- 1899 Okunma
- 18 Yorum
- 4 Beğeni
DONAN VAN MI YOKSA VİCDAN MI?
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Şu satırları yazmaya başladığım anda tarih 08.12.2013, Saat 11.23.
Üşüyorum...
Yok yok..Öyle dışarıda filan değilim. Açık bir arazide yazmıyorum bu satırları. Bir gecekonduda filan da değilim. Çok lüks bir rezidans olmasa da aylık kirası 600 Tl olan bir apartman dairesinde bir taraftan çerez atıştırıp kola içerken yazıyorum. Yazıyorum ama bayağı zorlanıyorum çünkü parmaklarım üşüyor.
Hasta filan değilim. Kombimin ayarı 80 Derecede ve ben üşüyorum. Kombide bir arıza yok yahu...Peteklere el değdiremiyorum ama üşüyorum..Bir türlü içim ısınmadı.
İşte ben bu halde yani 80 dereceye ayarlı bir kombinin ısıttığı evde üşürken aklıma önce sokak hayvanları geldi. Zavallı kedicikler, köpekcikler, o minicik kuşlar...Sonra? Sonra evsiz barksızlar, odunu kömürü olmayanlar...Sokakta yaşayan insanlar...
Öylece düşünüyorum. ’’Ben burada şu sıcak apartman dairesinde ve henüz karın yağmadığı, hava sıcaklığının sıfırın altına düşmediği İstanbul’da üşüyorsam o hayvancıklar, o insancıklar ne kadar üşüyorlardır kim bilir’’ dedim.
Sonra aklıma Yunus’um, zihinsel ve bedensel engelli olan oğlum geldi. Burada yanımda olsaydı şimdi ya bana sarılırdı ısınmak için, ya da yorganının altına girer kafasına çekerdi yorganını bu 80 derecelik kombinin ısıttığı evde üşüdüğü için.
Yunus’um...Yunus’um....Yahu hakikaten Yunus dedim de aklıma geldi. Bir Yunus daha vardı değil mi?
Hatırlamadınız tabii ki? Nereden hatırlayacaksınız ki. Aradan tam iki sene geçti. Ama yok..O artık üşümüyordur herhalde. Kara toprağın altındaki bir beden üşümez değil mi?
Hâla hatırlamadınız mı Van Depreminin simgeleşen resmini. Hani 23 Ekim 2011 de Van ilimizde bir deprem olmuştu. Yunus da o depremde yıkıntılar altında kalmıştı. Üzerinde bir başka ceset varken o da umutla kurtarılmayı bekliyordu. İşte o anda resmi çekilmişti.
Kurtarılamadı Yunus. O yıkıntıdan sağ çıkarıldı ama yaşamadı, yaşayamadı.
Kendi Yunus’umu anınca o Yunus geldi aklıma bu gece. Şimdi Yunus’un kardeşleri hâla çadırlarda yaşıyorlar. Öyle kömür, odun sobaları ya da 80 dereceye ayarlanmış kombileri yok Hava da oralarda buralar gibi sıfırın üstünde seyretmiyor. Çadırların üzeri kar kaplanmış vaziyette şimdiden. İki senedir o durumdalar.
İşte onu düşündüm: Zihinsel engelli oğlum Yunus ile birlikte o çadırlardan birinde yaşamak zorunda olsaydım...Aman Allah’ım...Şu sıcak evde üşüyen ben herhalde o çadırlarda anında ölürdüm soğuktan. Benim Yunus’um da Vanlı Yunus gibi ölür gider, çoktan bedeni kara toprağın altına gitmiş olurdu. İyi de oradaki insanlar nasıl yaşıyorlar? Hem de iki senedir. Hem de bu yaşadıkları üçüncü kış olarak?
Çocukluğumun en güzel anılarıyla dolu Van donuyor yahu...İki senedir Van donuyor.
