- 907 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yaralı martı ve adam
Adam kararlı bir şekilde ayağa hışımla kalktı. Gözlerinde şüphe uyandıracak en ufak bir kararsızlık yoktu.
Odanın dağınıklığına bakmadı bile..Ceketini giyip dışarı hızla çıktı.
Dışarda müthiş bir fırtına vardı.Adam aldırmadı.Ceketinin düğmelerini bile iliklemedi. Çünkü gideceği yer şu andakinden daha soğuk olacaktı
Denize nazır kayalıklara vardığında fırtınanın şiddeti daha da artmıştı. Tehlikeli falezlere yaşından umulmayacak şekilde bir kedi çevikliğinde tırmandı. Denizden otuz kırk metre yüksekteydi. Evet aradığı yeri bulmuştu. Bedenini aşağı bıraktığında bir “Tık” sesi duyacak sonra dünyaya elveda diyecekti.
Dünyada sahip olduğu her şeyini kaybetmişti. Kendine göre yaşaması artık gereksizdi.
Yenildiği hayata son restini yapacak onu birlikte götürecekti.
Fırtınanın uğultusunu dinledi; onu daha da heyecanlandırdı.Gürültülü sesler arasında kaybolup gideceğim diye düşündü. Kuru bir ağaç gölgesi gibi durması gereksizdi.
Kendini aşağı bırakmak üzereydi ki bir ses duyar gibi oldu.Yan tarafındaki falezlerin dibine baktı.. O an bir martının çırpındığını gördü. Verdiği kararı geçiiici olarak erteleyip martının bulunduğu tarafa doğru yürüdü.
Nasıl oldu bilinmez ama martının kanatlarından biri yaralıydı. Zavallı kuş uçmak istiyor fakat kanadı kırık olduğu için bunu başaramıyordu.
Yere diz çöküp ona usulca dokunda.Martı ona bakarak can havliyle tekrar havalanmak istedi ama yine başarılı olamadı.
Adam sol eliyle martının başını okşar gibi yaptı.Sonra martının kanatlarına baktı, bir kanadında kan lekesi vardı ve yırtılmıştı.Zavallı martı bu halde bir kaç gün içinde kesin ölürdü.Etrafına bakındı işine yarayacak hiç bir şey yoktu.Ceket ceplerini karıştırdı..Hayır mendil bile yoktu.Fakat geçen hafta bakliyat ürünleri satan arkadaşının iyi gelir ara sıra yersin dediği çekirdekli kuru üzümden beş altı danesi cebinde kalmıştı.Adamın donmuş gözleri birden ışıdı.Üzüm danelerini ağzına attıktan sonra cep astarını söküp çıkardı.Çiğnediği üzümleri astara bir merhem gibi yaydı.Evet en önemli şeyi başarmıştı.
Ezik üzüm hamuru kanadın iyileşmesini sağlayacaktı.
Adam işini dikkatli bir şekilde yaparken martı güvenli ellerde olduğunu anlamış olacak ki hiç kıpırdamadan kendini adamın ellerine teslim etmişti.
Adam martının kanadını özenle sardıktan sonra içinden bir oh çekti.Başarmıştı.
Yaşamak diye düşündü..Yaşamak bir martı için ne çok kıymetli. Ya insanlar için ?
Kendi sorusuna yanıt vermedi.
Fırtına devam ediyordu. Etrafına bakındı, falezlerin arasında rüzgar almayan bir oyuk görünce martıyı usulca alıp oraya koydu.
“Bir kaç güne kalmaz iyileşir” diye söylendi “Ama aç olabilir..Gidip onun için bir şeyler alıp gelmeliyim”
Sonra martıya dönüp
“Tamam mı çocuk..Sakın ben gelinceye kadar buradan ayrılma”
Martı onu sanki anlamış gibi oyukta kıpırdamadan duruyordu.
Adam geri döndüğünde elinde bir kaç parça ekmek vardı
“Gurban kusura bakma balıkçı uzaktaydı. Sana ancak ekmek getirebildim”
Ekmeği parçalayıp martının önüne koydu.
Bir martı yaşam savaşı veriyorsa bir nedeni vardır diye düşündü..Bir nedeni vardır.
Epey bir süredir unuttuğu yaşama heyecanının şurasına tekrardan dolduğunu hissetti.
Heyecanla ayağa kalkarken
“Ama söz sana yarın küçük balıklar getireceğim” dedi martıya
Ertesi gün sözünde durdu.Martı yerinde ve biraz daha canlanmış gibiydi.
Üçüncü gün iise martı yerinde yoktu.Adam başını kaldırıp gökyüzüne baktı; o martı yoktu
Biraz canı sıkılır gibi oldu..Ola ki martıya köpekler falan zarar vermiş olmasın..
Dalgın bir şekilde evine doğru yürürken epey bir süredir ilk defa telefonunun çaldığını duydu.
“Alo ! Mehmet Bey mi ?”
“Evet buyrun”
“Efendim ben .....firmasından arıyorum. Ekonomik sorunları Allaha Şükür tamamen ortadan kaldırdık.
Çekiniz hazır. Bankaya gidip paranızı alabilirsiniz “
Adam dona kaldı. Kendisini mahveden firma paranız hazır diyordu. O an cep telefonu elinden yere “tık” diye düşüverdi. Epey bir süredir unuttuğu sevinç göz yaşları yanağına doğru aktı.Hızlı adımlarla firmanın bulunduğu yere doğru yürüdü.
Aradan bir kaç gün geçti.
Kanadı sarılı bir martı falezlere doğru aheste aheste kanat çırpıyordu. Falezlerde bir şey görmüş gibiydi.
Orada bir adam kendisin doğru gelen martıya el salladı..
Kanadı sarılı martı bir kaç tur attıktan sonra gelip adamın omuzuna kondu.
Adam gülümsedi
“Dostum” dedi “Kaç gündür buradayım, sonunda geldin ha ?”
Kanadı sarılı martı değişik sesler çıkardıktan sonra kanatlarını sevinçle çırpar gibi yaptı”1
Adam martıyı eline alıp dikkatli bir şekilde kanadına sardığı bezi çıkardı. Evet iyileşmiş, yırtık yerden eser kalmamıştı.
“Sen mi bana borçlusun yoksa ben mi sana ?”
Dedikten sonra onu havaya fırlattı.
Martılar bir güvercin gibi taklalar atar mı ? Evet o martı bir kaç takla attıktan sonra denizin üstünde sevinç çığlıkları atan arkadaşlarına doğu kanat çırpıp uzaklaştı.
Adam o martıyı bir daha hiç görmedi. Fakat tüm martılar artık onun can ciğer dostuydu.
Ve o içlerinden birine bir can borçluydu.
Adam etrafına bakındı; görünürde kendisinden başka kimse yoktu.Bu duruma bir çocuk gibi sevindi
“Heyyy martılar sizi seviyorum ! “ diye bağırdı
“Sizin yaşam çığlıklrınızı seviyorummm ! Merhaba hayat ! Yeniden merhaba !”
"Seni seviyorum !"
YORUMLAR
Bazen son derken yeniden başlamak hayata tutunmak onun kollarından,tebrik ederim saygılarımla.
B.Spartaküs
Benimki küçük bir öyküydü
Sağ olun..Yaşamak güzeldir