Kendime mektuplar (II)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Günlerden Pazar…
Bu gün hava oldukça soğuk. Yatağımdan kalkmak istemiyorum. Öylece dönüp durdum. Gözlerimi kapattım ama düşünceler rahat bırakmıyor, adeta zihnime hücum ediyorlardı.
Bir süre böyle geçti.
Sonra kalkıp ocağa çay suyu koydum, sobayı yaktım. Bilgisayarımı açıp Zuhal Olcay’ın söylediği “Ankara’da aşık olmak zor “ parçasını dinlemeye koyuldum.
Kendimle baş başa kaldığım günlerde bir hüzün çöker üstüme. Daha doğrusu içime döner kendimle konuşurum.
Bir taraftan çay suyu kaynarken ben de kendime kahvaltı hazırladım. Oldukça yavaş kahvaltımı yaptım. Tabii ki kahvaltıdan sonra çay keyfi…
Balkonumdaki bahçemden bahsetmedim size değil mi?
Bahçemdekilerin de ihtiyacı var gıdaya, suya ve sevgiye… Biraz da sohbete elbette. Son dönemlerde oldukça ihmal ettiğimi düşündüm onları .Okşayarak her birini af diledim.
Her şey güzel giderken aniden geçmişte yaşadığım üzüntülerim, acılarım, kırgınlıklarım, başarısızlıklarım, başarılarım, annem, babam, kardeşlerim, dostlarım hepsi zihnime doluşup birbirlerini çekiştiriyorlardı yer bulmak için.
Öyle yorgun hissettim ki o an…
Bağırmak geçti içimden çılgınca. Bağırıp bağırmadığımı bilmiyordum.
Sonra sessizlik çöktü içime ve kendi iç sesim durmadan konuşmaya başladı hüzünlü, içli bir sesle…
Bu dünyaya ait hissetmiyorum kendimi. Hassas yapım, kırılganlığım hep sorun oldu insanlarla aramda. Bu kadar hassas olacak ne var cümlelerini çok duydum. Duydum da bu değişebilir bir durum muydu? Çok kereler düşündüm. Değişmekte isterdim hani. Denedim de… Ama bu imkânsız bir şeydi. Bu yüzden kaçtım insanlardan ve giderek yalnızlaştım. Yalnızlaştıkça da kaçtım.
İnsanların çağrılarını duymazlıktan geldim. Bahaneler uydurdum. Kendimce direniyordum ve çözümler buluyordum.
Bazen öyle çok içim acıyordu ki; yenemediğimde hassasiyetimi ya da düştüğümde boşluğa
Kapılarımı farkında olmadan aralıyordum. Ve yine her defasında kırılıyordum, üzülüyordum. Her kırıldığımda tepkim daha da sertleşiyordu. Öyle ki; daha çok içime, derinlerime yolculuklar yapıyordum. Ve her defasında kapılarımı daha sıkı kapatıyordum.
Evet, ben bu dünyaya ait değilim diyordum.
Sorular…
Sorular…
Nereye aittim?
Kimdim?
Neden böyle yaratılmıştım?
Bir ağaç kovuğunda yaşayan peri kızı olabilir miyim sizce?
Yeşil düşlü şair/gülsüm öztomurcuk
18 Aralık 2013 /saat 00.46 Manavgat
YORUMLAR
Zaman zaman ihmal ettiğimiz o kadar çok şey oluyor ki maviliğim.
Aslında bu ihmallerin bir kısmı zaruri durumlardan olsa da bir kere kırılmaya görsün insanlar...
Sen kapısını çalmadıkça kimsenin,senin kapını da çalan olmuyor.
İnsan umursamamak istiyor ama insan olmanın gereği 'çok da tın'' diyebilenimiz çok az.
Hayatımız hep sorgulamalarla geçecek.Bu değişmeyen bir gerçek..
sevgimle canım
maviege
beklemiyordum.
çok teşekkür ederim. bu sizin sayenizde .beni yüreklendirmeseniz asla böyle bir şey olamazdı.
ve yazmak öyle iyi geliyor ki bana...
sanırım hayata tutunduğum şey oldu yazmak .
ve siz yaşamımda önemli bir dönüm noktası yarattınız. teşekkürler
Sorgulayan, kendini ve hayatı ciddiye alan her insanın yaşayabileceği türden duyguların çok güzel bir ifadesi.
Size ait bir mektubu okuduğum için özür mü dilemeliyim sizce şair?
maviege
sevgimle.
böyle bir içe dönüşle, kendine kapanmayla
istediğin kişi olabilirsin bence... :)
...
şaka bir yana bu durum çok zordur, iyi bilirim...
ve bu durumdan da ancak kendin kurtarabilirsin kendini...
nasıl kapandıysan öyle de açılmalısın...
tamam çok saçılma etrafa
ama seç ...
bak büyülü sözcük bu senin hayatında
"seç"
sana iyi geleni, seni seveni, seni üzmeyeni, seni güvenle saranı...
...
"seç" enlerden olmaya karar veren benden çok sevgimle... :)