Gölünde taş sektirdiğim, babamın sırtında kalesine çıktığım, destursuzca girdiğimiz bir elma baçesinden kovulacağımızı umarken altımıza mimderler döşekler serilip ’ O kenardaki elmalar olmamıştır..İçeri taraflara buyurun da size olgun elmalarımızdan ikram edelim ’ Diyerek bizlere misafirperverliğin en hasını gösteren insanların şehri Van donuyor.
Ve ben bir şey daha düşünüyorum: Donan Van mı yoksa vicdan mı?
Ve bir şeyden de oldukça çekiniyorum: Birilerinin çıkıp ’ Bu resim bir fotomontajdır, çook eskilere ait bir görüntüdür, Van şimdi bu halde değildir ’ Demesinden...İnşallah bu halde değildirler..İnşallah yine sanal alemin bir dolduruşuna kurban gitmişimdir...O insanların bu halde olmasındansa ben bir kez daha sazanlık yapmış olmayı tercih ederim.
YORUMLAR
Hocam gecenin bu saatinde dışarıda kar,içimde kar buz tuttum okuduğumda yazınızı ve babamı anımsadım baba yüreğinizden dökülenlerle...Rahmetli babacım da bizim lastik çizmelerimizi ısıtırdı sobanın arkasında..Yunusu'nuzu sizin kadar ısıtır annesi de diyor anne yüreğim.Keşke ayrılıklar olmasa diyebildim buz tutmuş ellerimle...Van ve üşüyen vatandaşlarımız da yürek yarası...Saygılar güzel ve özel yüreğinize Sami Öğretmenim.Seçkiye değer yazınızı tebrik ederim...
hocam asıl donan sizinde bildğiniz gibi vicdan başka söze gerek varmıki kutlarım sizin bu duyarlı yüreğinizi saygılarımla selamlar
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Güne yakışan değerde,duyarlı bir yürek seslenişiydi.
Kış mevsiminin yağışlarının ve soğuğunun yoksullara
sıkıntısı olmasa bir de hayatı çetin kılmasa...Bazen
kördüğüm gibi kalakalıyorum nasıl yorum yazacağımı
bilemiyorum bu yazıda da öyle oldum.Kutluyorum.
Saygı ve selamlarımla.
sami biberoğulları
Çok sağolasın.
Selam ve sevgilerimle.
İşte sevgili dostumun böyle bir tarafıda vardır.
Yüreği merhamet dolu,yüreği şefkat dolu,yüreği acılara duçar
Çün kü o bir baba ,çünkü üşümenin ne olduğunu biliyor
Onu üşüten soğuk değil ,onu üşüten ayaz değil,fırtına kar bora,yağmur değil
Onu üşüten kara kalpli,kalbi ayaz,,kalbi buzdağlarıyla çevrili kara vicdanlılardan esen rüzgarlar.
Çünkü o bir baba hemde Yunusun babası .
Hayata gönlü kırık.İşte mizahın ustası bunun içndir.
O hayatla dalga geçiyor.
O içinde kopan fırtınalardan mizah yaparak hayata gülümsüyor.
Benim sevgili dostum
Hicran dalgalarıyla boğuşurken ,yanında çırpınan bir imdatvara el uzatacak kadar yüce gönüllü
Ben onu bunun için sevdim.
Ben ona buunun için hayranım
Asla tükenmeyecek bu muabbetim
Çünkü cevabı bu yazıda gizli.
Onu ailesini dostlarını Allaha emanet ediyorum.
Saygılarımla
sami biberoğulları
Selam, sevgi ve dualarımla Allah'a emanet olasın.
üşüyorum, gerçekler biraz daha üşüttü
güne gelmesi daha çok okurla buluşması gereken bir yazıydı
size ve seçki kuruluna binlerce teşekkür
saygılar hocam
sami biberoğulları
Asıl ben teşekkür ediyorum ki siz gibi değerli doatlarım var. Çok sağ olun var olun.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler benden.
Ben de tv de izledim prefabrik mi diyorlar o evde kalan insanları. Bir kadın, doksan altı yaşındaydı. soğuktan
şikâyetçiydiler. Suriye'den gelenlere gösterilen ilgi onlara gösterilseydi, ne güzel olurdu.
