- 1133 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
KAR YAĞIYOR, BU ŞEHRİN SOKAKLARINA
KAR YAĞIYOR, BU ŞEHRİN SOKAKLARINA…
Az sonra kar,
renginin verdiği asalet ve masumiyetliği ile
renginin zıddı, kara toprağı örtecek.
Saat 23.59. Gece sessiz, şehir yalnız. Bu şehre kar yağıyor. Yağmurlar hızını kesti, sulu kar, aslına dönüşmeye başladı. Pencerenin perdesini sonuna kadar açtım. Manzara muhteşemdi. İçimin çöllerine ferahlık geldi sanki. Bembeyaz bir gülücüktü bu gecenin sessiz benliğinde yer alan bana. Sokaklar türkü söylüyor. “Beyaz giyme söz olur, siyah giyme toz olur.’’ Ağaçların hepsi gelin olmuş. Bir düğün havası vardı bu şehrin sokaklarında. Benimle birlikte aynı gecede aynı pencereden, farklı bakanlar çoktur sanırım. Farklı anlamlarla güçsüzleşenler veya güçlenenler bu gecededir eminim. Eminim; kar buğusunda geceyi farklı farklı yazanlar yüzlerce pencerede, yağan kar tanelerinin gönüllü esaretindedir. Usulca düştü kar tanesi pencereye, narince camı öperek selam verdi pencerenin ardında duran yüze. Sonrada yavaş yavaş görkemli bir şekilde süzüldü camdan. O kar tanesi bir merhabanın ardından gitti. Diğerleri dakikalar sonra kayıtsız şartsız bu şehri teslim alacaktı. İnsanlığın kirlettiği bu şehir bembeyaz olacaktı. Seyrine doyum olmaz ve en istisnai bir duygudur onu izlerken hissedilenler.
Doğanın en ihtişamlı gösterisi başlamıştı çoktan. Gökyüzü yere dökülüyor olağan hızıyla. Her bir kar tanesi muhteşem maverai motiflerle süslenmiş tüm endamıyla inmekte yeryüzüne. Usul usul, narince, sessiz sessiz… Biliyor çünkü herkesin ona hayranlıkla baktığını, kendini ağırdan satıyor o yüzden. Gökyüzünün asaletini yeryüzüne hasbihal etmek için geliyor çok uzaklardan. Gökyüzü ve yeryüzü tezatlıklar içindedir hep. Birbirlerine yaklaştıkça uzaklaşan, uzaklaştıkça yaklaşan iki kutup. Şimdi yer gök beyaz. Ortak kanı içinde nazlanıyorlar birbirlerine.
Hızını artırıyor kar taneleri. Neden bu kadar güzelsiniz kar taneleri? Hangi hikâyelere gidiyorsunuz. Birbirinize o kadar saygılısınız ki, yeryüzüne inerken birbirinize dokunmadan iniyorsunuz. Kristal görünümünüz insanlardaki enkazları örtecek, çirkin görünümlerini pırıl pırıl yapacak. Kaç taneniz toprağa bereket olmaya geliyor ya da kaç taneniz yoksulun, garibanın soğuğu oluyorsunuz? Elbette kırık duygularda olacak size.
Bembeyaz örtü bu şehrin bütün kirliliğini kapatmak üzere. Kar kristallerinin birbirine değmeden dökülmesi yeryüzüne, Yaradan’ın büyüklüğünü bir kez daha kanıtlıyordu. Beyazın haşmeti diğer renkleri kıskandıracak kadar şımarıktı. Bakmasını bilen için, ezberleri bozacak bir kudrette kefen olmuş kara toprağa. Bakmasını bilen için, al yazması ile taşıdığı bedenin örtüsü beyaz gelinlik. Ve bu manzaralar karşısında bakışlar kış, yürekler yaz mevsiminde. Yürekler yaz mevsiminde çünkü insanın içinde sakladığı en derin duygular depreşiyor bu manzara karşısında. Gönül dağında çiçekler açıyor. Ve güneş kadar sıcak hisler sarıveriyor yüreği.
Karlar dökülürken bu şehrin sokaklarına, şiirler dökülüyor kar tanelerinden defterime. Seyretmesi ilham. Kokusu kimsesizliğim. Yağış edası geç kalınmış hikâyelerimde gezinen. Dağ başı ıssızlığında, hasretlik boyu uzayan raylarda gönlümün sıcaklığına muhtaçken duygular, kar içinde bedenim, buza dönmek meyillinde.
