- 8196 Okunma
- 27 Yorum
- 4 Beğeni
Yalnızlık Üzerine Bir Tutam Söz
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bu gün, yeni bir hikayeye başlayacaktık bu sayfada aslında. Gelişen olaylar, defterden aldığımız feyz, dost gönüllerden akıp gelen duygu ırmakları, özel bir konuyu, zor bir konuyu, zalim bir konuyu ele almamızı gerektirdi.
Yalnızlığı...
Uzun yılları gurbet ellerde, sevdiklerinden uzakta, yalnız başına yaşamak zorunda olan bir insan olarak; çok yazmayı sevmediğimiz bir tarzı, becerebildiğimiz kadarı ile beğeninize sunacağız bu gün. Yalnız yaşayan insanların, dışarıdan hoş gözüken perişan hayatlarını resmedeceğiz. Üç kuruş ekmek parası kazanmak uğruna, inanılmaz zor şartlarda, yabancı kültürlerde, yabancı coğrafyalarda, yabancı iklimlerde, yabancı insanların soğuk bakışları gölgesinde geçirdiğimiz sevimsiz günleri çizeceğiz.
Yalnızlık bazen güzeldir aslında. Kendinizi dinlersiniz, kafanızı dinlersiniz, gönlünüzün sesine kulak verirsiniz olabildiğince. Karışanınız, görüşeniniz olmaz, zihninizi kimse bulandırmaz, gönül ırmaklarınızın önüne kimseler set çekmez. İçinizde her ne varsa, ter temiz, olanca saflığı ile akar gelir sözünüze, kaleminize. Hayatı başka bir pencereden gözlemlersiniz, başka bir renkle ulaşır gerçekler gözlerinize. Haşır neşir olduğunuz problemler en alt seviyededir. Sorumluluğunu taşıdığınız insanlar yoktur, sadece kendiniz,
kendi hayatınız vardır. Kimseye karışmazsınız, kimse de size rahatsız etmez. Kendi dünyanızda, kendi doğrularınızla, kendi güzelliklerinizle yaşar gidersiniz.
Şimdi, gelelim işin diğer boyutuna. Zurnanın zırt dediği yer burasıdır aslında. Çevrenizdekilerden, yakınlarınızdan, hatta ve hatta kendinizden gizlediğiniz, gizlediğinizi zannettiğiniz gerçeklere. Olayın gerçek boyutuna değinelim az buçuk ve dostlara biraz da yalnızlığın sevimsiz yüzünü gösterelim.
Dünyanın bilmem hangi köşesine sığınmış bir tuhaf ülkenin, feleğini şaşırmış bir yorgun şehrinin, bilmem hangi garip semtinde, şekilsiz, sevimsiz, yüksek bir binanın on birinci katından, hayatı seyretmekteyiz erken saatlerinde gecenin. Tek dostumuz yalnızlığımız. Dert ortağımız, sırdaşımız, yoldaşımız, arkadaşımız. Aleyhine atacağız belki ama, yine de vefakardır, cefakardır dostumuz; alınmaz öyle kolay kolay, terk edip gitmez bir yerlere bizi. Sonuçta, öteki dünyaya yapacağımız dönüşü olmayan yolculuğumuzda, yanı başımızda yine o olamayacak mı?
Sumqayıt’ı Bakü’ye bağlayan üç gidiş, üç gelişli geniş yolu aydınlatan ve tek kol hizası sıralanmış lambaları seyrediyorum uzaktan. Şehir kavşağında oldukça yoğun bir aydınlatma göze çarpmakta ve araç trafiği de oldukça fazla o noktada. Bu ülke, gerçekten garipliklerle dop dolu. İnsanların çoğunluğu fakir ve işsiz, güçsüz. Ama, bir bölümünün altındaki arabaları gördüğünüzde dudaklarınız uçukluyor. Gerçekten en güzel, en pahalı ve en yeni model araçlar gezinmekte sokaklarda fukara arabası juguliler yanında. İnanılmaz zenginlikte, para pul harcamada sınır tanımayan insanlar da var. Burada pul(para) nereden gelir, nasıl gelir, nereye gider bilinmez işin doğrusu.
Perdesiz, yatak odası ve salondan oluşan küçücük bir evde yaşamaktayız. hayata yüksekten bakıyorsanız, pencerenizde perdeye gerek olmuyor pek. Mutfağımız salona bitişik, bir de banyo-tuvaletimiz var doğal olarak. Yatak odasına açılan küçük de bir balkona sahip dairem. Doğal gaz saatim ve kombim, bu küçük balkonda ikamet etmekteler; ben ise sadece çamaşırları kurutmak için istifade etmekteyim.
Salonumun penceresinden, şehrin dört bir tarafına dağılmış, hastane binalarını andıran, tek tip konutları gözlemliyorum kuş bakışı. İkiz kardeşler misali yan yana dizilmiş pencerelerden, gecenin soğuğuna soluk ışıklar sızmakta hafiften. O pencerelerin arkasına sığınmış küçük ve standart daireler. Dairelerde, fakir ama her zaman tertemiz ve şık giyimli insanlar. Yalnızlığıma eşlik eden komşularım işte bunlar. Hiç bir zaman tanışmadığım, konuşmadığım, görüşmediğim mahalle sakinlerim. Doğal gazın çok ucuz olması nedeni ile, en azından üşümediklerini biliyor ve seviniyorum.
Eğer yalnız yaşıyor iseniz ve bu ülkelerde fukaralığın kaçınılmaz sonucu olan cinsellik konularından uzak durma prensibiniz var ise, öyle pek arkadaş bulma, dost edinme, komşuluk yapma şansınız yoktur. Bakkal, fırıncı, toplu taşıma aracı şoförü, pazarda alışveriş yaptığınız yaşlı bayan ve vize için ziyaret etmek zorunda olduğunuz polis teşkilatı görevlileridir konuşup görüştüğümüz insanlar sadece. Sonrası yalnızlıktır...
Sabah çıkar, akşam gelirsiniz evinize. Çok daireli apartmanınızın sakinleri ile sadece asansörde karşılaşırsınız. Güzel çocukların başını, yanağını ancak orada okşama şansınız olur. Annesi, babası bir şey derler mi acaba diye de kuşkular taşırsınız içinizde. Çekine çekine uzanırsınız gözlerinize bakan hoş bir çocuğun saçlarına. Sonuçta, kirin, pasın içinde akşamı eden birisiniz, saçınızın sakalınızın vaziyeti de çok düzenli seyretmemektedir.