O insanları düşünüce ben de üşüyorum. oysa evim sıcak..Kombiyi sizin kadar yüksek ısıda tutmasam da.
Buraya kış geldi üç gündür ve yoksulları düşünüyoruz, ister istemez.
Duyarlı yazınızı kutluyor,
selâmlarımı gönderiyor..
sami biberoğulları
Bu yazıyı yayınladıktan sonra pek çok mesajlar geldi.
Şu anda Vanda Çadırda yaşayan yokmuş.Kontenyırlarda yaşayan 110 kadar aile varmış onlar da devletin ileri sürdüğü hiç bir anlaşmaya yanaşmıyorlarmış. Kısacası oralarda hâla vatandaşlar üzerinden siyaset yapılıyor gibi.
Karşık bir mevzu vesselam. Her kafadan ayrı ses çıkıyor. Ama her halukarda olan yaşlı ve çocukarla bu kirli siyasetin tamamen dışında olan insanlara oluyor.
Bir tek kişi bile olsa orada soğuktan titreyen bu zulümdür, ayıptır ve günahtır.
Selam ve sevgilerimle.
Teessüf ederim sami abicim siz 1999 depremindeki hükümetle karıştırdınız galiba adamlar 11 ay gibi kısa bir sürede deprem konutlarını yapıp hak sahiplerine teslim ettiler.
Çalıyorlar mı? Bilemem ancak çalışıyor adamlar:))))))
sevgilerimle.
sami biberoğulları
Değerli arkadaşım.
Bu yazıyı yayınladıktan sonra pek çok mesajlar geldi.
Şu anda Vanda Çadırda yaşayan yokmuş.Kontenyırlarda yaşayan 110 kadar aile varmış onlar da devletin ileri sürdüğü hiç bir anlaşmaya yanaşmıyorlarmış. Kısacası oralarda hâla vatandaşlar üzerinden siyaset yapılıyor gibi.
Karşık bir mevzu vesselam. Her kafadan ayrı ses çıkıyor. Ama her halukarda olan yaşlı ve çocukarla bu kirli siyasetin tamamen dışında olan insanlara oluyor.
Bir tek kişi bile olsa orada soğuktan titreyen bu zulümdür, ayıptır ve günahtır.
Selam ve sevgilerimle.
ACEP TEZ GELİR Mİ YAZ ?
Gece soğuk ve ayaz,
Her yanı buz kesiyor.
Odam sıcak yatmışım,
Göze uyku girmiyor.
......... Bir an düşündüm Van’ı,
......... Çadırlarda yatanı.
......... Kendimden utandım da,
......... Yere attım yorganı.
Van’lı kardeş orada,
Çadırda soba yakar.
Çadır yanar kül olur,
Çığlıklar yürek yakar.
....... Gece soğuk ve ayaz,
....... Dağ taş donmuş kar beyaz.
....... Çoluk çocuk titriyor,
....... Acep tez gelir mi yaz?
Selamettin PULAT 25.12.2011 Pazar: 02:15 Erenler /SAKARYA
"Ve ben bir şey daha düşünüyorum: Donan Van mı yoksa vicdan mı?" İşin özü işte bu cümlenin içinde saklı sayın Hocam. Vicdanlar donmuş sa eğer, gerisi teferruattan ibarettir.
.....Haddim olmayarak bu konuda daha önce yazmış olduğum bir şiirimi ekledim yoruma. Duyarlı yüreğinizi ve usta kaleminizi kutluyor, selam ve saygılarımı bırakıyorum sayfanın kenarına.
.....Sağlıkla ve mutlulukla kalın.
sami biberoğulları
Allah razı olsun.
Bu anlamlı şiirinizle yazıma yaptığınız katkı için çok çok teşekkür ederim.
Selam ve saygılarımla.
Van depremzedeleri neden açlık grevinde?
Son güncelleme: 26 EYLÜL 2013 - TSİ 16:33
Van’da yaklaşık iki yıl önce yaşanan depremden sonra evsiz kalanlar için yaptırılan konteynerlerde yaşayan deprem mağduru aileler konteynerlerden çıkarılmak istenmeleri üzerine başladıkları açlık grevini sürdürüyor.
