- 402 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
OLGA'NIN GİDİŞİ
OLGA’NIN GİDİŞİ…
Elli beşinci yaşımı kutladığım sırada Olga’nın bir aydan daha fazla zamandır -buraya -bana uğramadığı aklıma geldi. Aldırış etmeden gecenin nefesini, karanlıkta içime çekerken, kıyıda kendi halimde oturmayı sürdürdüm. Ara sıra sallanan sandalları bekleyen güvenlikçilere gözüm istemeden ilişti. En azından şu anın keyfini çıkarmam düşlerim için en güzel tatil olacaktı bunu biliyordum.
Bu yüzden ne dalgalara ne sallanan sandalları bekleyenlere dikkatimi verdim. Çarşaf gibi bir karanlığın üstünde ince bir ay ve görebildiğim birkaç yıldız vardı gökte… Sehpamda duran kadehin kızılını tek gösteren, göstermelik konulan pastanın üstünde eriyen mumlardı… En son izlediğim sinema filmindeki “piyanist” kadar çaresiz değildim en azından. Savaş enkazları arasında çaresizlik içinde iki parça kuru ekmek almadan asırlar kadar sığınacak kuytu bir köşe aramıyordum…
Her istediğim anında masama konuluyordu. Hatta birinde bulunmaz diye umudumu kestiğim bir resim bile masamın bir köşesine konmuştu bir sabah. Metre karesini hiç ölçmediğim ama tahmin ettiğim dört duvar arasında kafamı meşgul etmeyi başarıyordum her vakit. Daha dün öğlen vakti Gabriyel’in –ki iki gün önce tanışıp, çok konuşmuştuk- denize ceviz bir sandık içine verilmesini bile anlamıştım. Mütemadiyen ana karada oturan kızıl saçlı kızının yanına gitmek için bu isteğini önceden söylemişti… Ölümüne üzülmedim diyemem.
Odanın köşelerinde duran oynak kameralardan ve deney tüplerinde yeterince sıkılmaya başladığımda, iş olsun diye kendi kendime repliksi görüntüler sunuyordum beni izleyenlere. Olga şimdiye kadar gelseydi yanıma ya da Gabriyel sonsuza kadar gitmiş olmasaydı buralarda biraz daha sakin davranabilirdim. Bu yüzden avuçlarımın içinde kırılmazdı deney tüpü ve yakmazdı içindekiler parmaklarımı.
Hemşirenin soğuk bakışlarında açtım gözlerimi. Ellerimi bu kadar sıkı sardığına bu yüzden aldırmadım da en çok her tarafı beyaz olan o oda acıttı içimi. Hemşirenin yakasındaki Helen ismi bana daha önce yabancı olmasaydı eğer cennette bile olduğumu sanırdım. Sekiz hafta önce bilmediğim bir ilacı zorla koluma enjekte ederken onun sahte gülüşlerini keşfetmiştim. Onun da bu işin içinde olduğunu anlamam hiç güç olmadı. Diğer görevliler gibi onun da sol bileğinde bir dövme ve boynunda asılı duran bir verici vardı.
Dinlenmek için beni çektikleri odada Olga’nın bir an önce gelip, bana bu olanları anlatabilmesini diledim…O an gelmeyeceğini ben de karartılı camın arkasında beni izleyen Helen de çok iyi biliyordu. Bu yüzden başımın üstümden, damarlarıma akıp gelen serum şişesindeki damlaları sayarken uyumayı tercih ettim ben.
belki devamı gelir...
YORUMLAR
gösterip geri çekme değerli kalem elbette devamını bekleriz.... saygılarımla
DİLEK YILDIZI
Biraz klavye yoruyor yazarken, yazdıkça uzayınca konu, bir de zaman az olunca.... o yüzden belki devam ederim şeklinde yazıyorum...
Tekrardan teşekkür eder en derin saygılarımı sunarım...