Evinizin zilini çalma şansınız hiç yoktur. Her zaman sağ cebinizin derinliklerine sakladığınız, hamsi maskotlu anahtarınızı çıkarırsınız yüreksizce; kilidin sevimsiz metal sesi eşliğinde kapınızı açar, karanlık evinize girersiniz içiniz buruk vaziyette. Terlikleriniz, sabahleyin alel acale çıkarken bıraktığınız orta yerdedir. Gaz harcamamak için kapadığınız kombi nedeni ile soğuktur içerisi, karanlıktır, sevimsizdir.
Sadece, sadece yalnızlığınız yine merhaba der size dönüşünüzde evinize. Yalnızlığınız ve perdesiz odalarınız. Arada bir de, açık havalarda yalnızlığınıza gülümseyen ay dede işte. Yıldızlar da uzaklardan göz kırparlar olanca sevimlilikleri ile.Hakkını yemeyelim onların da. Kiminle dertleşiriz içimizdekileri boşaltmak ihtiyacı duyduğumuzda sonra?
Günün yorgunluğu ardından, güç bela kendinizi attığınız evinizde, günlük olağan aktiviteleriniz başlar. Yalnızsınız belki ama, sonuçta yaşamak için yemek, içmek, ısınmak, uyumak zorundasınız. Becerebildiğinizce yemeğinizi hazırlarsınız, becerebildiğinizce bulaşıklarınızı yıkarsınız. Çamaşır varsa, çamaşır makinesini bulan adama ufak bir dua mırıldanırsınız. Gençlik yıllarınızda, tahta silme fırçaları ile yıkadığınız kot pantolonlarınız gelir aklınıza, gülümsersiniz.
Şimdi, dinlenme saatiniz gelip çatmıştır. Televizyonun karşısına oturur, Azerbaycan, Türkiye, Rusya karması kanallarınız arasında ufak bir gezinti yapar, karar kıldığınız birine takılı kalırsınız. Sıra bilgisayarınızı aktif hale geçirmeye gelmiştir. Önce, ailenizle hoş bir sohbet yapar, yalnızlığınızın içinizi yakan acısını birazcık hafifletirsiniz. Ergenlik çağına girmek üzere olan oğlunuzun, derslerinin iyi gitmediğini, annesini çokça dinlemediğini öğrenir, iki bin metre uzakta çaresiz kalmanın mahzunluğunu yaşarsınız. Yaşamasına yaşarsınız da, işinizi bırakıp dönemezsiniz de. Sonuçta, elinize, kazanacağınız üç beş kuruşa bakan çokça insan vardır. Hiç kimse seni, durumunu, yalnızlığını düşünmez, düşünemez. Yaşın almış başını gitmiş, emekliliğin çoktan gelip çatmıştır. Buna rağmen sen hala, uzak bir ülkenin işsiz insanlarına bir şeyler öğretebilmenin çabası içinde çırpınıp durursun. Onlar da, bir şey öğrenmemek için mücadele ederler. Nafaka kazanma savaşın böylece sürer gider.
Ardından, Edebiyat Defteri arkadaşlarına yönelirsin. Ülken ile kurduğun güzel bağlantılardan biridir ve yalnızlığının tek rakibidir bu güzel sayfalar. Şiirlerle, yazılarla, yorumlarla yuvarlanır gidersin. Sanal alemde güzel dostların olur, hoş anılar, hikayeler, şiirlerle karşılaşırsın. Tebessümler toplarsın az buçuk bu güzelliklerden, az buçuk da mutlu olursun.
Ve,
yalnız yaşayan, yalnızlık üzerine yazan çokça insanla tanışırsın. Bir çoğu eşlerinden boşanmış, bu nedenle yalnızdırlar genellikle. Her yönüyle tarif ederler yalnızlığı cümlelerinde. İyi yanlarını, kötü yanlarını yazarlar, şiirleştirirler. Kimi metheder, kimi lanet eder. Kimi duygusallaşır, göz yaşı döker mütemadiyen. Kimisi de, evlilikte yaşadığı sevimsizliklerin inadına, dört elle sarılır yalnızlığa, yalnızlığın sözde hürriyetine.
Yalnızlığı orana vurduğumuzda, sevimsiz yanı ağır basar genellikle. İşte acı bir örnek sizlere;
Bu satırların yazarı, çalışma hayatına atıldığı gençlik yıllarında, bir fabrikanın bitişiğindeki teneke çatılı bir kulübede yalnız başına yaşamaya çalışırken (fukaralığın gözü çıksın), elli metre ilerdeki tuvalete yetişememiş, şiddetli isal sonucunda altına kaçırmış, yardım edecek bir Allah’ın kulunu da bulamamıştır.
Yalnızlık iyi okunmalı, iyi değerlendirilmeli.
Yalnızlık iyi yazılmalı.
Kafanızı dinlemek, kendinizi dinlemek, duygularınızı dinlemek için iyidir yalnızlık...
Ama, yalnızlığın da bir nihayeti olmalıdır.
Unutmamalıyız ki, yalnızlık sadece Allah’a mahsustur.
Bir tutam hayat-12.11.2013 Azerbaycan
YORUMLAR
Yalnızlık yüzüne bakakaldığımız yaralı bir kuşu andırıyor bana. Hani yolun bir kenarına atılmıştır.
Ağzı burnu kan için de kanadı kırık minicik bir kuş. Avuçlarınızın arasına alırsınız minicik kalbinin avuç içlerine değişini hissedersiniz de buruk bir acı sarıp sarmalar yüreğinizi. Yaşayıp yaşamayacağını kestiremezsiniz.
O küçücük kuşun ölme ihtimalini düşünüp tonlarca yük alırsınız omuzlarınıza ister istemez ayaklarınızı sürüyerek yürümeye çalışırsınız.
O kuşun bedeninde açlığı, sefaleti ölümün soğuk yüzünü görürsünüz.
Bazen içine sığınırsınız, içinde binlerce kilometre yol mesafesinde sürüklenip durursunuz oradan oraya. Hoyrat bir sel gibi düşünün, her dalgası birkaç yılınızı alıp hapseder içine. Sonra hiçbirşey hatırlamazsınız.
Acayip bir sessizliğin içine düşersiniz.Şaşkın şaşkın bakınırsınız etrafınıza.görenler bakıslarınızdaki son ışığın söndüğunu düşündüğü anda hemen sol yanınızda duran kayaya tutunup kalkarsınız ayağa. Küçük kuşu ceketinizin sol üst cebinize koyar üstünüzü başınızı silkeleyerek kalabalığa karışırsınız. Ne garip diye düşünürsünüz sonra, bu kalabalık hep vardı ama ne siz görebildiniz onları ne de onlar görebildi burunlarının dibindeki sizi. Çoğu zaman birbirinize duyuramadığınız seslerinizi bir sandığa koyup kilitlersiniz, arada bir yaşıyorlar mı diye merak eder aralarsınız kapağını sandığın çoktan orada değildirler. Dizlerinizi dövmeye başlarsınız o vakit.
