Biz cadı kızlar
Her zaman sona yürümeden başta alırım yerimi, tespihin imamesi gibi. Meteroloji bugün
havanın,yurt genelinde soğuyacağını söylemişti. Dedikleri oldu. Bu öğle üzeri pencereden
dışarıya bakınca, yağan karı gördüm.Tek tük atıştırırken, lâpa lâpa yağmaya başladı. İşte
kış geldi dedim.
Sabahtan beri hava bulanıktı. Nedense güneşli havaları severim, biraz uyuştursa da. Bugün
anneme daha erken gideyim, hiç olmazsa kardeşlerimle konuşurken bulutlu havayı unutur
biraz moralim düzelir diye düşündüm.Bu düşünceler arasındayken telefonum çaldı. Arayan
yeğenim Jülide’ydi. Doğrudan:"Teyze, Sevil teyze ve Tuna teyzeler geldi, sen de gel."dedi.
Onun hızlı konuşmasından ne dediğini anlayamadım." Kim gelecek?"dedim tekrar.Anlayınca
"Tamam, gelirim" diyerek telefonu kapattım.
Az sonra dışarıya çıkınca gerçek anlamıyla kış mevsimi karşıladı beni. Kar yağıyordu ama
hava bir hayli soğuktu. Hızlı adımlarla evin kapısını açtım. Şimdi kapıyı açmak bir merasim
gerektiriyor. Şifre gireceksin önce, eğer kapının canı isterse tık diyecek, sende kapıyı kendine doğru çekecek sonra da açacaksın.
Kardeşim ikinci katta oturuyor ama hızlı gittiğim için soluk soluğa girdim içeriye. Kızlar
beni görünce gülümseyerek oturdukları koltuktan ayağa kalktılar. Onlar benden küçüktü
ama onlarla evcilik bile oynardım. Daha on dört on beş yaşındaydım. Sevil’e ellerindeki bir
kumaştan elde makina dikişiyle kolsuz bir bulüz dikmiştim.Bilmem söylesem hatırlarmıydı?
Onlarla mutfaktaki masada çay içip,börek kek yerken neler konuşmadıkki.Konu sülâlemizin
kadınlarının bir kez evlendikten sonra bir daha evliliği düşünmediğiydi. Sülâlede benden
başka boşanan yok galiba dedim.( Şimdi düşününce halamın üvey kızının da boşandığı geldi
aklıma.) Evet diye desteklediler beni.Erkeklerden kimse boşanmadı. Biri boşansaydı dedim
hemen evlenir miydi acaba? Hepimizden bir yorum geldi. Yok bilemeyiz onları.Biri boşansa
nasıl davranacaklarını anlardık.(Gülüşmeler.) Aman ne boşansınlar, ne de anlayalım.
Sevil ve Tuna’nın babaları genç yaşta kanserden ölmüştü.Anneleri Yadigâr teyzem(aslında
büyük halamın kızı)sanki bir hücre hayatı yaşıyor gibi kararttı hayatını. Uzun süren bir yas
döneminden sonra çocuklarını düşünmeye başladı. Herşeyi çocukları oldu.Onların okuldaki
başarıları en büyük öğünç kaynağı oldu. Her zaman alt kat, rutubetli, karanlık evlerde
yaşadılar.Çocuklarını küçük bir bebek gibi koruma altında yetiştirdi. Anneleri ölünce kızlar
ev işi,yemek bir şey bilmiyordu. Öylece kalakaldılar. Sevil evlenmek istemişti biriyle. Onun
tahsili Sevil’den az olduğu için teyzem uygun görmemişti. İki kız bir erkek bekâr bir evde
hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar.
Sülâledeki kadınlardan sonra sıra erkeklere geldi. Aman üff dedi küçük kardeşim erkek değil mi? Ne diye evleneceksin? Yanımda birini düşünemiyorum bile.Ben atıldım söze onlar
sadece hayal ederken güzel. Gerisini boşver. Iııy, hele bir de yaşlı olursa, al başına belâyı.
Elin adamının töğmüreğini çek,Allah korusun.Benim bir numara küçüğüm Nazife heyecanla
araya girdi:
"Bak size bir şey anlatacağım. Dün Nazik ne dedi. Kendinden ya beş yaş küçük, ya büyük olacakmış evlenirse."
Gülüşmeler.
"Ama bak evlenirsem dedim, evlenmem de. Şu evlenme prograamına gideceksin dedim.Ne
güzel, bayanlara bir villâ tahsis etmişler.Saçlar başlar yapılıyo.Kadınlar güzelce bedavadan
yaşıyorlar. Onun için yani. Evlenipte n’apacaksın."
Kardan soğuktan başladım konu nerelere geldi. Şimdi nasıl bağlayacağımı düşünüyorum gece gece. Dışarda Ankaranın dondurucu ayazı. Sevil’gil bahçeli, tek katlı evlerinde soba yakıyorlar. Sanıyorum eskiden kullandığımız kuzine sobadan almışlar. Soba yakmada daha
acemiler Çay yolundaki evleri kaloriferliydi.Tuna Sevil’e öreceği hırkaya başladı mı acaba?
