Sözcüklerin dili....
Hayatın anlamını sözcüklerle ifade ederken bile yaşanmamışlıkları anlatırız çoğu zaman...Ne kadar çok sözcüklerin dehlizine inersek ve ne kadar yazar okursak okuyalım yine de gerçek ötesi duygular sarar sarmalar her bedeni...
Hani gözlerin görebileceği o büyük ve muhteşem yazarların sözlerini duyma heyecanı ve onların eserlerinde oluşturdukları kişilikleri toplumda kolaylıkla bulma bilgisi neler kazandığımızın açıkça ifadesi sayılır...
Kafka kendi düşünceleri ile oluşturmuş olduğu kişiliğe neler katmıştı , işini sevmeyen ve her sabah yatağında zorla kalkarak işine giden ve geçim yükünün sırtına yıkıldığı bir ailenin onurunu korumak adına nelere katlanmıştı ..ismi samsay’dı ...
Her gece karanlık iyice koyulaştıkça kafka’nın beyninde düşünceler o derece sözcükleri tırmalardı...ve kaleme aldığı her bir eser için değişim’in anlamını kavramamak olanaksızdı...yok mu sizce işini sevmeyen ve aile onurunu korumak için acı içinde düşünen akıllar ..
ya Panait İsrati .....o daha farklı bir hayatı sunmuştu bize....fakir bir yaşlının genç kızlarının hayatlarını kendi verdikleri kararlarla yıkmalarının ardı sıra ülke ülke dolaşmış ve ne kalacak yeri nede yiyecek bir ekmeği olmadığı halde kızlarının son hallerini görmek için hayatının son anını harcamıştı......
koruma güdüsü ekonomik dengesizliklerle tamamen çıkmaz olan hayatlarda yargılı bir yaşam ve nedenlerle dolu bir dünya sunar...
peki ya Gogol’a ne demeli o delice yazan gogol’a...Dostoyevski bile onun oluşturmuş olduğu kişilikleri kendi eseri olan budala’da anlatır...ve derki gogol’un eserlerinde anlatığı kişiliklere o kadar çok rastlarsınız ki toplumda yaşayan bir çok kişiliğin aynısıdır...gogol okuyunca çevrenizde bile bulursunuz o kişilikte insanları....çiçikov..gogol’un muhteşem kişiliği...ölü canlar satın alan ve zengin olmayı düşleyen , konuşmasıyla herkesi büyüleyen ve toplumda herkesin kabul edeceği tarzda konuşmalar sergileyerek herkesle çıkar doğrultusunda iyi olan çiçikov....Rus köy ağalarının nufüs kayıtlarında düşürmedikleri ölmüş canları satan alan çiçikov....zekice belki o dönemde kimsenin aklının bile ucundan geçmeyecek bir zeka...ya sonu nasıl oldu acaba ? yaşamın son anlarına doğru hep yargıları ve duvarları oluştu ....ben..tanrı ve yaptıklarım...
Nietzsche daha farklıydı hayatının yetmiş yılını tanrı ile uğraşmaya adamıştı ...Tanrı’ya savaş açmamış gibi bir hali var olsada en son sözü Tanrıyı öldürdüm olmuştu...insanlar ve toplum belkide nietzsche hafif gelmişti....kendi hayatının sonuna kadar aşk’a yer vermemişti en son anında aşk’ı tanıdı ve duyduğu acı ve ızdırabla kendini hayatını bitirdi...unutmuş olabilir miydi aşkı ya da hafife mi almıştı.....
ve Tolstoy... evet diriliş adlı eserini okuduğum gün abartısız iki gün boyunca uykumdan bile olmuştum...ne kadar çok etkilendiğimi haftalar sonra anladım...onun kurguları ve düşündükleri beni etkilemişti çünkü anlatmış olduğu kişilik ilgi çekici idi... ..
Yazmak için gerekli olan en önemli konu bu olsa gerek....
Kurgulanmış düşünceleri hayata sunarken topluma ulaşacak bilgiye bakmak lazım...
Bu yazarların oluşturduğu kişilikler kurguydu evet..ama toplumda binlercesi görülmeye başladı ve kurguları gerçek kişilikler olarak toplumda yer aldı.....gerçek olan kurguları vardı...
Ya bizim kurgularımız....
....
YORUMLAR
Yazmak için gerekli olan en önemli konu bu olsa gerek....
Kurgulanmış düşünceleri hayata sunarken topluma ulaşacak bilgiye bakmak lazım...
Bu yazarların oluşturduğu kişilikler kurguydu evet..ama toplumda binlercesi görülmeye başladı ve kurguları gerçek kişilikler olarak toplumda yer aldı.....gerçek olan kurguları vardı...
Ya bizim kurgularımız....
Önemli bir yazı...
Altını çiziyorum...