Yaralıda olsa sıkı sıkıya sarılırsınız sol üst cebinizdeki küçük serçeye.
Belki o çoktan iyileşip kanat çırpmaya hazırdır da ona tutkunluğunuz iyileşmek istemediğiniz bir hastalığa dönüşmüştür. Aşk gibi sevda gibi.
Acı çeksenizde vazgeçemeyeceğiniz bir duygudur yalnızlık ki acının yanında yeşeren taze filizler vardır yüreğinize bir tutam umut bırakan..
Saygılarımı sunuyorum ağabeyim. Güzel bir yazıydı..kutluyorum..
Bir tutam hayat
Yüreğimizde yeşerttiklerimiz hani...
Güzel ve mahzun bir yorum.
Bence,
nesir çalışması da yapmalısın sen.
Teşekkür ederim güzel yorumuna.
Güzel ve anlamlı bir yazıydı...
Kıymetli Şair Özdemir Asaf'ın dediği gibi,
"Yalnızlık paylaşılmaz
Paylaşılsa yalnızlık olmaz."
bu anlamlı paylaşımı ve değerli yazarını içtenliğimle kutluyorum,
saygılarımla, daha nicelerine...
Bir tutam hayat
Güzel yorumun, güzel şiirlerin,
bu güzel sayfalara renk katıyor.
Sağ ol...
GURBETİ YAŞADIM KENDİ ÜLKEMDE..ELAZIĞDAN EDİRNEYE...
sevdiklerimden uzaklaştırıldım Geride annemi bırakmıştım gurbetime çıkarken ...zaman mı 1998..birşeyler hatırlatıyor mu size?.....fişlenmiştik inançlarımızdan dolayı milliyetçi ve islamcı kız.. Ehhh...Elhamdurullah. Muhammed ümmeti, Fatih sultan Mehmet'inde torunuyduk neticesinde...Kara deftere alınmıştık çalıştığımız iş yerinin Genel Müdürü tarafından şimdi bir partinin başı, fişlenme hakkında hop oturan hop kalkan küçük adam!....oysa kendisi bu dönemde batı çalışma grubunun yanında yer alan birisiydi
Gelelim hayatımın Macerasına..Edirnede göreve başladık.. Öğretmen evinde kaldığımda gruplar gelince bir hayda oluyorduk ki sorma gitsin stresi...Kapı kapı dolaş dur..DSi ve PTT misafirhanesi imdadıma yetişiyordu bir şekilde..Kapıları kapattıklarını zannedenlere Allah Kapıları bir bir açıyordu..Kendi ülkende gurbet bu kadar mı yaşatılırdı bir insana...Personel şefi Bayandı ..artık burdan gidemezsiniz diye hava atarken Müdürün yanında halimden zevk alırcasına havalandıkça havalanıyordu..sosyal demokrattı bayan:))..Beni yerli gibi algılamayın, mahkemelik bir durum söz konusu dediğimde ise ..."çok uğraşırsınız çok " demişti... Allah büyüktür cevabını vermiştim..inadıma konuşur gibiydi....Bende ezilecek bir tip olmadığım için .."bakın hanımefendi hiç birşey bulamazsam evlenir eş durumu ile giderim" demiştim..çok bozulmuştu ...demokraside çareler tükenmez diyede eklemiştim..bu maceram Süleyman Demirelin rekoruna ulaştı gidiş gelişlerin sayısı yediyi buldu..Aman Allahım ne mücadele tam üç yıl !....büyük başlarla mücadele eden ben kafkasların yiğit kızıydım..güçlüydüm Allah tarafından...Ondan başka kimsem yoktum..açtığım mahkemeler üç ay gibi kısa sürede sonuçlanıyordu..Danıştayda meşhur Tansel'in sayesinde kararımız her defasında da bozuluyordu...En son Danıştayıda kazandım..balonları söndükten sonra da Elazığı terkederek Ankaraya yerleşmiştim.. sonunda ne mi oldu?.. üstüste gelen acılı anılarımla doldu taştı bundan sonraki yıllar hasretin çarkıyla döndü durdu.....Annem ve Babam yanıma geldiler ve peşpeşe Ahirete intikal ettiler ve büyüdüğüm topraklardan,doğduğum topraklara gelerek hayatla yeniden mücadele içerisine girdim... Bütün akrabalarım burda ama yalnızlık içimde kaldı, hiç gitmiyor, oysa çevrem çok geniştir Ankarada...İnsanın doğduğu değil, büyüyüp yetiştiği doyduğu topraklardır vatanı bildiği..Elazığ benim küçük vatanımdı.Kültürü ile büyümüştüm..oysa kafkas kızıyım Azerbeycan has topraklarımdır benim..anladım ki insanın ruhu nerede ise yani sevdikleri memleketi orası oluyormuş..
suat sayının bir şarkısı vardır.....
Gurbet içimde bir ok
Herşey bana yabancı
Hayat öyle bir hanki
Acı içimde hancı
Sevmek korkulu rüya
Yalnızlık büyük acı
Hangi kapıyı çalsam
Karşımda buruk acı
Yıllar yılı gönlümde
Bir gün sabah olmadı
Bu ne bitmez çileymiş
Neden hala dolmadı
söyler sonunda da .Yalnızım ben çok yalnızım..Buymuş benim alın yazım...arajmanı dolanır dilime... ve siyah beyaz fotoğraflara bakar, geçmişte yaşarım gözyaşlarımla ..her akşam....Sabah olunca vefasızlığa fervasızca söylenir dururum..ve vefadan uzak olanı dünyama almamaya karar verdiğim çok az zaman oldu onun içinde hemen hemen 3 yıl mücadele ettim....yalnızlığı ve yalnızlığını sindirdim galiba içime ..Allah böyle yazmış diyerekten
çok güzeldi ben umarım kirletmedim bu güzel yazıyı ..saygılarımla ..esen kalınız...
...
GÜLESEN SANCAR tarafından 12/13/2013 3:47:14 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bir tutam hayat
Yazı içinizi döktürmüş size.
Keşke buraya değil de,
daha ayrıntılı olarak bir anı yazısı kimliğinde sayfanıza yazsaydınız.
Çok etkileyici, çok mahzunca.
Mücadele ile geçen yılların ardından,
yalnızlığı dost bilip,
sakinliğin denizine yelken açmak sizinkisi.
Ne demeli?
Allah yardımcımız olsun her birimizin...
Bu yazıyı mutlaka okuması gerektiğini düşündüğüm biri var. Okumalıydı... Bir mektup ile uçurabilirim sanırım.
