- 557 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YÜREKTEN KOCAMAN BİR EYVALLAH...
Mutluluk nedir sizce, nedir hadi beyan edin fikrinizi büyük bir samimiyetle. Korkmayın, başbaşayız şurada…
Ah, tabii kişisel olarak ne desek boş değil mi. Ön görüler varken toplumun kanıksadığı bize ne düşebilir ki. Bizler zaten çoktan kabullenmedik mi tüm bu inanışları.
Şehir merkezinde kocaman bir ev, içinde çocukların koşturduğu ve garajda son model bir otomobil, tüm teknolojik aksesuarları ile ilk sırada yer alan.
Çocuklar dedik değil mi ama tek çocukla yetinmeyeceksiniz. Varsın formunuz bozulsun, varsın sağlık sorunlarınız olsun. Mecbursunuz kalabalık bir aile oluşturmaya. Sonra eş dost ne gözle bakar size…
Kariyeriniz ne olursa olsun, mecbursunuz dört dörtlük bir ev hanımı olmaya. Geçelim bunları, sonuçta elbet yardımcılarınız vardır. Eh, ne de olsa mutlusunuz ve sizi seven, gözeten zengin bir eşiniz var.
Eğer ki erkekseniz, o zaman zaten mecbursunuz eşinizi gözetmeye, ne de olsa o kadın çocuklarınızın annesi ve hayat arkadaşınız.
Demek ki, ilk sınavı geçtiniz.
Gelelim ikinci maddeye. Sosyal ve aktif bir hayatınız varsa bu da demek oluyor ki, ikinci sınavı da başarıyla atlattınız. Varsın sizi sever gözüksünler yürekten sevmeseler bile, siz zaten kendinizi sevmezken onlar sevse ne olur sevmese. Sevgi nedir ki; sadece basit bir kelime ve anan da yok artık, cicili bicili sözlerin arasına sıkıştırmak dışında:
‘’Seni seviyorum…’’
İşte gördünüz iki kuru kelime. Yok yok geçiniz varsın sevgi soyut ve yalan olsun hayatınızda.
Ya görsellik… Eminim ki; formunuzu korumak için yirmi dört saat aç gezen, sürekli spor salonlarından çıkmıyorsunuzdur. Ve sürekli de şunu söylüyorsunuzdur:
‘’Ah, şekerim, vallahi ne yersem yiyeyim, işte bünyem böyle, değil kilo, gram bile alamıyorum. Spor mu, arada sahilde yürürüm o da köpeğimi gezdirmek adına. Sahi, terrier cinsi köpeğimi de çiftleştirmek için yurt dışından bir köpek getirtiyorum.’’
Ne kadar ulaşılmaz, afakî umutlar değil mi… Olsun siz mutlusunuz hem de öyle mutlusunuz ki…
Eminim, size sadık bir eşiniz vardır. Ne de olsa dünyanın en güzel, en çekici kadınısınız. Üstelik bu kadar çocuğa rağmen, hala en fazla otuz gösteriyorsunuzdur. Bu arada, saç boyanızın dibi gelmiş. Hiç mi fark etmez insan…
Her neyse, nedir ki bunlar…
Bu arada, hiç mi hiç dedikodu da yapmazsınız, değil mi. Eh, tabii, gıybet ne de büyük günah. Sizin de dedikodunuz hiç yapılmaz değil mi. Ne olsa, arkadaşlarınız ne de çok sever sizi. Ne yapsanız doğrudur, ne giyseniz yakışır, hele o zekanız yok mu. Tanrım, yoksa Oxford’dan mı mezundunuz. Olsun canım, buralardan bir okul da olabilir. Eminim ki, hiç kopya da çekmemişsinizdir. Büyük ihtimalle, okulun en güzel, en akıllı ve en popüler öğrencisi idiniz. Ya şimdi, şimdi de cemiyetin ve iş dünyasının en başarılı ve en mükemmel kadınısınızdır.
Mutlu olmak ne kadar da kolaymış. Hayret ben bunu nasıl oldu da fark etmemişim.
Vay vay vay… Beyhude geçmiş şu ahir ömrüm.
Hani nerede idealperestlerin başarıları, elde ettikleri. Siz hiç gördünüz mü; aynı zamanda başarılı, zengin, hayallerini gerçekleştirmiş ve çok çok mutlu.
Olmadı mı olmuyor işte. Her şey bir arada bulunmuyor.
Hele hayatın sizden çaldıkları. Hiç mi hayatın kap kaçına uğramadınız…
Hiç mi kayıplarınız olmadı, hiç mi acıyı tatmadınız, hiç mi aldatılmadınız: Aşktan bahsetmiyorum. Aşktan öte o kadar çok şey var ki. Zira dünya tek bir kişinin etrafında dönmüyor. Ve her seven de aynı kişi tarafından sevilmiyor. İlahi aşk dışında bir aşka rastlayanları da ayrıca tebrik ediyorum.
Kaderin oyunları da ayrı. Hiç beklenmedik bir anda kim bilir ne acı sürprizleri vardır sizi köşeye sıkıştırmak için.
Son sözü de Mevlana’ya bırakalım:
‘’Sen’den gelene, gelemeyene; Ne şekilde belirlemişsen kaderime, bu oyundaki biçtiğin rolüme, yürekten kocaman bir ‘’EYVALLAH..!’’
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Yüreğine sağlık canım.
Hayatın özetiydi.
Düşünüp de söyleyemediklerimiz,
yaşayıp da kabullenemediklerimiz vardı yazıda.
İlginçti...
Doğruydu...
Cesurca kaleme alınmıştı...
Tüm bu anlatılanları yaşıyoruz ve
hayatın karmaşası içinde toparlayamıyor,
dersler çıkararak kendimize düzgün bir yol haritası çizemiyoruz.
Bir kısır döngü içerisinde çalkalanıp duruyoruz.
Bu güzel çalışma,
tüm bu itiraf edemediğimiz, bir araya getiremediğimiz gerçeklerimizi anlatıyor.
Güzeldi.
Gülüm Çamlısoy
Ve idealler, hani şu kimimizin umurunda bile olmayan. Hayat o kadar da basit değil ki: Bir tarafı överken nasıl da yerden yere vuruyoruz bu çizgide yürümeyenleri.
Ama, gerçek olan şu ki; herkesin özeli, düşüncesi saygı duyulması gerekendir, yeter ki eşit davranalım insanlara yani bir birimize. Bırakınız, herkes yolunda yürüsün ama ama diğerlerinin yolunu kesmeden.
Hani olur ya, şu şarkıda olduğu gibi, gün gelir aklımızı başımıza gelir de, farklı, muazzam bir yer olur dünya dediğimiz mekan. Hani olur ya... hayal kurmak bedava nasıl olsa. Belki de biraz saf, hayalperest olmak lazım her ne kadar mantık işlevini sürdürse de...
teşekkür ederim size, en azından sayfamda tek bir kişi olsa bile, yazım boynu bükük kalmadı...
Selamlar gönderiyorum, kabul ediniz...
Bir tutam hayat
içimizde biriktirdiğimiz bir şeyleri,
buraya, bu güzel sayfalara yazmak,
bir bakıma deşarj olmak işte.
Yorum güzel şey ama,
her şey değil.
Sayfanız hiç yetim kalmaz.
Birileri okuyordur kesinlikle.
Okuyup da, yorum yazmayan çok insan var.