- 1108 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÇOCUK
Merdivenleri, korkuluklarından tutarak yavaş, yavaş indi. Avludan çıktığında komşusu Fadik gelinle karşılaştı.
__Fadik gı..
__.Ne diyon Hatça Abu ?
__Bana ekmek pişirelim. Gözün sevem he.. gızım..
__Eve deyimde Hatça Abu
__Kusura kalma gızım, biliyon ayağım ağır , akşamlık sabahlığım Allah’ın izniylen
__Korku yon mu yoksam , gız Hatça Abu ?
__Yok gızım, yaylaya tarlaya neyin gidiyok ya, yolda neyin kalırım diye korkuyom.
__Korkma gız, Hatça Abu golaycacık doğurursun valla.
Hatça Bacı, üç çocuk anası dördüncüye hamileydi. Yayla zamanı olduğu için zorlanıyordu. Üstelik ekinler erişmiş, hasat başlamıştı. Tarlada bağ bağlamak, yemek yapmak zorundaydı. Akşam oldu mu yaylaya gidiyordu. İnekleri sağıyor, sütleri ya yoğurt ya peynir yapıyordu. Sabah tekrar tarlaya iniyordu. Ellerinde yoğurt ve ayran bakraçlarıyla ..Köyle yayla arasında en az on kilometre yol vardı .Çok zorlu bir yoldu. Hele yaylanın altına geldi mi daha da çetindi. Çünkü, iki kilometrelik dik bir yol vardı. Dik yolun dibi…Obalar tepelerin üstüne kurulmuştu.Köyde işler çıktı mı, kadın erkek her gün bu yolları akşam yaylaya, sabah köye yürürlerdi.
Bir süre sonra Fadik gelin geldi. Hamuru yoğurdu. Fırını yaktılar. Fırından ekmeği çıkardılar. Ekmek buram , buram kokuyordu. Hatça Abu dayanamadı . Somunun uçundan bir lokma kopardı. Uflaya pufluya ağzına attı. Elleri yanmıştı. Bu arada yaylacılarda gitmeye başlamıştı.
__Hatça Abu gı..
__He Fadik
__Ne deyom biliyon mu?
__Ne deyon gı..?
__Bu akşam deyom, yaylaya gitmesen..
__Ne ye ki gı..?
__Yol da belde nolur, nolmaz. Ayağın ağır..
__Ne yapam, gız anam gı.. çoluk çocuk mallarım neyin yaylada. Kim bakar…
__Heç bi şeycikler olmaz onlara..
__Hele bi gızım olsaydı. Gız anam gı..O zaman heç düşünmezdim.
Hebeyi aldı. Yarı sıcak somunları doldurdu. Bir tane de Fadik geline verdi. Kapılarını kapattıktan sonra hebeyi omzuna astı.
__Fadik gızım, elin dert görmeye hadi hoşça kal..
Yola koyuldu . Ihlıya zıhlıya devam ediyordu. Yaylaya gidenlere ayak uyduramıyordu. İçinden (heç olmazsa bir eşekli gelse de ,hebemi assam) diye hayıflandı. Ne çare ki eşek neyin yoktu. Gelmiyor du bir türlü..Yolun çetin yerine gelmişti. Kaynar pınarında oturdu. Dinleniyor du.. Belinden kasıklarına ağrılar vurmaya başlamıştı. (Aman Allah’ım, yoksam heç olamaz, yoruldum ya ondan oldu. Hellam) dedi. Yolun köşesinden eşeğin kulaklarını görünce , doğurmuş kadar sevindi. Kalktı hebeyi eline aldı. Eşek gelmişti.
__Haydar Ağam, uğur ola.. Şu hebemi götürsen he..
__Hatça Bacı, valla senide eşeğe bindirmek isterim, bilmem binebilin mi?
__Yok kardaş yok, hebemi götür benim çardağa tak e mi..
__ Başım gözüm üstüne bacım, takarım.
Haydar Ağa, uzaklaşırken yavaş, yavaş yürüyordu. Ağrılar diniyor, tekrar geliyordu. Dik yolun dibine geldi. Başını kaldırdı.Yaylaya bir baktı ki.. San ki evler tepeden aşağı üstüne, üstüne geliyordu. Dinlenmeden bu diki heç çıkamam düşüncesiyle oracığa oturdu. Neyse ki heybeden kurtulmuştu. Epey dinlenmişti ki, sancıların şiddetiyle kalktı. Sancılar sıklaşıyordu. Yaylaya yetişmeliydi. Can havliyle yola koyuldu. Ağrılar, sancılara karışıyor, gittikçe sıklaşıyordu. Dik yolu yarı etmişti. Bir düzlüğe geldi. Ne önünde, ne arkasında kimsecikler yoktu. Sağa sola bakınıyor du. Gizlenip oturacağı, yatacağı bir yer arıyordu. İki bükün arasına yaklaştı. Bacaklarına doğru sıcak bir şeyin aktığını hissetti. Bir tuhaf oldu. Başı dönüyor, ağaçlar, sıklar, bükler ne varsa dönüyordu. San ki her şey etrafında pervane olmuştu. Allah’a şükür ki, doğuracak bir yer bulmuştu. Hemen oraya sırt üstü uzandı. Sancılar dayanılmaz olmuştu. Başladı ıkınmaya …Bir ara elini bacaklarının arasına ulaştırmaya çalıştı. Zorlayarak yetişti.(Aha da çocuğun başı ) dedi. Daha kuvvetli ıkınmaya, zorlamaya başladı. Ellerini geri attı ve oradaki ağaçtan tuttu. Dizlerini kırıp, bacaklarını dikti. Ayaklarından da kuvvet alıyordu. Bir müddet sonra tumanın içinden çocuğun sesi yankılandı.. Allah’a şükrediyor du. (Hem doğurdum, hem de sağ..) diye düşündü. Acı bir mutluluk duyuyordu .
Güçlükle yarı doğruldu. Ellerini üstüne sildi, silkeledi. Tumanın içinden çocuğu aldı. Bağırsak gibi göbek kordonu eşine bağlıydı . İki taş arasında kordonu kesti. Peştamalından yırttığı çaputla göbeğini bağladı. Peştamalına sardı. Eşini sıkların içine attı. Sağa sola bakındı. Kimseler yoktu. Obaya bir kilometreye yakın yolu vardı. Yavaş, yavaş yola koyuldu. Üstü başı kan içindeydi. Kanama devam ediyordu. Obaya geldi. İlk evi geçmişti. Arkasından biri sesleniyor du . Kadının kanlar içinde perişan halini görmüştü. Hızlı adımlarla ona doğru koşarcasına yürüyor du.
__Gız Hatça Abu, bu ne hal..! Nerden böyle ?
Geri baktı. Nuriye Abuy du..
__Heç gız anam gı..
Nuriye Abunun gözleri kucağında ki kundağa takılmıştı.
__O ne gız Hatça Abu..?
Peştamalı yavaşça açtı. Çocuk kana belenmiş yatıyor du.
__Ne olacak, gız anam gı…Bi gızım oldu. Valla aha da çocuk...!
DURMUŞ ÇAĞLAYAN 14/12/2013
YORUMLAR
Durmuş'cuğum; şu doğumu öyle gerçekçi yansıtmışsın ki; helal olsun valla. Bir de bölgesel şiveyi çok yerinde kullanmışsın.Bu roman çıkarsa var ya "Nobel Ödülüne" aday olursun hemi de.
Sevgilerimle.