Ben mi. Okudum elbette. Yazılarınızı yazdıranın da o "yalnızlığınız" olduğunu biliyorsunuz değil mi. Teşekkür ettiğinizi duyduğunu düşünüyorum. O olmasa idi misâl, bu denli özenle hazırlamak mümkün olabilir miydi.. Olabilirdi elbette ama.. Ama'dır kusur. Kusurlu olan ama'dır da farkındalığımız kalabalığımızdan ötürü dâima erişilmez vaziyette oluyor.
Kendim için sorgulamadığımı farkettim yazı biterken. Yalnızlık için ne düşünüyorum. Bâzen paylaşılması mümkün olmayan hayatlar ile karşılaşır aynalar. İzlersiniz sâdece. Anlatamaz duyulursunuz. Seziler, hisler.. Hiç anlamadığınız şekilde tanımadığınız kapılarda bulursunuz kendinizi. Çünkü insansınız. Bunu birilerine söylemek şart değildir illâ ki. Hissedilmeyen fakat görünen yalnızlık o vakit biter. Bunun için çırpınmanın gereği yoktur derim. Ve bir cümle duymuştum sanırım bir filmde:
"hiç kimse böyle bir yalnızlığı haketmiyor.."
Yalnızlığın hakedilen boyutunu sorgulamıştım. İnanır mısınız. Hayır bunu yanıtlamayın. Ben inandığımı söyleyeyim. Hakedilen yanı vardır hayatın bâzen..bâzıları için. Ve rızâ gerektiren yalnızlıklar. "Bakayım hele ne zorun var benle.." deyip izlemek gerekir belki de.. Âdil bir yaşam var dışarıda. Bu şehirde karın ve bu soğuk havanın hasta eder misâl dolanmasının neresi âdil ve neden tir tir titriyorum anlamış değilsem de.. Âdil bir hayatın varlığına eminim. Benim için yalnızlık -ne bileyim birgün boyunca kimse dokunmasa, ses etmese kitabım elimde uyusam misâl böyle bir yalnızlığın verdiği huzuru nasıl tartışabilirim ki-..
Ve farkında iseniz içsel bir yalnızlığı sorguladım. Anne, baba, evlat, kardeş, eş, dostlar.. Bunlar her zaman olmalı tabiî ve böyle bir yalnızlığı evet hiç kimse haketmiyor, âmennâ. Devrin ve insanımızın sorunu içsel yalnızlıklara çözüm bulunamayışıdır. Sizin asıl değindiğiniz de b u sanırım, ailenizden uzaklığınız için üzüldüm.. Tez vakitte hayır ile ... duâ derim. Satır aralarında beni düşündüren bu oldu. Umuyorum ki kalabalık etmemişimdir. Yazılarınızı okumak kıymetli..
Esen kalın.
Bir tutam hayat
Sizin yorumlarınız hep öyledir zaten.
yazının en hücra köşesine kadar iner,
verilmeye çalışılanı, boğulmak üzereyken, kolundan tutup hayata döndürürsünüz.
Yazdıklarınız her zaman çok değerlidir.
Gerçektir, dersler, öğütler vericidir.
İnsanları çok iyi çözebiliyorsunuz cümlelerinden.
Gönülleri yanılgısız okuyabilme kabiliyetiniz var.
Yazı yazdığımı, gerçek hayattaki hiç bir yakınım ve tanıdığım bilmiyor.
Bu nedenle rumuz kullanıyorum zaten.
Yalnız olmadığım zamanlarda,
asla tek cümle yazamıyorum.
Bu nedenle, sizin de parmak bastığınız gibi,
yalnızlığıma bu konuda çok şey borçluyum.
Diğer anlattıklarımız ise,
hayatımızın realiteleri işte...
Özel durumları çokça açığa kavuşturmayalım.
Teşekkür ediyorum yorumunuza.
Hatta, yorumdan da ileri, güzel yazınıza.
Tebrikler. Buruk bile olsa çok samimi bir sohbetti. Güne fazlasıyla yakışıyor.
Yalnızlığınızın en güzel şekilde nihayetlenmesi dileğiyle...
Bir tutam hayat
Yalnızlık, yazı yazmak için güzel de,
hayatı yaşamak için zor.
Kimse yalnız kalmasın diyorum.
Bir tutam hayat
Ne haddimize sizin yorumunuzu silmek.
Ve de bir başkasınınkini.
YALNIZLIK..Ne büyük bir laf aslında...
Ama şöyle düşündüğüm de olur genelde..İnsanlar yalnızlığı başta isterler..Ama kendilerine ona öyle çok alıştırılar ki artık kalabalığa dokunamazlar.Aslında yalnız kalmak zorunda olmadıllarında bile onlar içlerinde yinde yalnızdırlar..
Yazınızı okudum..Ve hemen aklıma bir sürü soru geldi..
Bende gurbette yaşadım..Ama her gittiğim yerde arkadaşlarım çevrem oldu.Yalnızlığı sizin de bahsettiğiniz sadece kafa dinlemek için isteyenlerdenim.Sanırım sorun biraz da kişinin karakteriyle ilgili..
Yazınız güzeldi..Nice yalnız kalbe ses olduğuna da eminim.
Sizi yürekten kutluyorum.Yazılarınızı da severk okuyorum.
Bir tutam hayat
Kendinizi dinlersiniz,
duygularınızın sesini duyarsınız,
hayatınızı sorgularsınız,
geleceğinizi planlarsınız.
Ama,
yaşamak için zordur yalnızlık be dostum.
Sessiz ve loş duvarlarla hayat geçmiyor gerçekten.
Güzel yorumunuza teşekkür ediyorum.
Yorumumu Denizce'nin yazısını okumadan yazmıştım. O yazıyı okuyunca ne saçma yorum yaptığımı fark ettim. Allah size yalnızlığınıza katlanma ve güzel ailenize kavuşma fırsatı versin. Hepinize sağlıklar dilerim...Bütün içtenliğinizle yazdığının yazınızı tekrar kutluyorum..
Bir tutam hayat
Her ikisi de güzeldi.
Sevdiklerinden uzakta yaşamayı, yalnızlıkla boğuşmayı kim ister?
Kader diyelim...
Her şey güzele varır inşallah sonunda.
Herkes için...
Teşekkür ederim her iki yorumunuza da...