Kar yağıyor bu şehrin sokaklarına! Sevda pınarım karla örtüldü, bütün çirkinlikler örtüldü. Gökyüzündeki bütün yıldızlar kayıp gitti, sevgi dilemiştim onlardan. Şimdi hepsi yeryüzünde. Bütün saflığıyla bana doğru kayıyor gönlümün bütün yıldızları. Kar tanelerine yükledim bütün iyiliklerimi, nice yüreklere dokunsun diye. Mızmızlanmak yok onlarda. Zamanın hangi karesindeyim bilemiyorum ama heyecanlı nefesimden camlar buğulanıyor. Elimle dokunduğum camı temizliyorum tekrar kar beyazına bürünüyorum. Kar taneleriyle yıkamak istiyorum bütün çirkinlikleri. Leke bırakmayacaklar kar taneleri, hiçbir kötülükten iz bırakmayacaklar. Yağmur damlalarında kaybolan aşkları geri getirecekler. Herkes bilse kar tanelerinin gücünü! Atın cebinizde sakladığınız kinlerinizi kar tanelerine. Çekip gitmelerinizi gönderin onlara. Gözyaşlarınızı akıtın kar tanelerine, dondursun diye. Kurallar listenizi verin kar tanelerine hayatın doğal akışını yaşatsın size. Arkadaşlığınızı gönderin kar tanelerine size dost olarak dönsün diye. Cehenneminizi verin cennetiyle dönsün. Yanlışınızı işaretleyin doğrularınızı kazandırsın diye. Zihninizin en çirkef halini dokundurun kar tanelerine. Ve duruluktan ödün vermesin.
Dışarısı çok soğukken, kime ait olduğunu bilmeden yeryüzüne düşen kar tanesi, birbirine sarılan aşkların kucağında sımsıcak oluverir. Çocukların hatta büyüklerin hayatına girerek kardan adamlar türünü değiştirip, bir kadın, bir araba, bir obje olarak daha üretken fikirlerle artık sokakları görselleştiriyor. Sabah güneş doğduğu zaman gözleri kamaştıracak ışıltılar, ağaçlardan sarkacaklar karın doğadaki büyüklüğünü bir mevsim daha ortaya dökecek. Yağmurlar çürüttü, güneş tüm yakıcılığında yaktı kavurdu toprağı. Kar, renginin verdiği asalet ve masumiyetliği ile renginin zıttı kara toprağı örttü.
Kar yağıyor bu şehrin sokaklarına! Yeni bir şiire yelken açmama neden oluyor. Güvenli limanlarımı terk etmeyi göze aldım ama yine de yeni keşiflere cesaretim yok. Mum alevindeyim. Yanmaya devam etsin diye karanlıkları tercih ediyorum bu gece. Kalbimin ritmine ayak uydurdu kar taneleri, aheste aheste ilerliyorum. Kendi kabuğumu sıyırmaya çalışırken bana yardımcı olan kar tanelerine şükranlarımı sunarcasına bir kıvanç içindeyim.
Doğa sarı elbisesini çıkartalı çok oldu, bir gelin edasında beyazlara büründü. Rüzgâr gelinin eteğini savururcasına eşlik ediyor kar tanelerine. Kimine göre de cenazesine giydirilen bir kefen. Geleceğim diye haber vereli uzun zaman olmadı aslında. Toprak anam susamıştı, acıkmıştı kar tanelerinin doyumsuzluğuna. Esti, gürledi önce. Yağmurlara meydan okudu ve öylece yeryüzündeki çürümüş sonbahar yapraklarını örtmeye geldi. Şu saatte bile çocuk çığlıkları sokak lambalarının altında kartopuyla oradan oraya uçuşuyor. Ağaç dallarına asılı kaldı soğuk kar tanelerindeki sıcak çocuk sesleri. Çocuk bayramı var bu şehrin kar yağan sokaklarında. Yağmurun şıpır şıpır o güzel sesi, sessizliğe bürünmüş. Bir şarkı adeta. Bestesiz, melodisiz, anonim… Ama ruha, göze işlediği renginin yanında ritmik yağan bir şarkı, kulaklarda tınısı olmayan.
Ne kadar da sessizsin kar. Şimşek gibi gürlemedin, yağmur gibi şakımadın, rüzgâr gibi uğuldamadın. Sen, ne kadar da sessizsin! Senin gibi sessiz olamıyorum. Tuhaf! İçimden gelen rüzgâr uğultuları, yağmur şakımaları, yıldırımlar doğal afetlerini yaşarken dışımdakiler yapayda. İçimdekilerin fecilerini yaşarken ben, dışımdaki kuraklıklarımı kar tanelerine mi akıtsam? Kar yağıyor, gönül ve beyin seyrim yer değiştirerek gerçeklerime tipi vuruyor. Karda izimin bulunmasını istemiyorum. Açıkçası. Dünyanın en ağır hüznü yağıyor üstüme ve ben ayak izlerimi saklamak derdindeyim. İzin vermek istemiyorum karın sokaklarda estetiğinin bozulmasına, ayak izlerimle kara çalmak istemiyorum sokakları. Olacak şey mi bu?
İlkokul yıllarındaki gibi arkamızdaki duvarları süsleyen mevsim şeridine asılı kalmadı kar taneleri. 365 gün içinde mutlaka canlı yayınımıza bağlandı. Ezberimizde, öğretmenimizin “aferin”lerinde kalmadı hiç. Kış kitabında, kalbi dillendiren, dili lâl eden tavrıyla her yıl toprakta misafirlikte. Pencerenin önünde mükemmelliği izlerken siz; camın önüne gelen ve verdiğiniz birkaç lokma yiyecekle, kuşların duasıyla kazanan gene siz olursunuz.
İnsanlık hamurunu kaybetmediğim bu gecede sezonluk değil ömürlük yaşadım. Bu şehrin sokaklarına yağarken kar, lekesiz bir rahmetken kar; bir gecelik değil ömürlük yaşadım.
NİLÜFER AKYOL KARÇKAY OOOFF OF! kitabından…