acaba ?’’ diyerek, düşünmeye çalışıyorum. Eğer öyle ise, nasıl bir cehennem hayatı yaşanıyor, gözümün önünde canlandırmaya çalışıyorum. Hepimize sayılı nefes verildiğine, uzun ömür ve kısa ömür genleri ile doğduğumuza göre, hâkimlerin suçluları beş yıl, on yıl, yirmi yıl, ya da ömür boyu hapis cezası vererek hapishanelere gönderdiği gibi, bizde ömrümüzün uzunluğuna göre cezamızı çekmek üzere dünyaya mı gönderiliyoruz. Bu fikir düşünülmeye değmez mi?
NESİMİ’NİN ünlü ‘’HAYDAR HAYDAR’’ deyişinde;
‘’Gâh çıkarım gökyüzüne, seyrederim âlemi’’ dediği gibi, ben de uykusuz gecelerimde yatağımdan yükselir, dünyayı altıma tepsi gibi yerleştirir, seyrederim. Gördüklerim cehennem anlatılarından farklı değil. Bir yerde deprem oluyor, arkasından tusunami, Öbür tarafta açlık, karnı şişmiş küçücük çocuklar ölüyor. Salgın hastalıklar, soykırımları, İnsanlar maddi çıkarları uğruna savaşlar çıkartıyor, atom bombaları atıyor, yıllarca gencecik bedenler yok oluyor.. Hayvanlar katlediliyor. Ormanlar yanıyor. Seller, heyelanlar, hortumlar, yanardağ patlamaları, trafik kazaları. Fesatlar, dedikodular, iftiralar, hırsızlıklar, tecavüzler. Mutlaka dünyanın bir tarafında topluca acı çeken insanlar var. Doğa bir taraftan, insanoğlu diğer taraftan dünyayı cehenneme çeviriyorlar. Ha bu arada güzel şeyler de yok mu, var tabiî ki. Mevsimler değişiyor. Çiçekler açıyor, karlar, yağmurlar yağıyor. Doğa cennet bahçelerine dönüyor. İnsanların hayatında da mutluluklar oluyor. Aşklar, evlilikler, evlatlar, kavuşmalar, hem sevilip, hem de sevmeler, dünya nimetlerinden yararlanma gibi güzel şeyler, tıpkı çocuk doğururken verilen molalar gibi.
İnsanlar öleceklerini bile bile, neden günler geçsin istiyor?
‘’ yarın olsun’’
‘’bu hafta geçsin’’
‘’şu seneyi bir geçirsek’’
‘’öf bugün hiç geçmedi’’
‘’bir şeyler bulup oyalanalım. Zira vakit geçmiyor
Neden istiyoruz zamanın hızla geçip gitmesini,
Büyük Veysel’in dediği gibi:
Uzun ince bir yolda gece gündüz son sürat gitmemizin nedeni ‘’menzile erişmek’’ mi?
Yoksa genetik hafızamızda sayılı günler bitince bu ‘’Cehennem Hayatının’’ biteceğimi yazılı.
Fobilerimizin nedeni, geldiğimiz gezegende başımıza gelen ölümcül durumlar mı?
Büyük bilim adamlarının yaptığı harika bilimsel keşifler, daha önceden bildikleri şeyler miydi?
Bizi başka dünyalara götüren harika müzikler ( on nota etrafında dönen müzik denilen şeylerden bahsetmiyorum) oralardan mı armağan?
Örneğin, Mozart’ın ölüm yatağında bestelediği, yardımcısının notalarken onun süratine yetişemediği son eseri, zaten genetik hafızasında bitmiş olarak mı duruyordu?
Sanki bana bazı şeyler, başka yerlerde yaşanmış, dünya cehennemine ise yaptığımız kötü şeyleri ödemeye gelmişiz gibi geliyor.
Bu cehennemde halen zalimliklerine devam edenlerin ise menzilleri uslanacakları güne kadar dünya cehennemi mi olacak acaba?