Yazınızı hüzünle okudum. Yaşadığınız ülke, büyük şehir yaşamı ve fakir ile zengin arasında ki fark, nekadar da Türkiye'ye benziyor. İnanın buralarda da insanlar asansörlerde bile selamlaşmıyor..Pencereden bakınca da kötü tasarlanmış konutlar..Yalnızlık cidden kolay değil... Ancak bazan o kadar değerli ki.. Belli ki Türkiye de ailen var, sağ salim. Buralarda güzel şartlar sağlanabilseydi oralarda olmazdın. Mademki bu yaşaaman gereken bir süreç, bence hemen sevdiğin renkte bir perde tak pencerene, bol çiçekli bir saksı yertleştir yamacına, akşamları muhakkak hafiften duyulan müziğin ve okumaya değer kitapların olsun, bir muhabbet kuşu da fena değil doğrusu... Bu kadar ukalalık yeter. Cidden yalnızlığınızı paylaşıyor ve anlıyorum. Yazınız çok içten. İki kere okudum. Allah inşallah en kısa zamanda ailenize kavuşturur. Önemli olan kalabalıklar arasında yalnız olmamaktır. Tekrar tebrik ederim.
Sizinkini okuyup sonra da Denizce'ninkini okuyunca içim doldu doldu taştı... Ne desem bilemedim..:(
Sustum
Güne düşen yazınızı kutluyorum yürekten
Saygılarımla ve dostlukla
Bir tutam hayat
Olayı tamamlayıcı olmuş.
Başka bir pencereden olaya bakmamızı sağlamış.
İnsan, sadece kendi yaşadıklarını bilebiliyor.
Karşısındakinin hislerini, sadece ifade ettiği, paylaştığı zaman anlayabiliyorsunuz.
Bu açıdan, güzel olmuş.
Yazıyı beğendiğinize sevindim.
Teşekkür ederim yorumunuza.
Sağ olun.
daha bir kaç gün önce çok sevdiğim bir ablam: '' şu hayatta beni en mutlu eden şey eve geldiğimde zili çalabilme şansımın olmasıdır'' demişti...
birilerinin sizi bekliyor olması, kapının o bekleyenler tarafından açılması yalnız olmadığımızın en güzel ispatı değil mi?
bir de tahta fırçalarla babamın ve erkek kardeşimin kot pantolonlarını fırçaladığım günleri hatırlatan bölüm var ya, o kısmı okuyunca inanın ben debir kez daha dua ve teşekkür ettim çamaşır makinasını icat edene...
baştan sona harika bir anlatım ve harika bir öykünmeydi yalnızlığa...
kutlarım saygımla...
Bir tutam hayat
Demek ki,
çileyi çeken sadece ben değilmişim.
Bu zili çalmama meselesi de, hep etkilemiştir beni.
Türkiye'de çalışırken bile, çocukları tatile gönderdiğimde,
kapıyı anahtarla açmak hep içimi burkmuştur.
Güzel yorumunuza teşekkür ederim.
Duygularımıza ortak oldunuz.
Bir tutam hayat
Demek ki,
çileyi çeken sadece ben değilmişim.
Bu zili çalmama meselesi de, hep etkilemiştir beni.
Türkiye'de çalışırken bile, çocukları tatile gönderdiğimde,
kapıyı anahtarla açmak hep içimi burkmuştur.
Güzel yorumunuza teşekkür ederim.
Duygularımıza ortak oldunuz.
"geleceğin günü dört gözle bekliyoruz. herkesin kendince sebepleri var tabii.
kendimi oyalamak ve orada ne yapıyorsun acaba diye düşünmemek için yine neye sarılıp, saldıracağımı şaşırdım ki tahmin edersin... ne kadar fark ettirmemeye çalışırsam da hemen anlıyorsun sesimden keyifsizliğimi...
kızıma söylenirken "sakın babanı üzme, anlatma olur-olmaz şeyler-aklı kalmasın bizde" deyip dururken sen benim sesimi dinliyorsun her zaman ki gibi söylediklerimi değil...
bu ilk ayrılığımız, bugüne kadar heryere beraber gitmiştik... bu defa hem çocukların okullarına yenildik hem de benim sağlık sorunlarıma... doktor hiçbir şeye üzülmeyeceksin dedi diye herşeyi sallamaya çalışıyorum ama yokluğun çok fena, elimi uzattığımda elini tutamayacak olunca hemen yıkılıyorum...
neyse...
neyse...
cumartesi akşama doğru çok güzel kar yağdı, tabii aklımız sende.. keşke yanımızda olsaydın, beraber tadını çıkarsaydık karın... beraber balkonda oturup, birer salep içip çocukları izleseydik... hoş sen izlemek yerine çocuklarla dışarıda olmayı seçerdin :)...
oğlan karı görünce hemen çıkıp-oynamak istedi ama ben çıkamayacağım için onu da çıkarmadım "ablanı bekle, akşam beraber çıkarsınız" dedim... dedim ama abladan da hiç umudum yoktu çünkü sabahtan beri hem okul hem dershane canı çıkıyor çocuğun, eve kendini nasıl atacağını şaşırıyor yavrum...
anlayacağın oğlanı dışarı kar oynamaya çıkaramamak bir hayli üzdü beni...
ve ben üzülüp dururken ne oldu biliyor musun .?
kızın geldi, daha içeri girmeden "anne Bori"nin ve benim yürüyüş kıyafetlerimi ve kar ayakkabılarımızı çıkar, ona kar oynatacağım, babam olsaydı şimdi çıkmışlardı, o yokken bu benim görevim, hadi..." dedi..!
bak bunu bizim kızımız dedi ..!
biliyorum sende en az benim kadar şaşırdın aşkım...
ama biliyor musun, ben senin yokluğunda şunu öğrendim ;
"çocuklar babaları yokken büyüyorlar" gerçekten...
hani bir söz vardı, tam hatırlamıyorum ama "babası ölünce büyür çocuklar" gibi birşeydi ki Allah korusun... o gibi birşey sanırım bu da...
kız beni hergün daha fazla şaşırtıyor...
her lafının başında "ben babamı çok özledim, gelsin artık.." diyor
ki bana fenalık gelmeye başladı artık...
sus diyorum kardeşin duyacak onu susturamayız derken ben, oğlan diyor ki
"ben daha özlemedim babamı ki.."
o kadarcık aklı ve boyuyla beni üzmemeye çalışıyor şebelek... ))
bir an önce zamanını doldurup gel istiyorum...
... "
11.12.13/dnzc_
...
bu da geride kalanların yalnızlığına dair ufacık bir kesitti sadece...
...
dostça...
Bir tutam hayat
Becerisi olsa,
benim eşim de böyle yazardı herhalde.
İnsan, hayatı kendi gördüğünce, yaşadığınca kaleme alabiliyor.
karşındakilerin hislerin bilemiyorsunuz.
Denizce yorumu,
bizim hissedemediğimiz bir boşluğu doldurmuş.
Yazı, daha da anlam kazanmış.
Konu bütünlük kazanmış.