BBC Türkçe’ye konuşan depremzedeler açlık grevlerinde bir aya yaklaşırken barınma ve eğitim sorunlarına kalıcı çözüm istediklerini ancak yetkililerin çözüme yanaşmadığını belirtiyor.
İlgili Konular
Türkiye
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Van Valisi Aydın Nezih Doğan ise açlık grevi eylemi yapan depremzedelerin kendilerinin sunduğu ve son derece makul olduğunu belirttiği çözüm önerisine yanaşmadığını söylüyor.
Van Tabip Odası Başkanı Çetin Kotan ise konteyner kentteki koşullar ve açlık grevinin depremzedelerde birçok sağlık sorununa neden olabileceğini söylüyor.
Vali: ‘Kira yardımı sözü verdik kabul edilmedi’
Van Valisi Doğan, depremden sonra kurulan çadırları takiben Türkiye’de Van'da ilk kez konteyner kentlerin kurulduğunu, bunların hayatın normalleşmesiyle birlikte boşaltılmaya başlandığını, boşaltılamayan az sayıdaki konteyner kaldığını, burada kalanların çözüm önerilerini kabul etmediğini söyledi.
Doğan, açlık grevinin yapıldığı konteyner kentte elektriğin kesilmesini şöyle açıkladı: “175 bin insanın kaldığı toplam 31 konteyner kentten dört konteyner kent kaldı. Ben 20 gündür görevdeyim. Önceki valimize 'konteynerear için okullar kapanıncaya kadar izin verin' demişler. Kabul edilmiş. Sonra tekrar gelip 'Ramazan başlayacak onun için izin verin' demişler. Vali Bey ‘tamam’ demiş. Ama sonrasında da ‘biz yaşamaya devam edeceğiz’ dediklerinde Valilik elektriği kesmiş.”
Tepki gösterenler arasında desteğe ihtiyacı olmayanların da bulunduğunu belirten Doğan, desteğe ihtiyacı olanlara bir çözüm önerdiklerini ama bunun kabul edilmediğini belirtiyor.
‘Konteynerlerdeki bazı ailelerin durumu iyi’
Doğan, Valiliğin bu tespitini ve önerisini şu sözlerle açıklıyor: “Bizim tespitimiz buradaki yaklaşık 255 hanemizden 100 civarında ailenin yardıma ihtiyacı olmadığı yönünde. 100 civarındaki ailenin durumu iyi. Arabası olan, başka kentlerde evleri olan, kamu kurumunda çalışıp maaşı olanlar var. Bana bazı kişilerin 4X4 cipleri olduğunu söylediler. Arkadaşlarımız hane hane herkesin durum grafiğini çıkarttı. Biz diyoruz ki sizi maddi durumunuz iyi oluncaya kadar size kira desteği ve diğer destekleri verelim. Makul bir yerde ev kirala, durumun iyi oluncaya kadar biz bu kirayı karşılayalım” diyoruz.
Depremzedelerle hem kendisinin hem de diğer yetkililerin birçok kez görüştüğünü belirten Doğan, konuyu görüşmek üzere açlık grevinin yapıldığı konteyneri ziyarete gitmeyeceğini belirtti.
“Biz burada durursak devlet bize ev verir” diye düşünüldüğünü belirten Doğan, açlık grevlerinin arkasında ideolojik yaklaşımlar olduğunu söyledi.
‘Devlet bize çözüm sunmuyor’
BBC Türkçe’ye konuşan, açlık grevindeki depremzedelerin sözcülerinden Ali Ahi ise kendilerine önerilen çözümün sözle verildiğini ve kalıcı olmadığını belirtti.
Ahi, kendilerine önerilen çözümle ilgili şunları söyledi: “Yeşil kartları olan ailelere altı ay boyunca kira yardımı yapabileceklerini söylediler. Bunu sözlü olarak söylediler. 110 aileyi ilgilendiren, çözüme yönelik hiçbir şey olmadı. Biz kalıcı çözüm istiyoruz. Kalıcı konut gerekiyor. Burada çöpten ekmek toplayan insanlar var, bu insanlar yoksullar.”