Ama şu gerçek ki; Dünya denen istasyonda iyi ve kötü günler geçirerek, kendisini gitmesi gereken yere götürecek aracı bekleyen ÖLÜMLÜLERİZ. Hesaplar ödendikten sonra ‘’DÜNYA CEHENNEMDEN ÇIKIP’’ çok daha iyi bir yerde tekrar doğacağız.
Yoksa Büyük MEVLANA:
‘’BENİM ÖLÜM GÜNÜM, DÜĞÜN GÜNÜMDÜR’’ diye neden desin?
Bu ‘’DENEME’’ sadece hayal gücümün eseridir. ‘’Belki de bu dünya, başka bir gezegenin cehennemidir’’ sözünden esinlenerek yazdım.
AYTEN TEKİN
YORUMLAR
hayal gücü yüksek insanlar dahilik derecesinde olup farkı yaratan kişidir
aferin Ayten
Ayten Tekin
İ.Çamalan
sen aslında yaşadığımız bu cehennemi anlatmışsın Ayten
Ayten hanım, bence günün seçkisi olmaya layık bir yazı olmuş. Gerek konunun ilginçliği, gerekse imla kurallarını önemseyen duru anlatımınız bunu fazlası ile hak ediyor.
Sizinle dünyaya aynı pencereden baktığımızı yazı ve yorumlarınız dan anlıyorum. Yılların birikiminden süzülen kelimeler, yazılarınızda cümleler halinde yüreğimize dökülüyor ve bambaşka duygulara dönüşüyor. Hayat kavramlara yüklediğimiz anlamlar bütünüdür. Bu anlamlar yaşadığımız çevre ve eğitim seviyemiz ile doğrudan ilişkilidir. Örneğin "kasaba" dediğiniz de, hayatı küçük bir köyde geçen insanla, Metropol'de yaşayan insanın belleğinde oluşan çağrışım aynı olmayacaktır. Cennet, Cehennem kavramları da aynı şekilde, farklı zihinlerde farklı anlamlara bürünür. Şu saptamanızı çok beğendim ve benimsedim: "CEHENNEM, kutsal kitapların yazdığı gibi, işkencelerin yapıldığı, bedenler dünyada kaldığı halde kızgın kazanlarda yakıldığı, zebaniler eşliğinde bu işlemin defalarca tekrarlandığı, acı çektirilerek, hesapların ödettirildiği yerler miydi acaba? Sanmıyorum." Yazınızın özü, bu saptama ve Nesimi'nin; "Gâh çıkarım gökyüzüne, seyrederim âlemi, Gah inerim yeryüzüne seyreder alem beni" deyişinde gizli. Olaylara ve kavramlara bir bütün olarak geniş açıdan bakabilirsek, söylenen her şeyi hemen kabul etmeyiz. Akıl, mantık ve kıyas yoluyla değerlendirip, gerekiyorsa itiraz edebiliriz. Dini konular böyle bir yaklaşıma kapalı olduğundan ve tartışmalar hiç bir zaman sonuca ulaşmadığından hep uzak durmaya çalıştığım konulardır.
"Tavadaki bir kuş, havadaki on kuştan daha iyidir." Başka bir dünya hakkında bilgimiz olmadığına göre, toplu yaşamın gereklerine azami özeni gösterip, olabildiğince iyi yaşamalıyız. Benim düşüncem budur. Kusura bakmayın yorumum uzun oldu ama böylesi güzel bir yazıya da iki satırla duyarsız kalamazdım. Sözlerimi de ukalalık olarak algılamayın lütfen, tamamen kendi düşüncelerimdir.
En derin saygı ve sevgilerimle,
Ayten Tekin
Neyse Sevgili Oğlum Varol, Senin ve güzel ailenin yeni yılını candan kutlar, gözzlerinizden öperim. Allah nazarlaardan korusun..
enteresan ve düşündürücü biryazı olmuş ilgiyle okudum bu dünya başka bir gezeğenin cehennemi' midir onu bilemeyiz yüce yaratıcının her türlü güzelliği verdiği bu dünyamızı biz insan oğlunun cehenneme çevirdiği yatsınamaz bilinen bir gerçek.
saygılarımla.