Eline, gönlüne sağlık diyorum.
kıymetli dostum
yanlızlık üzerine yazdığınız yazıda resmettiğiniz duyguları birebir yaşamış kişi olarak şunu söyleye bilirimki o şartları ve o ruh hallini anlatmak ancak bu kadar güzel ve net anlatılırdı sizi gönülden kutlarım.
yazınız güne gelmeyi hak etmiş kutlarım.tebriklerimle.
sevgi ve selamlarımla.
Bir tutam hayat
bazı çileleri insanlarla paylaşmak,
onların da bu yollardan geçtiğini öğrenmek,
dayanma gücü veriyor resmen.
Güzel cümlelerinize, yorumunuza teşekkür ediyorum.
Çok sağ olun.
Yalnızlığı en güzel, eve girerken ses çıkaran kilit ve anahtarlık kısmında ve zile basma noktasında güzel işlemişsiniz.
Gerisini yazmasaymışsınız da pek bir şey değişmezmiş.O paragraf bence yazının geri kalanını edebi olarak katlamış.
Tebrikler.
Bir tutam hayat
Sonra da, bir kaç küçük cümle kuralım bu konu hakkında.
Bizleri devamlı takip eden bir okuyucu olsaydınız, sık sık edebiyatçı kimliğimiz olmadığından; yazılarımızı, çok uzun yıllar öncesine dayanan lise bilgilerimiz ışığında kaleme almaya çalıştığımızdan, buradaki bazı edebiyat konusunda duayen sayılabilecek dostlardan yardımlar aldığımızdan çokça bahsettiğimizi bilirdiniz.
İşim çok yoğun, deftere fazla zaman ayıramıyor, çokça okuyamıyor, yorum yazamıyorum.
Ama,
nesirleri elimden geldiğince okumaya çalışıyorum.
Yazılan yazılara yapılan yorumları da okuma alışkanlığım vardır.
Sizinkilere de çokça rastlıyorum.
Bu gün üşenmedim, gidip yaptığınız yorumları inceledim.
Değişik bir grafiğiniz var.
Yorumdan ziyade eleştiri yapmaktasınız.
Beğendiğiniz çalışmalar oldukça az.
Burada güne gelen tüm yazıları edebiyat şaheseri mi zannediyorsunuz?
Bu tür yazıları kaleme alan insanlar,(burada o seviyede insanlar da var) burada neden yazsınlar? Gidip kitap çıkarırlar, para kazanırlar.
Burası bir paylaşım sitesi.
Duyguları, düşünceleri, hobileri paylaşım yeri.
Bu sayede de dostluklar, arkadaşlıklar kurma şansını yakalıyorsunuz.
Yorumlarınızı kimi yazarlar silmişler, kimileri sizi engellemiş.
Hiç kimse,
oturup derdini anlatmamış.
Sanırım, eleştiriye fazla tahammülü yok insanlarımızın.
Sizden ricamız,
bizleri edebiyat uzmanı gibi görmemeniz.
Bir de,
güne gelen yazıların, sadece edebi değer taşıdığı için seçilmediğini anlamış olmanız gerekmez miydi?
İnsanları teşvik etmek, yüreklendirmektir biraz da burada kriter...
Bilmem derdimi anlatabildim mi efendim?
Timur KOHEN
Yorumdan ziyade eleştiri yapmam sizin için tuhaf olabilir ama ben ''yüreğinize sağlık, kaleminize bereket'' gibi bir yaklaşımda bulunmadım sanırım bundan sonra da bulunmam.
Güne gelen yazıların çoğusu ''Sen bana 10 puan ver ben sana 10 puan vereyim'' mantığıyla seçilebiliyor. Hakkıyla gelen bir yazı okudum onuda isterseniz size de tavsiye edebilirim. Gerçekten ben o yazıdan çok şey öğrendim, sizinde öğrenmeye ihtiyacınız varmış, bence kaçırmayın.
Gidip kitap çıkarıp para kazanma derdinde olan birileri varsa, onlara tavsiyem burada yazmaya ayırdıkları zamanı ticarete ayırarak zengin olabilecekleri yönünde olur.
Burasının paylaşım sitesi olduğu kesin ama biz evimize gelen misafirimize en güzel şeyi ikram ederiz, en güzel şeyi paylaşırız. Baştan savma şeyleri değil.
Ben bu tür bir siteden bir dost yada arkadaş edinemedim henüz ama maksadım da bu değil zaten.
İnsanların yorumlarımı silmeleri gayet normal, çünkü onların görmek istedikleriyle aslında var olanı karşılaştırıyorum ben. Gerçeği görenler bazen tahammülsüz davranabiliyor. Beni engellemeleri de bu yüzdendir.
Ben sizi de edebiyat uzmanı görmüyorum kendimide. Ben bu sitedeki en ilkokul seviyesindeki insanım ama sıranın en önünden edebiyatı takip ediyorum.
Ve son olarak; güne gelen yazılar sadece edebi değer taşıdığı için seçilmiyor. Eğer öyle olsaydı ayda ya bir ya hiç yazı seçilirdi.
Umarım ben de düşüncelerimi anlatmışımdır, çünkü sizin deyiminizle bir dert anlatma gayem yok.
Başarılar diliyorum ve yalnızlığı o paragrafta çok güzel işlediğiniz için bir kere daha sizi tebrik ediyorum.
Bir tutam hayat
İzninizle onları da yazayım.
Yazınızın bir bölümünü silmişsiniz ama olsun.
Kalanı üzerinden de derdimi anlatabilirim sanıyorum.
''Yalnızlığı en güzel, eve girerken ses çıkaran kilit ve anahtarlık kısmında ve zile basma noktasında güzel işlemişsiniz.
Gerisini yazmasaymışsınız da pek bir şey değişmezmiş.O paragraf bence yazının geri kalanını edebi olarak katlamış.
Tebrikler. ''
Bu üç cümlenin, ikinci sırasındakini kurmasaydınız, gerçekten ince bir mesaj vermiş olacaktınız, dersimizi kırılmadan alacaktık.
Ama o ikinci sıradaki cümle var ya, orada insanı aşağılayıcı bir esinti mevcut. Bizleri üzen odur sadece.
İnsanları eleştirebilirsiniz ama, aşağılamak doğru olmaz , düşüncesindeyim.
Bilmem yine anlatabildim mi?
Bir tutam hayat
Çok hoş ve doğru tespit yapmışsın.
Soluk kimliklerin öyküsü.
Güzeldi.
Yalnızlık en büyük huzur...
İki değerli kalemi günde görmek çok güzel. Yorum yapamasamda okuyorum sizleri. Tebrikler...