Ahi, soruna çözüm olarak ilk başta acilen elektriklerinin açılmasını ve çocuklarının okula kaydının yapılmasını istedi: “En azından şu anda elektrikler açılabilir ve çocuklarımızın eğitim sorunu çözülebilir. Sonrasında kalıcı çözüm bulunması gerekiyor. Bu konutlar yapılıncaya kadar, mesela bahara kadar bu çözülürse biz geçici kira yardımını kabul edebiliriz ya da o süreye kadar yine konteynerlerde kalabiliriz.”
Sosyal bir devlette barınma ve eğitimin hak olduğunu belirten Ahi, konteynerlerdeki yoksul insanların depremle birlikte durumlarının daha da kötüleştiğini, istihdam açısından da kendilerine destek olunması gerektiğini söylüyor.
Açlık grevindeki başka bir isim olan Meliha Çiçek devletin kendilerini yüzüstü bıraktığını, ortadakinin vicdansızlık olduğunu bu yüzden açlık grevine başladıklarını söyledi ve özellikle konteynerlerdeki kadınlar ile çocuklarının fiziki ve psikolojik sağlıklarının bozulduğunu belirtti.
AŞAĞIDAKİ YAZI DA MARMARA DEPREMİNDEN 2 YIL SONRASI
Depremden 2 yıl sonra durum:
Binlerce kişinin yaşamını yitirdiği felaketten sonra insanlar eski yaşantılarına geri dönemedi
Merkez üssü Gölcük olan ve Adapazarı, İzmit, Yalova, Düzce, Bolu ve İstanbul'da büyük yıkıma neden olan 17 Ağustos depreminin üzerinden 2 yıl geçti. Depremin ardından yıkılan binalar temizlenirken sosyoekonomik yaşamın üzerindeki enkaz 730 gündür kaldırılamadı.
17 Ağustos 1999'da Türkiye yüzyılın felaketiyle karşı karşıya kaldı. Gece saat 03.02'de 45 saniye süren 7.4 büyüklüğündeki deprem Marmara'yı yerle bir ederken 5 kentte resmi rakamlara göre 16 bin 986 kişi yaşamını yitirdi, 23 bin 781 kişi yaralandı, 505 kişi de sakat kaldı. Bütün altyapının çöktüğü bölgede 13 bin 989'u Yalova, 34 bin 275'i Kocaeli, 24 bin 588'i Sakarya, 15 bin 438'i Düzce ve 2 bin 300'ü Bolu'da olmak üzere toplam 90 bin 590 konut kullanılamaz hale geldi. Depremzedeler yaşamlarının 12 ayını çadırkentlerde geçirdi.
Bir süre sonra kurulan prefabrike konutlarda da hak sahipliği tartışmaları yaşandı. Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın, yurttaşlar için en kısa sürede kalıcı konutların inşa edileceğini açıkladı. Depremin 1. yıldönümünde
sadece ihaleleri yapılan konutların bazılarının temeli 17 Ağustos 2000 günü atıldı. Koray Aydın, konutların kış gelmeden kasım ayına yetiştirileceğini belirtti. Daha sonra bu tarih ocaka, sonra şubata ertelendi. Depremin ikinci yıldönümü gelmesine karşın bölgede kalıcı konutlara taşınan hak sahibi yok denecek kadar az. Evini Yapana Yardım (EYY) Kredisi, hak sahipliği, orta hasarlı binalar, imar planları, kiracılar, yapı denetimi, kayıplar, eğitim, sağlık, sosyal, ekonomik yaşam, altyapı çalışmaları ve hukuki süreç de çözümsüzlüğünü koruyor.
Kalıcı konutlar
Kalıcı konutlarda ilk tartışma Dünya Bankası ve Bayındırlık Bakanlığı'nca yaptırılan konutlar arasındaki farklılıklar nedeniyle yaşandı. Dünya Bankası'nın konutlarının küçük olması depremzedelerin tepkisine neden oldu. Kura
çekimlerinde bodrum katları seçen depremzedeler ise itiraz ettiler ve bu katlar iptal edilerek kuralar yeniden çekildi.
