- 512 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Köy Göründü
KÖY GÖRÜNDÜ
"Orda bir köy var uzakta" diye başlayan bir şarkımız vardır.
O köy, bizim köyümüzdür, görmesek de, gitmesek de o köy bizim köyümüzdür.
Hadi artık bu köye bir gidelim, yani artık bu köyün yolu var. Hatta bu köylerde zamanda yolculuk yapanlar bile var. Eğer siz hâlâ bu köye gitmediyseniz, çooook geç kaldınız demektir.
Yıl 1984’te, işte tam o, gidilmeyen görülmeyen köylerden birinde, ilköğretim beşinci
sınıftan mezun olan otuz beş, çocuk vardı. Bu çocuklar, öğretmen ve köyden orta, lise tahsili yapma şerefini yakalamış sayılı kimselerden duymuşlardı da, onlarında içine işlemişti okuma hevesi.
Hem televizyondan da görüyorlardı, doktor, avukat, pilot ve benzeri meslekleri edinmek için okumaları gerekiyordu.
Bu çocuklardan bir kaçının meslek seçimlerini ne sebepten yaptıklarını bilmek ister misiniz?
Ayşe, doktor olmak istiyordu; çünkü Ayşe’nin annesi, henüz tıpta çaresi olmayan bir kas hastalığına yakalanmıştı, bu hastalığın kesin tedavisi yoktu ve alınması gereken ilaçlar ancak hastanın yaşam kalitesini biraz arttırmak ve birazda teselli içindi. Fakat annesini doktora götürecek ve gerekli ilaçları alacak paraları yoktu. Ayşe doktor olacak, hem annesinin hastalığını tedavi edebilecek ilacı bulacak, hem annesi gibi hasta olanları, bedava tedavi edecekti. Edemedi çünkü Ayşe okuyamadı ve doktorda olamadı, buna (kader) dedi.
Musa, avukat olmak istiyordu, onunda babasının hakkı olan tarlalarını zengin akrabaları gasp etmişti.
Akrabaları öyle zengin ve nüfuslu kimselerdi ki, ilçede onlara karşı dava açmaya cesaret edecek bir avukat bulamamışlardı, belki bulduklarını da tutmaya paraları yetmemişti. İşte bu nedenle Musa “ben avukat olacağım diyordu. Olamadı ve sebebine (kader) dedi.
Elif, öğretmen olmak istiyordu, o da öğretmeninden dolayı belki bu mesleği sevmişti. Elif öğretmen olamadı , o da sebebini (kader) bildi.
Senem hemşire, Nazlı mimar, Ahmet pilot, Nesrin Arkiyolok, Sinan denizci ve bu gidilmeyen
Görülmeyen köydeki 1984 yılındaki, 35 çocuğun buna benzer ayrı ayrı hayalleri vardı.
Onlara ne oldu biliyor musunuz? O, otuz beş çocuktan yalnız ikisi şanslıydı, bu iki çocuğun kasabada yakın akrabaları vardı böylece liseyi okudular. Sonra ikisi de üniversiteyi kazandı, fakat birinin ailesi
maddi nedenlerden dolayı onu okula gönderemedi.
O, uzak köyün 1984 te, beşi bitiren 35 çoğundan yalnız biri hayaline kavuştu. Diğer otuz dört çocuğa ne oldu tahmin edersiniz, kimi çapayı alıp tarlanın yolunu tuttu, kimi yorganı alıp gurbetin yolunu tuttu, kimi bohçayı, sandığı alıp kocaya gitti.
Sebep neydi? ( Kader!)
Neden böyle oldu? Sahiden bu, gidilmeyen, görülmeyen ama yine de sizin olduğuna inandığınız köyün çocuklarının kaderi miydi bu son?
Şimdi mantık yoluyla gezelim bu köyü ve köyleri:
O köyde 1984’te otuz beş çocuk beşi bitirdi, ya önceki ve sonraki yıllar? ...71, 72……85, 86, 87……...? kaç çocuk benzer hayaller kurup, sonra okuma sevdâsına istemeden veda etti?
Birde, bu kasabadaki okullara bile erişemeyen, gidilemeyen, görülemeyen köy sayısı kaçtı?
Ben söyleyeyim yalnızca bizim ilçemizin bu durumda 50 köyü vardı, şimdi de elli köyü var ama artık görünüyor ve gidiliyor çok şükür.
Bu elli köye, ilimizin köy sayısını ve ülkemizin köy sayısını ekleyip düşününce bu gidilmeyen, görülmeyen köylerin bir tane olmadığını anlarsınız. Yani orda bir köy var uzakta, mantığında bir rakam ve hesap hatası var.
Yani sizin gitmediğiniz görmediğiniz bir değil binlerce köy vardı, hayalini çaldığınız, otuz dört çocuk değil, belki otuz dört milyon çocuk vardı ama siz, "gitmesek de, görmesek de, nasılsa o köy bizim köyümüzdür" diye düşündüğünüz için bu gerçeği asla bilemediniz.
Peki şimdi ne değişti? Bu gidilmeyen, görülmeyen köylere nasıl gidildi, nasıl ailelerin omuzundan, çocukların okuma yükü kalktı?
