- 900 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Sevgi Konusu
Sevgi Konusu
Adıma yazılan bir şiirden ilhamla sevgi konusunu yazmaya cesaret ettim!
AHMET
A n’da rastladık ayna gönüllere,
H anda bulduk gönül indinde.
M im olduk, kaldık içimizde;
E n el Hak olduk, her zerre birbirimizde.
T arık yıldızı, gökyüzünde; yüreğin, yüreğimde…
Bana Hediye.
Aşkı aşan kıskançlıktan kurtulur!
Televizyonda bildik evlilik saçmalıkları izlerken bir diyaloğa dikkat ettim.
Kadın, kendisini boşamak isteyen adamdan yakınıyor; “Benim nikahımı Rus kadına vermek istiyor!” diyor! Ya Kadın adama öyle bir sahiplenmiş ki adamın nikahını bile kendi malı olarak görüyor! Nikah, kişinin özelidir; kime isterse ona verir! Yani nikah, Katoliklerde olduğu gibi ölene dek bir mecburiyet vermez! Aile kutsallığı komedisinden gidince yol Katolik nikahına dayanmış, haberleri yok! Bir kadın konuşuyor; “Evli adamlarla sohbet ediyormuş kadınlar; onu eleştiriyor! Bu da ayağına sıkmak aslında hem aile kutsallığından dem vuruyor hem de kadınların evli erkeklerden uzak durmasını öneriyor! Yani aslında şu çıkıyor ifadesinden; erkek, evlenirse kadınlar onlarla konuşamaz bile! O zaman “Bekarlık sultanlık” neden evlensin ki adam, nasılsa kadınlar bekar erkekle sohbet edince ayıplanmayacak! Kendi ayağına neden sıksın ki adamlar? İşte böyle garabet içinde bir debelenme izledim…
Sevgi kayda kuyda gelmez arkadaş! Sevgi, nikahla olsaydı kimse eşinden başkasını sevmezdi. Oysa görünen hal başka… Bu konuda bir örnek var, taptaze. Yıllardır beraber yazılı nikah olmadan yaşamış bir sanatçı çift vardı; ahlak bezirganlarının baskısıyla evlendiler. On yıldan fazla hiçbir kırgınlık yaşamadan beraber olan çift iki yılda mahkemelik oldu! Hakaret davaları gırla gitti… Anlayın işte durumu!
Ben sevginin her boyutunu yaşamak isterim!
Sevgi Allah’ın “Nur” isminden yansır! Yani kuru nikaha endekslenmez!
Leyla-Mecnun aşkından, Şems-Mevlana sevgisine; Yunus’un “İnsan” sevgisine kadar geniş bir yelpaze varken insan bir belgeyle kimsenin malı olmaz!
Bir insan, tüm insanlığı sevebilir!
Kıskançlık ve sahiplenme sevgiyi bitiren iki unsur!
Kimse kimsenin malı olmaz, olamaz! İnsanlar eşit!
Kıskançlık ve sahiplenenler, Cehennem’i yaşar bu halde iken!
Bunun çaresi an da kalmaktır! Nikah, geleceğe dair verilen bir söz olduğundan “An” dan çıkarır söz verenleri. Bu nedenle Katoliklerde ölene dek sürecek nikah sözleşmesi yüzünden çok sıkıntı çıkmış ve Protestanlar bunu reddetmiştir! Bu çok mühim! Kimse aslen geleceğe dair söz veremez! İleride fikrinin değişmeyeceğinden emin olmayan birisi, ömür boyu beraberlik senedi imzalasa ne yazar? Bazı alimler bile kendi hayatlarını anlatırken “Eski halim”, “Yeni halim” diye anlatır! Onlar bile hallerini değiştirmek durumunda kalmışlarken… Sözünü tutabilir mi? Muhtemelen zoraki rol yapar; ondan sonra da “Aldatıldım, aldattım” teraneleri dinleriz televizyonda kıt akıllı, çok bilmişlerden! Perde önünde oynanan “Sadakat” komedisi, arkasını hiç anlatmayım, rezalet…
Bir insanın başkasının sevgisini bir belge ile sahiplenemeyeceği açık ve net görünüyor!
Bir insanın, sadece bir tek kişiyi sevmesi de mümkün görünmüyor aslen, rol yapılmıyor ise tabi ki. Zaten bir insan, herkesi sevebilir! Yeter ki sevilen sınırlanmasın bu sevgiyle! Yani seven biri, diğerini seviyor diye sevilene, “Benden başkasını sevmeyeceksin!” diye bir durumu dayatamaz! Zaten eski eş ve sevgili dehşeti de bu yüzden oluyor! Sevdiğini sahiplenenler, birini sevince o sevdiği onun malı oldu sanıyor!
Bir de “Cem” konusu var! Cem, bir olmak manasında! İki kişi, Rahman ve Rahim esmalarını zirvede çıkarabilir ise bu benim özgün “Cem” tanımıma girer! İki kişi, bu manaları düşünerek bir olursa muhteşem olur! Bu manalarda kendi zirvelerini yaşarlar! Bu iki kişi, bu manada kaldıkça cem devam eder! Bu mandan uzaklaşınca da cem azalır gibi. Ve dahi iki kişi birbirine Katolik nikahına benzer şekilde asla yapışmaz! Serbest bir tercihle iki kişi sever birbirini!
İnşallah ileride bu konu daha da açılacak!
Selametle,
Ahmet Bektaş