Ekonomik krizle birlikte de konutların yapımını üstlenen bazı firmalar, inşaatı durdurdu. Konutlarını teslim alan yurttaşlarsa sıhhi tesisatın yanı sıra kapı ve pencereler, ısınma sistemleri gibi birçok konuda eksiklerle karşılaştı. Dünya Bankası'nca tüm bölgede toplam 17 bin 160 konut yapıldı. 14 bölgedeki konutlardan 15 bin 571'i dağıtıldı, 1687'si de boş durumda. Karamürsel'de dağıtılan 506 konutun inşaatına bile başlanmadı.
Körfez'de Dünya Bankası'nca yaptırılan ve dağıtılan 500 konutun ise inşaatı devam ediyor. İzmit Hisareyn'de de henüz yapımını başlanmayan 1250 konuttan 1027'sinin anahtarı dağıtıldı. Dünya Bankası'nca Bayındırlık Bakanlığı
konut ölçülerinde yaptırılacak konutların inşaatına ise kamulaştırma için 20 trilyona gereksinim duyulması nedeniyle
başlanamıyor.
İzmit Bahçecik'te yapılan konutların kura çekimlerinde sahtekârlık yapıldığı gerekçesiyle birçok dava açıldı. Yalova'da ise halen 2 bin 547 depremzede konutunu teslim almayı bekliyor. Soğucak köyünde 890 ve Çınarcık'a
bağlı Çalıca köyünde de 1568 konutun yapımı ise sürüyor. Kalıcı konutlardaki elektrik, su tesisatı ve sosyal tesislerin de yapılmamış olması depremzedelerin konutlara taşınmasını geciktiriyor.
Adapazarı'nda ise 24 bin kalıcı konuta gereksinim duyulmasına karşın yapımı süren konut sayısı sadece Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Dünya Bankası ve gönüllü kuruluşların, Karaman ve Camili köyleri ile Ferizli ilçesinde yapılması planlanan konut sayısı 7 bin 437.
17 Ağustos'un ardından 12 Kasım depreminde de büyük yıkıma uğrayan Düzce'de ise 8 bin 424 kalıcı konut yaptırıldı. Ancak kura çekimleri iki kez yenilenmiş olmasına karşın hiçbir hak sahibi altyapı ve ulaşım eksikliği nedeniyle konutuna yerleşemedi. Depremin psikolojik etkisini halen üzerinden atamamış olan depremzedeler 5 katlı konutlara taşınmak istemiyor. Bolu'da da hak sahibi sayılan 1458 kişi için yaptırılan kalıcı konutlardan 1447'sinin anahtarları dağıtıldı. Kentte 276 kalıcı konutun yapımı ise sürüyor.
EYY Kredisi
Bazı depremzedelerse kalıcı konut yerine 6 milyar liralık EYY kredisi almayı tercih etti. Krediyi bazıları ev alarak değerlendirirken bazıları da kendi arazisine ev yapmayı planladı. Ancak bunun için imar planlarının çıkmasını bekleyen depremzedeler, geciken planlar ve 2 yıllık ekonomik gelişmeler nedeniyle 6 milyara evlerinin temelini bile atamadılar. Köylerde oturanlar ise zorunla olarak EYY kredisinden yararlandırıldı. 2 yıl önce eşit hak olarak sunulan kalıcı konut ve EYY kredisinin yeniden eşitlenmesini isteyen depremzedeler, ''Tek katlı bir evin maliyeti 14-15 milyar arasındadır. Kalıcı konutların bedelleri açıklanarak EYY kredisi de bu bedeller üzerinden ödenmesi gerekmektedir'' dediler.
Aradaki fark nedir bana göre Van depreminde Dünya bankası yok iki yıl sonra depremzedelerin 250 si konteynırda yaşıyor.