Bu hükumet bir ülke dolusu çocuğa okul kitaplarını bedava verdi, bu hükumet köy çocuklarının tamamına parasız, yatılı eğitim verdi. Bu hükümet parasız okul taşıtı verdi. Bu hükümet ailelere öğrenci yardımı yaptı, yol parası verdi.
Şimdi mantıkla düşünün bu hizmetleri Ak Parti Hükümeti yaptı.
Siz yapmadınız.
Bu ülkenin, sağlığına, eğitimine, köylerine, kentlerine, toprağına Ak Parti Hükümeti yatırım yaptı.
Siz yapmadınız.
Bu eğitim imkânıyla kaç çocuk okuyor? Yapılan 113 barajla hangi ülkenin toprakları sulanıyor? Bu suya kavuşan topraklar, hangi ülkenin kaç insanına iş, aş imkânı sağlıyor?
Bu hastanelerde hangi ülkenin insanı tedavi görüyor?
TÜRKİYE’NİN!
Bu hizmeti Türkiye’ye Ak Parti Hükümeti yaptı.
Siz bu hizmetleri yapmadığınız zaman neler yaptınız? Bu ülkeye hizmet etmediğinize göre kime hizmet ettiniz?
Bu köyler şimdi değil ilçeye, kasabaya, hava alanları sayesinde bir saatte yurt dışına çıkıyor.
Tabi siz bu gelişmelere “artık olsun yirmi birinci yüzyıldayız” diyorsunuz.
Bizde bunu biliyoruz evet bunlar olağan gelişmeler, fakat burada sizin hangi yüzyılda kaldığınız önemli, yani hala şapkadan medeniyet çıkacak diye bekliyorsunuz kardeşim bu kadarda geri kalınmaz ki!
Ha birde şunu diyorsunuz; “ yaptıysa görevini yaptı” evet doğru söylüyorsunuz, Ak Parti görevini yaptı ve yapacak, bizde soruyoruz “Siz görevinizi yapmadınız, neden yapmadınız? Siz kime hizmet ediyorsunuz?
Ak Parti Hükümeti bu hizmetleri yapacak parayı nasıl buluyor, siz neden bulamadınız?
Ak Parti Hükumeti, ülkemizi borç batağından kurtardı, siz neden ülkemizi gırtlağa kadar borca batırdınız?
(Şimdi ülkemizi sömüren kim oluyor?)
Onu borç batağından çıkarıp, her köşesine, her vatandaşına hizmet götüren mi? Kardeş kavgasına son vermeye çalışan mı? Kim halka ve hakka hizmet ediyor? Şimdi doğu illerini bir İstanbul, Ankara gibi modern şehirler hâline getiren mi?
Bu ülkeyi sömüren kim? (Siz)
Öyle ya, ülkeyi borç batağına sürükleyen, köyleri uzakta ve görülmez bırakan,
Ülke insanını kan davasına düşüren, hayatımızla kumar oynayan sizdiniz.
Şimdi ne değişti? Hiçbir şey!
Yine bir görüntü bulanıklığı ve hesap hatası yapmaya çalışıyorsunuz?
Yine hayatımızla kumar oynamaya çalışıyorsunuz. Seksen sene bu kumarda bizi kaybettiniz, suçu kadere yüklediniz. İnşallah bu sefer kendinizi kaybedersiniz ve suçlunun siz olduğunu anlarsınız.
Eh ışıklar yandı, görünen köye kılavuz istemez. Ülkeyi yiyen, sömürenler gün gibi ortada.
Daha on bir yıl önceye kadar, köylerdeki çocuklara orta okul, liseyi okumak hayaldi ve tartışmasını yapmak bile imkânsız ve gereksiz görülürdü.
Siz bir ülke dolusu çocuğun eğitiminin yolunu kapattınız. İnsanları güdülmeye mahkûm şekle sokmak için elinizden geleni yaptınız.
Bu gün, seksen yıllık çöküş hareketinizden, yalnız on bir yıl sonra gelişmiş ülkelerin tartışmaya fırsat bulabileceği dershane tartışması, üniversiteli işsiz tartışması yapıyoruz ve siz bunu ülkemizin bölünme, geriye gitme propagandası haline getiriyorsunuz.
Sizin yaptığınız onca haksızlıkta ülkem bölünmedi, nüfusun yarısı, ilköğretim seviyesinin altında iken bölünmedik, şimdi eğitim oranın bu denli yükseldiği bir dönemde "ülke bölünüyor" diye feryat ediyorsunuz, biz sizin oyunlarınıza o zaman gelmedik, şimdi hiç gelmeyiz.
Sizin seksen sene yaptığınız yolsuzlukları, dünyanın bütün mahkemeleri bir araya gelip, seksen sene sorgulasalar bitiremezler. Biz, sizi Allah’ın yüce mahkemesine havale ettik. Hatta, Kötüler için yaşasın cehennem diyoruz ve soruyoruz:
Siz kime hizmet ediyorsunuz?
Biz artık kaderi suçlamıyoruz, sizde suçlu kader diyemezsiniz.
Ülkeye uzak düşen sizsiniz ve artık çabalarınız boşuna, gelmek için çoook geç kaldınız.
Saygılarımla…