- 804 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Ben Hırsızım ve katilim
Ben hırsızım ve Katilim
Nasıl da mutlu bir yuvamız vardı.Babam,annem ve ben.Yaz günleri, bahçedeki tavukların,kuzuların, evimizin bitişiğindeki; Kasaba kahvesinden gelen yaşlıların sesleri ile uyanırdım.Annemin bahçe işlerine giderken benim için hazırladığı kahvaltıyı yedikten sonra arkadaşlarımla sokağa çıkar akşama kadar oyunlar oynardık.Kışları ise,göçmen sobasının üzerinde kaynayan çaydanlığın,büyük su güğümünün sesi ile annemle babamın sohbet sesleri birbirine karışarak kulağıma gelirdi.Ömrüm boyunca dinlediğim hiçbir müzik, ninni ve söz kış sabahlarında kulağıma gelen o sesler kadar güzel olmadı…Nasıl özlüyorum o günleri…
Babam,hamallık yaparak evin geçimini sağlardı,annem ise; evimiz için gerekli olan sebze ve meyvelerin ,yetiştirilmesi ve bakımını yapar,onları, eker çapalar,sular,bir yıl yiyeceğimiz olan yiyecekleri hazırlardı.
Küçük bir bahçemiz olmasına rağmen,sonbahar geldiğinde evimizin kileri,Yazdan hazırlanmaya başlanan salça,pestil,pekmez,kuru domates,tarhana,turşu, reçel kavanozları ile dolar,kilerin tavanına kışlık kavunlar ve üzüm salkımları asılırdı,ayvalar ve narlar asla birbirine değdirilmezdi. Küçük bir sandığın içi ceviz ve bademlerle dolu olurdu.Küçük bir çuval kuru incir kilerin köşesine dururdu.O kilerin kokusunu bu gün bile bazen duyarım. İçim sızlar…
Kışın soğuk,rüzgarlı karlı yağmurlu günlerinde annemle birlikte halı tezgahının önüne oturup halı dokurduk,Halı o yıllarla çok para yapıyordu.
Annemle ilmek yarışına girer radyodan gelen şarkılara eşlik ederdik.
Katibimin setresi uzun,eteği çamur…
Nasılda çok severdim bu şarkıyı.Katip kimdi? Setre ne idi..eteği neden çamurluydu? Sorardım bunları anneme, annem ise cevap vermez güler geçerdi.Belli ki; sorularımın cevaplarını annem de bilmiyordu..Bilse mutlaka cevap verirdi. Katip de iyi bir şey olsa çamurlu yerlerde dolaşmazdı diye düşünürdüm.Saati var mıydı ki katibin? saat çok önemliydi o yaşlarda benim için..güçtü,karizmaydı,zamanı durdurabilmek idi,saatin, pili bittiğinde yada bozulduğunda ben zamanın durduğunu düşünürdüm,bir erkekte saat mutlaka olmalıydı.Benim babamın saati yoktu,keşke olsa idi..ne kadar çok yakışırdı saat babamın koluna! büyüdüğümde çalışmayan saatlerin zamanı durduramadığını öğrendim. Keşke diyorum..zamanı durdurabilse idim.Yaşadığım o kötü saatlere gelmeden bir saat önce zamanı durdurabilse idim..keşke...
Radyodaki şarkılar çalmaya devam ederken, acıktığım aklıma gelirdi.
“Acıktım ben anne!” dediğimde annem sevgi ile gözlerime bakar,oturduğu halı tezgahının önünden kalkarak; göçmen sobasının fırını acar,közlenmiş iri patateslerin kokusu bütün odayı dolardı..Sıcak patatesleri ikiye böldükten sonra bolca tereyağı ve peynir parçaları ile zaten çok lezzetli olan patatesleri daha da lezzetli hale getirirdi.Ekmeklerimizi sobanın üzerinde kızartıp ana kız afiyetle yemeğimizi yerdik. Yemekten sonra annem halı dokumaya devam eder, ben yer minderinin üzerine kıvrılıp uyur.. derin rüyalara dalardım.Uyandığımda babam eve gelmiş olurdu.Camdan dışarıya baktığımda camın önünde biriken karları,ay ışığın da sessizce yere yağan karları seyrederdim.Üzülürdüm o karlar için..başka diyarlardan gelip dünyamıza düşüyorlardı.Emindim..karlar mutsuzdu...Ben başka diyarlara gitsem mutsuz olurdum...
Yıllar bu şekilde gelip geçmişti.Ben büyümüş çok güzel bir genç kız olmuştum.Kasadaki ilkokuldan mezun olduğum gün.Annem başıma oyalı bir yazma bağladı."Neden" diye sormadım..Çünkü mezun bütün kızlar o gün başlarını bağladılar.
Mutluydum hem de çok mutluydum...Köydeki kızların bir çoğunun yavuklusu vardı.Bir araya geldiklerinde birbirlerine neler anlatırlardı,ilk ne zaman el ele tutuştuklarını,ilk kez yanağına öpüçüğü ne zaman kondurduğu,alınan hediyeler,suratsız kaynanalar ve suratsız görümceler ortaya dökülür didik didik edilir..gülüşmeler arasında sohbet devam ederdi.Benim sevdiğim yoktu,sevmek aşık olmak,ne demekti bilmiyordum...
Kızlara kızardım.."Daha yaşınız on dört bu yaşta evlenip de ne yapacaksınız*"dediğimde "Kızım on yedi yaşımıza girmeden ailelerimiz bizi evermezler,evde kalmayalım diye seçtik işte birini.." diyerek gülüşürler di.Sonra da bana dönerek.."Küçük yer burası, bul birini yoksa evde kalacaksın.."diyerek dalga geçerlerdi.Ben ise hiç kafama takmazdım.
Kötü kaderim,sıcak bir mayıs akşamı başladı.Babam yük taşırken yere düşmüş belini kırmıştı. Annemle koşarak kasabanın küçük hastanesine koşturduk...
Devam edecek...
YORUMLAR
Güzel giden bir yazıydı...
Benim de çocukluk günlerimi gözümün önüne getirdi...
Sım sıcak duygular kapladı içimi...
Bir yandan bu başlıktaki hırsız ve katik konusu da nesi oluyor bu öyküde diye düşünürken,
bir yandan da bu güzel öyküyü paylaştığınız için teşekkür etmeye hazırlanıyordum...
Ama öykü mutlu sonla bitmedi:(
Merak eder dururum devamını...
sareyaprak
Bu yazı zannederim koşa koşa okunacak türden olacak...hiç bekinilmeyen olaylar yaşanacak...bakalım kalem nasıl akacak...
Tekrar teşekkür ederim..sevgimle....
sareyaprak
Valla havalar çok soğuk,akşama kadar evdeyim...yazıyı pek gecikirmem diye düşünüyorum...
Sevgimle..
sareyaprak
Sevgimle....