Marmara depreminde ise Dünya Bankası finanse ediyor. İmar İskan devlet desteği ve denetimi. İş adamları ve halkın katkıları var. Aradaki fark budur.Bana göre herşeyi devletten beklememek lazım.
Yukarıdaki yazılar internetten indirdim sizde araştırabilirsiniz
sami biberoğulları
Sevglili Eray
Bu yazıyı yayınladıktan sonra pek çok mesajlar geldi.
Şu anda Vanda Çadırda yaşayan yokmuş.Kontenyırlarda yaşayan 110 kadar aile varmış onlar da devletin ileri sürdüğü hiç bir anlaşmaya yanaşmıyorlarmış. Kısacası oralarda hâla vatandaşlar üzerinden siyaset yapılıyor gibi.
Karşık bir mevzu vesselam. Her kafadan ayrı ses çıkıyor. Ama her halukarda olan yaşlı ve çocukarla bu kirli siyasetin tamamen dışında olan insanlara oluyor.
Bir tek kişi bile olsa orada soğuktan titreyen bu zulümdür, ayıptır ve günahtır.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
,Selam ve sevgiler
Düşünmek başkalarını,
Onlar gibi üşümek ne güzel...
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Onlar gibi üşümüyoruz maalesef. Onlar gibi üşüsek daha farklı şeyler yapardık mutlaka.
Selam ve sevgilerimle.
derin bir off çektim içim sızladı ve düşündüm
süriyeden gelenlere lüks oteller verilirken maaş bağlanrken vandaki insanlarımız hala çadırlarda perişan yaşasın
ne diyelim kardeşim ne diyelim
rabbim yar ve yardımcıları olsun inşallah çadırda değilde evlerde oturmuş olsunlar
sıcak odamda üşüdüm yazını okuyunca
saygımlasın
sami biberoğulları
Allah yar ve yardımcıları olsun da bizler de bir şeyler yapalım artık diyorum.
Selam ve seevgilerimle.
Oradaki foroğrafı bir türlü açmadı bilgisayarım.
Konuyu, sadece güzel yazınızdan değerlendiriyoruz bu nedenle.
Ankara'da yaşamışlığım vardır altı yıl kadar.
Karasal iklimin soğuğunu bilirim.
Sivas'tan da yolum geçmiştir çokça ve Erzurum'a ziyaretim olmuştur...
Demem o ki;
soğuğu biliriz...Acısını, zahmetini, zulmünü..
O nedenle,
yaktı yüreğimizi bu çalışma.
Van'da,
hala çadırda insanlar kaldığına çok şaşırdım.
Prefabrik verilmemiş mi?
Bir problem, bir yanlışlık var bu işte.
1999 da, binlerce insana prefabrik sağlayan devlet,
bir Van şehrine mi sağlayamamış?
Var bir problem...
Sonuçta, üşüyen insanlar var... Çocuklar, yaşlılar...
Umarım,
kışın acılrı kendini göstermeden, bir hal çaresi bulunur.
sami biberoğulları
Değerli arkadaşım.
Bu yazıyı yayınladıktan sonra pek çok mesajlar geldi.
Şu anda Vanda Çadırda yaşayan yokmuş.Kontenyırlarda yaşayan 110 kadar aile varmış onlar da devletin ileri sürdüğü hiç bir anlaşmaya yanaşmıyorlarmış. Kısacası oralarda hâla vatandaşlar üzerinden siyaset yapılıyor gibi.
Karşık bir mevzu vesselam. Her kafadan ayrı ses çıkıyor. Ama her halukarda olan yaşlı ve çocukarla bu kirli siyasetin tamamen dışında olan insanlara oluyor.
Bir tek kişi bile olsa orada soğuktan titreyen bu zulümdür, ayıptır ve günahtır.
Selam ve sevgilerimle.
vurdun yine bizi hocam....yurdumda fakirlik her geçen gün artıyor...sonumuz hayırlara gele saygılar sevgiler
sami biberoğulları
Allah sonumuzu hayır ede.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
İnsanları üşütebildiysem ne mutlu bana.
Selam ve sevgilerimle.