- 720 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ŞİİRLER..
BAZEN
İçindeki buhranları bir
“O” anlar,
“O” dinler,
bir “O” dillendirir.
Bazen…
Bazen tek bir şiirle, dünya literatürüne girmiş yüzlerce şiiri yok edersiniz. Kendi varlığını başkasının özünde bulduğun yer olmuştur o yegane saydığın şiir. Tekrar tekrar okursun, ezberine kazırsın. Her teyit edişinde başka anlamlar yükler, başka dünyalarda gezersin. Adının soyadı olmuştur o şiirin büyük harflerle yazılan başlığı.
Dilsizliğinde susmadıkların, körlüğünde gördüklerin, çirkinliklerin devrimleştiği, geleceğine ilham, geçmişine intikam, kafiyesini hep kendin olarak gördüğün sayısız kalan sıralanmışlıklarını güçlendiren diğer şiirlere edepsizce yaklaşmanı sağlayan okunası, yaşanılası o şiir, kendi olamamışların içi boş yaşamlarını doldurdukları şiirindir.
Kelimeleri şaha kalkmış, kara gözleri ferman yazdırır dizelerde. Aşkın kudretinden başka güç yoktur, zincirlere bağlanacaktır seni. Her okuyuşunda kulağındaki türkülere eşlik edercesine çalar sazlarını. Mendilin olur söylenenler. Yahut ta mendiline meze olanlar. Yâri gelmemiş olanlara da bekleyiş. Senden yana olmayanların iktidarının hüküm sürdüğü talan olan şiirlere kor düşürecek vefasız şiirlerin de var senin. Muhalefet adına ne şiirleri yalanlarına, yanlışlarına kurban ettin. Gece lambası görevinde ay ışığında, şiirine kader değen anların var ya, ölümüne ölecektin hani. Her tarafı mızmız şiirlerinle, aşkı da öldürürsün sen. Hiç sevmezsin bazen. Bazen de nihayetinde bir sen artakalırsın o şiirden geriye kalanda. Gecelerinde uyumadın, yağmurlarında sırılsıklam dolaştın, kar beyazı hülyalara daldın, kara toprağında yattın. Ateş kadar yakıcı, buz gibi de soğuktun şiirlerde. Düşüncesiz olan dörtlüklere de akıl vererek dizelerin heveslerini mi kıracağını sanıyorsun? Laf ebelikleriyle çürüteceğinin kendi şiirinin olma ihtimalini de düşünmelisin. Şiirler kimi zaman seni, en olunmaz zamanlarda şizofrenik vakalara kadar götürecektir.
Bazen…
Şiirler çoğu kez yalnız okunur, yalnız konuşur seninle…Bilinmez mi nice söyleyen var daha aynı virgülü, aynı noktayı.. Koro halinde söylenen solo türküdür çoğu zaman, sen aynı zamanda farklı mekânlarda yaşarken. Kurşuna dizilenler, dizelerde nöbet tutar. Gece nöbetleri soğuktur, ayazda kalmıştır şiirin sana yüklediği duygular. Nöbetleşe düşünceler mesken eder yüreğinde. Hasretler içinde yanan yüreğinin avradının, anasının gözyaşını silme derdindedir.
Bedduası o kadar güçlüdür ki bazen. Sarf edilen her kelime bedenini zangır zangır titretir. Korkarsın sözcüklerin senin gerçeğini bilmelerinden. Klinik vakaların telkin merkezi oluverirler birden. Susarak bağırışları vardır, ancak kendilerinin duyabildiği. Ağızda gargara yapılanlar, şairin kaşıklı ikramlarıyla kusmuk yutarcasına ağız tadını bozar. Duygular trafiği yaşanırken kalp kara parçasında, gökyüzündeki bulutlardan medet umar, sanki hava yoluyla varılmak istenen noktaya daha erken varılacağını düşünerek. Bilmez mi ki; er ya da geç varılmak istenen noktada aynı kaderi bulacağını...
Dışarıdaki dışlanmışlar, şiirin içinde tüm içtenliğiyle karşılar bazen seni. Merhametini esirgemez. Koşulsuz seversin yazılanlardaki anlamları. Kimi zaman da sevmek zorundasın. İçindeki buhranları bir “O” anlar, “O” dinler, bir “O” dillendirir. Sevgi dolu kalbini tüm gerçekliği ile ortaya seren kimi zaman uyaklı-uyaksız, kimi zaman sade-mübalağalı görünen dizeler enerji doludur. Enerjisini senden almaktadır çünkü. Sarı papatyanın ilkbahar nezdinde sevimliliğini, oyun parklarındaki çocuk masumiyetliğini, milli değerlerindeki vatan, bayrak asilliğini ve nice enerjilerini barındırır her daim.
Eski çağlardan beri saltanattır edebiyata. Varoluşundan kaynaklanan özgüveniyle başkaldırış bazen de sineye çekmektir kendini. Düşüncelerine duygularını kattığı anda bedensel, ruhsal, görsel, müziksel imajlara girmiştir. Tokuş içre uruştum = Savaş içinde vuruştum diyerek kahramanlaşmıştır. Kır yaşamının sadeliğinde, çobanın aşkında konu olarak pastoral, gerilim ve çatışmalarıyla sonu dramatik olmuştur. Bazen de kişisel duygu ve düşüncelerinde lirik, ereği hep öğretmek olan yaklaşımıyla didaktik olmuştur. Yergi ve övgüleriyle yaşamın kendisi olmuştur. Yani ne bulduysa şair, karınca yuvası olan şiirine taşımıştır. Bu bağlamda şiirin ölümsüzlüğünü ispata gerek var mıdır acaba? Herkesi öldürmenin yanında herkesi yaşatmanın gayesinde olan şair, bu ikileminde kelimelerini kâğıda dökme heyecanındadır. Şiirlerde duyulur gülün kokusu, şimşeklerin sesi işitilir, yârin teni hissedilir. Dizelerde dalgalanır bayraklar, düşmanın kanı akıtılır kalemin mürekkebinden. Bütün ahlâk kurallarını yağdırabilir tepesine. Ya da dualarını. Ya da, beddualarını. Ancak, sonsuzluk ve ölümün çılgınlığı durdurur şairi. Şairi şiire ataçlayan, şaire gelen milyonlarca olan teşrifler olabilir miydi acaba hep düşünmüşümdür.
OOOFF OF! kitabımdan NİLÜFER AKYOL KARÇKAY
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.