Kendine ördüğü iki kişilik gibi olmuş. Bayanlar lokalindeki kadınlar gülmüşler ona. Nasıl ne
boyutta nasıl ölçmesi gerektiğini anlattık.Ha sahi bizim Akşam kız sanat okuluna gittiğimizi
duyunca sanki inanmadı. Nerdeydi diye sordu. Onlar yüksek okul bitirdiler ama bizim
geldiğimiz düzeye henüz gelemediler. Daha yolun başında gibiler. Öylesine ürkek. Okul
ve diploma her şey değil sanıyorum.
Sabaha kar yağar mı acaba? Sanmıyorum. Bu ayaz daha sürer gibi.
9. 12. ’013 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
şu evlenme programına
geçen hanıma ben de gideyim
dedim
biraz yaşayım
sonra bakınca ters ters
neyse
senle yaşamaya devam edeyim dedim
şaka bir yana
o evlendirme programları
insanları nasıl da ekran başına kilitliyor
hele 18 25 yaşlarındaki kızları
erkekleri görünce şaşırıyorum
ama sonuçta ülkemizin bir gerçeği
yazı
anılarla şimdi arasında gitmiş gelmiş
kuzine
normal soba
biz hatırlıyorum da
su yoktu
dışarıdan kova kova taşıyorduk
elektrik yoktu
ama
o
zamanlar
şifreli kapılarımız yerine
kapısı her daim açık komşular vardı
tebrik ve saygılarımla düşündaşım
glenay
kim evlendi, kim evlenmedi biliyoruz. Bazen bakıp, aa bu daha mı burada
dediğim oluyor.
Kardeşlerime takılıyorum ve sonunda ekliyorum.
Kız, ben hiç gider miyim, Allah korusun. Süslen, püslen koca bekle:)
Eskiden yeni evliyken kapımı bile kilitlemezdim. Çıkan gelirdi. Halam ve
evlendiğim adamın halası bana çıkışırdı. Kızım, kapın açık. Neden kapını
kilitlemiyorsun. Allah korusun, arsızı var, hırsızı var diye. Güler geçerdim.
Ne yazık ki kapılar şifreli ve iyiki de öyle diyoruz. Çünkü buralarda gerçekten hırsızlar var. Bizim evlere dadanmışlar.Kar maskeli birisi geçen
gün bizim apartmana girmiş. Ne arıyorsunuz diye sorunca başını önüne
eğip, yüzünü gizleyip, kaçmış..
Çok uzattım,
teşekkürler düşündaşım,
selâm ve saygılar..
glenay
böyle bir niyetim var.
Doğru dürüst bir şey olsun istiyorum.
Nasıl yazmam gerektiği konusunda ilham bekliyorum:)
Başlasam, iyi olacak.
Çok teşekkürler,
selâm ve sevgilerimle..
Ankara'nın soğuk geceleri geldi aklıma.
Haymana yolundaki fabrikada ne çok üşürdük.
Saçlarımız, sakallarımız, bıyıklarımız donardı.
Ağaçların buz tuttuğunu ilk orada görmüştüm.
Eğer,
ısınma probleminiz yoksa, Ankara geceleri güzeldir.
Kışı, kış gibi yaşarsınız.
Yok,
fakir fukara iseniz, işkenceye dönüşür kış bozkırda.
O kadar şiddetlidir ki ayazı,
kar yağsın da, hava ısınsız diye dua edersiniz.
Bir Çubuk'luya bunları anlatmak saçmadır biliyoruz ama,
Ankara kışlarından biri iki söz etmeden geçmek de gelmiyor insanın içinden.
Bu güzel yazı,
orada geçirdiğimiz günleri getirdi aklımıza.
Her ne olursa olsun,
Ankara,
soğuk iklimi ile de güzeldir.
Ne kendim, ne de ailem hiç hasta olmadık orada.
Havası serttir ama, sağlamdır.
Yazıdaki sıcacık aile ortamı tebessüm ettirdi bizi.
Çocukluğumuzun kuzineli, kestane kokulu kış gecelerine götürdü bizi.
Güzeldi.
glenay
İki-üç gündür bu soğukluğu gündüz de yaşıyoruz.
Geceyarısı kar yağıyordu. Hava biraz ılır diye umdum ama yine soğuk.
Soğukluk insana direnç de veriyor.
Önceki evim sobalıydı.Sobalı odadan dışarıya mutfağa falan çıkınca üşürdünüz. Çok soğuklarda oraya daelektirik sobası yakardım.
Hemen hiç hastalanmazdım.
Kış bizler için kolay, kış yoksullara geliyor..
Güzel yorumunuza çok teşekkürler,
selâmlar.
Gerçeklerin öyküsü canlı bir sohbet havası içinde ne de güzel verilmiş. Can kulağıyla dinler gibi bir solukta okudum.
Karda kışta üşümesin bu güzel yürek.
Tebrikler Nazik hanım kaleminze.
glenay
oturup yazdım.
Çok teşekkürler,
selâmlar..