Bir tutam hayat
Sizin için huzur sayılan, başkası için çile olabiliyor.
Ziyaretinize teşekkür ediyorum.
Yazınızı şimdi okuyayım, birazdan okurum derken bu güne geldim:)
Bugün ben de yalnızım.
Dün anneme gittim,
yüzüme bakmadığını bırakın,
iyi geceler anne deyince bile yüzünü yerden kaldırmadı.
Yalnızlığı ben de çok iyi bilirim.
Çalışmadığım için yürüyüşe çıkar, yolda bir tanıdık görünce konuşmak için can atardım.
Sizin yalnızlığınız, bir de yabancı bir ülkede zor ama bizler varız.
Sizi yazı ve yorumlarınızda tanıyor, çok yakın bir dost gibi görüyoruz.
Kendi adıma konuşuyorum ama, güzel yorumlarınızla benim gibi diğer arkadaşların da gönlünü
kazanmışsınızdır.
Tebrikler,
çok güzel anlattınız ve yaşattınız.
Neyseki şimdi telefon ve bilgisayar var,
bir de bunların olmadığını düşünün,
o zaman hiç te yalnız olmadığınızı anlarsınız.
Bugün ben, yalnızlık hissetim mi dersiniz,
cevabım hayır.
Annem somurtsun dursun.
Bir kaç gün ona gitmeyeceğim,
biraz özlesin,
belki yüzüme bakar:)
selâm ve saygılar..
Bir tutam hayat
Üzmeyin annenizi.
Yaşlılar biraz duygusal ve aksi olurlar.
(Bu aksi yerine, daha güzel bir kelime gerekiyor ama, bulamadım bir türlü.)
Anlayışlı olmak gerek.
Siz gülücükler dağıtmadıkça, ziyareti uzatınca, kim bilir ne kadar çok üzülüyordur.
havalar da soğudu.
Dört gözle yolunuzu gözlemekte, kendisine daha çok zaman ayırmanızı arzu emektedir.
Yalnız kalmasın.
Acıdır yalnızlık.
Hele de yaşlılıkta...
Güzel yorumunuza teşekkür ediyorum.
yalnızlık :(
bilirmisin Gökhan şairim... bunu benden iyi bilen olmaz...
ve şunu çok iyi anladım ki..
duvarların dili yokmuş...
gözlerimden akan yaşlar kurdaleyi kesmeme engel olamadı ama bunuda söyleyim :)
mutlu kal...nicelerine ...
Bir tutam hayat
Yalnızlığı sevmediğini biliriz, anlarız.
Kader diyelim...
En azından iki tane canavarın var...
Buna da şükretmeli diyorum.
Teşekkür ederim yorumuna.
eşim 4 gün rahatsız olan ablasına gitti...ev bomboş..... tv de bilgisayarda bıkkınlık veriyor sarılıyorsun telefona...kapatınca yine bomboş bir ev.... görev yıllarımda çok ayrı kalırdım.... bilirim dost yalnızlığı.... ama çaresiz olunca çekilmesi kaçınılmaz oluyor...okadar güzel anlatmışsınızki....sizi yürekten kutluyorum....tez günlerde kavuşman dileklerimle....saygılar
Bir tutam hayat
hissettiklerini hissedebilen,
duygularını paylaşabilen dostları olması ne güzel.
Güzel yorumunuza teşekkür ederim komutanım.
Sizi okumak, izlemek çok güzel...
Sayfamızda görmek de...
Çok sağ olun.
Bir tutam hayat
Zili çalan birilerine kapıyı açıyorsun ya...
İnan o kapıyı açtıkların,
belki de yüreklerinde esip duran mutluluk fırtınalarının farkında değiller...
Bir gün,
zili çalmadıkları,
kapıyı açacak bir Deniz-ce bulamadıklarında,
benim yazımda anlattığım vaziyetlere düşecekler,
bu günleri mahzun tebessümlerle anacaklar...
deniz-ce
Kırk yılda bir kullanırlar anahtarı
Ve ev çok bosmus ben yokken
Sanırım alan itibariyle fazla yer kapliyorum;)))
Yoklugum hemen fark ediliyor:p
Allah beni başlarından eksik etmesin (amiin)
yalnızlık üzerine ne desek az, yani ne onunla oluyo ne onsuz.. ama evet kesinlikle yalnızlık Allah' a mahsus.. bir gün güzel oluyor da, ertesi günler çıldıracak gibi oluyo insan.. ne diyelim, Allah biran önce sevdiklerinize, ailenize kavuştursun sizi. ve kavuşturana kadar da meşguliyetiniz bol olsun.. yoksa boşlukta hepten büyüyor bu yalnızlık sanki :)
Bir tutam hayat
Ne kadar severseniz sevin,
kafamı dinliyorum, kendimi dinliyorum deyin,
yalnızlık kötüdür her zaman.
Güzel yorumunuza ve dileğinize teşekkür ediyorum.
Sağ olun.
Yalnızlık eşittir mutsuzluk
Hava kararınca çöker üstüne bezginlik ve çaresizlik
Hele gurbetteyseniz olur katmerli umutsuzluk
Ne kadar güzel ve yerine tam oyuran betimlemeler süslüyor biraz olsun renkleniyor görüntüler
Harika bir edipsiniz dost kalem hayran olmamak ne mümkün hayal dünyanızın zengin alemine hoşça kalın ve hep yazın
Bir tutam hayat
ben,
sizin de yalnız yaşadığınızı biliyorum.
En azından gönül yalnızlıklarıyla.
Üzülmeyin ama.
İnanıyorum ki,
inanılmaz güzel hatıralar bırakarak gitmiştir yalnızlıklarla baş başa bırakan sizi.
Teşekkür ederim güzel yorumunuza.
Dostum;
siz ne yaptınız böyle. okurun bam telinden vurdunuz. Hamsi anahtarlıkla kapıyı açıyorsunuz, sizi karşılayan yalnızlık.
ne güzel...
sizi karşılayan var....
biz eve geliyoruz...
evde iki çocuk ve çocuklar bakmıyor bile kim geldi diye...
şaka bir yana, iki yıl önce işim nedeniyle Tatvan'da bir yıl yalnız kaldım
erkekçe deyimle bekar hayatı
ve sonrasında dedim ki
ben bu işin gelmişi geçmişini ......... çok s......
