- 431 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Beddua
BEDDUA
“Bed” kötü demek. “Dua” da malum Tanrı’ya yakarış... Dua’nın kötüsü olur mu? Olur olur... Bir kişi için Tanrı’dan kötü istek ve dilekte bulunmaktır beddua. “Hayır dua”nın tam tersi. Ona sebep biz şunu tavsiye ederiz canlara:“Beddua” etme, “gutdua” et.
“Beddua, bir etek taş. Atarlar. Biri tutmazsa biri tutar.” denilmiştir. O yüzden beddua almak kötüdür. Hele de ananın babanın kahrına uğrayıp beddua alanlar... Onların işi rast gelmez. İflah olmaz böyleleri. Devasız dertlere duçar olurlar.
Şıh Baba’nın oğlu Osman beddua aldı babasından. Bir onulmaz derde düştü ki hergiz devası yok. Ömer böleden dinledim. Ömer böle Osman’ın yaşıtı. Köyümüze ilkokul açılmış. Aynı sınıftalar Osman’la. Okuyup yazıyorlar. Kurban olam kalem tutan ellere. Osman’ın yazısı çok güzel. Hamdi Öğretmen örnek gösteriyor. Diyor ki:
“Bakın... Osman nasıl yazmış. Sizin de böyle yazmanızı istiyorum.”
Osman güzel yazıyor. Lakin istikrarlı değil. Birkaç gün geliyor. Sonra kaçıyor okuldan. Gidiyor bir müddet. Aynı ben gibi... Ben de birinci sınıfta aynı yolun yolcusu oldum. Bana pahalıya patladı bu istikrarsızlık. Bir yıl kaybettim.
Şıh Baba, Osman’la baş gelemiyor. Birkaç hayta arkadaşı var Osman’ın. Bağ bostan hırsızlığı. Tavuk, culuk (hindi) kaçırıp yemeler. Giderek oğlak,toklu kesmeler... Köylü “İllallah!” deyip yaka silkiyor bu yeni yetmelerin elinden. Öteki haytalar neyse de Osman’a yakıştıramıyorlar. Çünkü Osman Şıh Baba’nın oğlu. Babası yoğurdu üfleyerek yiyor. Elleri havada, dili duada. Meclislerde bir yeri var. Bir gölgesi...Hatırı sayılır,minderi serilir.
Bir gün Şıh Baba çekiyor Osman’ı:
“Oğlum! El içine çıkamaz oldum senin yüzünden. O arkadaşlarınla ilişkini kes. Mektebine git. Oku, adam ol.”
Osman dikleşiyor:
“Sana ne? Sen karışma benim işime.”
Şıh Baba beyninden vurulmuşa dönüyor:
“Oğlum Osman... Beni dinlemiyorsun. İnşallah gar suyu gibi gayna. Gidişin olsun da gelişin olmasın.”
Ömer böle şöyle anlattı sonrasını:
“Şıp diye tuttu Şıh Baba’nın bedduası. Osman hastalandı. Gayseri (Kayseri)’ye gotürdüler. Birkaç gün hastanede yattı. Öldü. Gırbaş’ın Mısdafa (Mustafa)hastanede sıhıya. Baban Musün(Muhsin) Hoca da medresede okuyor. Bunlar Şıh Baba’ya diyorlar kİ:
--Sen sahap (sahip)çıkma. Biz cenazeyi kaldırtırız.
Sebep? Yoksulluğun gozü kör olsun. Parası yok ki cenazeyi alsın hastaneden. Osman’ı yıkıyorlar. Şıh Baba bir yabancı gibi uzaktan bakıyor. Cenazeyi kaldırıyorlar. Şıh Baba alıp başını gidiyor. Gırbaş’ın Mısdafa’yla Musün Hoca çıkıyorlar bunu aramaya. Buluyorlar. Bindiriyorlar Gobül’ün Memet’in gamıyonuna (kamyon). Şıh Baba geliyor köye. Harman yerinde iniyor makineden. Dönüyor makinenin etrafında:
--Osman nirde?.. Osman’ım! Osman’ım gelmedi mi, diye döneliyor.”
Ömer böle anlatının sonunda iletisini de eklemeyi unutmadı: “Ya hal’oğlu (Halaoğlu)! Alma mazlumun ahını,çıkar aheste aheste. Hele babanın bedduasını almayacaksın. Alan Osman gibi gazaba uğrar.”
YORUMLAR
Şirin bir anlatımı olan öykü. Yalnız bir noktası dikkatimi çekti:
”Beni dinlemiyorsun. İnşallah gar suyu gibi gayna. Gidişin olsun da gelişin olmasın.”
Babayı dinlememenin, hem de 'okula git' gibi bir konuda, cezası ölüm mü? Böylesine beddua eden baba hakkında ne düşünmeliyiz? Saygılarımla.