(aklıma geldi
seçtiğimiz vekil seçtiğimiz diğer vekile küfrediyor
ve
ii gündür basın bunu yazıyor
demek ki
vekilim küfrediyorsa ben de küfredebilirim)
ve bastım istifayı
emekli oldum
ve dedim ki kendime iyi ki emekli olmuşum
şimdi eve biri girdi mi
ben de kimdi
diye bakmamasını öğrendim
der
ve
gerçek güzelliğin yazınızın anlatımında olduğunu
kaleminizin çok derinliklerde kulaç attığını
ve bu derinliğin
sizin gücünüzden ve yürek zenginliğinden kaynaklandığını belirtirim
bence süper bir yazıydı
yalnızlık
sizi yalnız bırakmadığı için utanmıştır sanırım
Bir tutam hayat
seviyorum insanı çabuk anlayan,
gönüllere çabucak uzanan yaklaşımlarını.
Seninle yaşayan insanlar çok mutlu olmalı.
Değerini biliyorlardır inşallah...
Çocuklara da aldırma...
İnanıyorum ki,
böyle yüce gönüllü bir babaları olduğu için gurur duyuyorlardır.
Teşekkür ediyorum güzel yorumunu.
Bu günlerde üretmiyorsun.
Ya da ben mi kaçırıyorum?
Yalnızlık Paylaşılmaz
Yalnızlık, yaşamda bir an,
Hep yeniden başlayan..
Dışından anlaşılmaz.
Ya da kocaman bir yalan,
Kovdukça kovalayan..
Paylaşılmaz.
Bir düşün'de beni sana ayıran
Yalnızlık paylaşılmaz
Paylaşılsa yalnızlık olmaz.
Özdemir Asaf
Sevemem yalnızlıkları, belki çoğunluk kafam dinleniyor der ama ben yalnız kalmayı hiç sevmemişimdir. Mutlaka etrafımda ses verecek birileri olsun bir nefes duyayım isterim.
Allah yardımcınız olsun, en zoru da aileden uzakta kalmak sanırım
akıcı bir üslupla kaleme almışsınız yine hayatın gerçeklerini
kutlarım efendim
saygılarımla,
Bir tutam hayat
Tebessüm eden fotoğrafınız,
sıcacık kelimelerinizle,
bu sayfaların önemli bir esintisisiniz efendim.
İyi ki varsınız.
Şiirlerinizle,
güzel cümlelerinizle,
dostluğunu,
arkadaşlığınızla...
İyi ki varsınız...
Güzel yorumunuza teşekkür ediyorum.
yalnızlık hoş olsaydı
şu söz bu kadar sık söylenir olur muydu dostum..
YALNIZLIK ALLAHA MAHSUSTUR...
Bence de yalnızlığı anlatan en güzel söz dür bu....
Allah yardımcısı olsun yalnızlığı yaşamak zorunda olanların...
konu güzel
anlatım çok güzel...
gönülden kutladım dostum
engin gönlünüzü ve
usta kaleminizi
Bir tutam hayat
Sadece,
kendini dinlemede,
duygularını tahlil etmede,
şiir yazmada işe yarıyor...
Gerisi çile gerçekten...
Teşekkür ederim güzel yorumuna şairim...
Belirtmeliyim ki; çok güzel ifade bulmuş duygularınız. Konu bana oldukça yakın olduğu için, yürekten hissederek okudum kelime kelime.
Ailesi için, uzaklarda çalışıp didinen bir aile babası: Ne kadar kutsal bir amaç. Doğru, üç kuruş para için nasıl da emek vermekte insanlar. Hani şu para dediğimiz... Olmasa olmuyor ama helaliyle kazananlara nasıl da saygı duyarım.Çok zor hayat şartları hem de inanılmaz. her açıdan ama...
Gelelim yalnızlığa...Zamanla alışıyor insan hele ki dost sandıklarını kaybedip,gerçeklerle yüzleşince, belirttiğiniz gibi, baş başa kalıyorsunuz yalnızlığınız ile.
Ne tuhaftır: Tanımadığınız, görmediğiniz insanlar nasıl da etkin oluyorlar hayatınızda. Alın işte: Buradayız, yazıyoruz, hissediyoruz ve aynı dili konuşuyoruz. yanımızda olması gerekenler yok iken, uzaklardan uzaklara bir iletişim kuruyoruz Ve bu değerli insanlar için en güzel dilekleri diliyorsunuz içinizden. Bunu büyük bir samimiyetle söylüyorum.
Ve son söz: Allah kolaylıklar versin. Kutlarım bu güzel, anlamlı yazıyı. okumak adına da mutluyum...
Sonsuz selamlarımla...
Bir tutam hayat
İnsanları çabucak anlayabilme,
anladığınızı da ifade edebilme biçiminizi.
Seviyorum kelimelerinizi...
Hayata bakışınızı seviyorum sizin.
Sitemlerinizi de...
Ortak noktalarda buluşabilmek, bazı güzellikleri paylaşabilmek ne hoş...
Güzel dileklerinize ve değerli yorumunuza teşekkür ediyorum.
Hani derler ya; damdan düşenin halinden birdiğer damdan düşen anlarmış. Bizim gibi uzak ülkelerde iş-aş peşinde koşan insanların ortak yanları. Okudukça acı tebessümler belirdi dudağımda sonra kendi anılarımdan bazıları geldi gözümün önüne. Aslında sen biraz daha şanslısın neden dersen, beterin beteri var o da Libya ve diğer Arap ülkeleri. Gerçi çalıştığım şirket hem Türkiye'nin hem de Dünyanın sayılı büyük firmalarından biriydi hertürlü imkana sahiptik, yalnızlık dışında. Daha sonrasında ayrılıp orta çaplı başka bir firmada başladığımda şartların zorluğu epeyce garibime gitmişti. Libya da çöle doğru 123 km. bir yol işi alınmıştı. Gündüzleri yol üstündeki vill-ofis karışımı yerde çalışır akşamları 34 km. içerideki kampa giderdim. hani araban kuma saplansa sabaha kadar orada kalacağın bir yol. Yine de seviyordum o yolda tekbaşıma gitmeyi. Bir de yıldızım vardı en parlak olanı hergece tam karşımda olurdu yol boyunca bir şiirden etkilenip adını Mehlika koymuştum. İşte böyle dost bizde bu gurbet variken anılar birkaç ciltlik kitaplar olur da, sen gibi güzel yazamıyorum işte.. Okudukça kendimden neler buldum neler.. Lütfen arayı açmadan devamını yaz olur mu..
Selam ve Sevgiler uzaklardaki gönül dostuma..
Bir tutam hayat
Yaşadıklarımı en güzel sen anlayabiliyor, hayalinde canlandırabiliyorsun.
Çünkü,
senin yaşantın da, benimkine paralel seyretmiş, seyretmekte.
Belli mi olur?
Gün gelir,
sen gurbet ele çıkarsın, ben yuvaya dönerim.
Ve,
yine karşılıklı yazışırız böyle...
Anılarımızı anlatırız birbirine...
Güzel yorumuna teşekkür ediyorum.