- 396 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Totem Kültten Dini Külte 3
İttifakı dönem; toplumsal oluşmalar dönemi ve giderek köleci dönem oluşla, sınıf çelişkili birliği üzerine almış bir devinme şeklidir. Böylece totem dönemden beri olan içimizdeki sessizliği ifade açınımlarıyla açıklık edebilmemizin dil araçlarını oluşma ve bu sessizliği sosyo toplumsa bağıntılarıyla düşünme edebilmenin de dönemidir. Ve bu süreç ittifakı dönemlere uygun bir mantıkı dil çeviri kalıplarını; kendi ilişkin bağıntılarıyla (kodlarıyla) oluşturmaların, dönemleridirler.
İnsanın kendisiyle; insanın grubuyla; insanın toplum ve sosyal yapısıyla; insanın doğayla söyleştiği; bunları içine alıp; dışına serdiği; seslendirip, anlamlandırdığı; giyinişlere büründürüp somut kıldığı kendisine sorun olan konu nesne ve öznelerini bilinir yapıp, adreslemelerini ortaya koydular. Bu bilinirlikti adreslemeler içinde seçme ayıklamalarının sistematikleri de, hızla işletilmeye başlandı.
İttifakı sistem, üreten ilişki bağıntılarını oluşturan, bunun sosyal ve toplumsal girişmelerini okumayan süreçti. Ortam okunması ihtiyacı, odak nokta kutsallığına tabîyidi. Totem nokta düzenlemelerle eylem sel düşünmeye dek konuların kıyaslamanın mihengi olmuştular. Doğrular, eğriler, meşrulaşmalar bu odak noktasıyla foya edilirlerdi. Odak noktası böylesi bir osilasyonlarla salınmanın özeğidirler.
Bu odak noktası kişinin dışında olduğu zaman, en uzak oluşla kişiye uzaklığı, kişinin üşümesi, kişinin ısınması, kişinin korku ve haz duyması kadar bir mesafeyle kişiye uzaktırlar. Yani mesafe, kişinin temas ve bağıntı kurduğu dış girişmeli etkilerin değinim kuşatması içindeydi. Dıştaki etkilerin hissedilmeleri kadar size uzaktırlar. Odak duyarlıklı alanlar kişiye bu kadaruzak noktadadırlar. Yine kişi içinin totem noktası bir kişiye, en yakın olduğundaki uzaklığıysa, sizin kendi iç ağırlık özeğinizdirler.
Yani dünden bugüne gelen ittifaklar dönemi ve günümüz, bir yandan üretim ilişkilerini oluşma, insan öznel yapılaşmasını ortaya koma; hem tüm bunlarla birlikte bağıntısal oluşla Yüce Tanrı’ya dolaylı yollardan bakmanın araçsa nesnelerini oluşma dönemleridirler. Hem de Yüce Tanrı ülküsüyle dini sistemlerini, üst kültürel inşa etmenin dönemidirler.
Şunu çok iyi bileceğiz ki bu günkü Yüce Tanrı’yı anlamamıza delalet etmeleri için bu tür dolaylı bakış yolu ve bu bakışı, ülkü olarak yansıtma şeklimiz; alternatifi olmayan bir yol değildir. Nasıl bütün sosyo toplumsa olayların her bir başlangıç seçenekleri içinde biz sadece birini seçmekle, diğer yolları daha baştan eliyorsak; bu elenen yollar aynı zamanda da Yüce Tanrı’yı dolaylı gözlem yapacak olan yolların aracı yol ve yöntemleri olmaktan çıkmaları da demektir. Bu demek ki, bizler bütün gözlemsel olabilir diğer elenen aracı zaman zemin hareketlerine, hiç bir zaman sahip olamayacağımızın anlamına gelir.
Şu an, cari olan bu yol; dünyamızdaki ve evrendeki Yüce Tanrı’ya dolaylı bakışım yapmanın içinde oluşla, asla ne tek bakış yoludurlar; ne de Yüce Tanrı anlayışı ile insanları olgun kılacak olmanın tek yoludurlar. Ha keza, insanların Yüce Tanrı anlayışları içinde olmalarıyla insanın kendisine yansıyacak olanla; insanı anlayışça dönüştürecek; insanı eylemli kılacak olan tek ülkü kılış yolu bu bizim yolumuz değildirler. Biz yine ana konumuza dönelim.
Totem dönemden beri grup koruyuculuğunun doğrudan gruba ve toteme hitap etmesi vardı. İnsanın mana gücünü beden teması çevresinde hissetmesinin yaşantılaşması vardı. Oysa şimdiki insan kişisel mana gücüyle, dıştaki mana gücüne temas ettiği noktalar arasına, mal mülk edinmenin kaygı sal tetiklenişini alışla, insan diken üstündeydi. Artık manayı yansıtma bu aracı üzerinden olacaktı. Diken üstünde oluşla insanlar, alışşkın oldukları grup koruyuculuğundan yoksunluklarını duyup, kendi yalnızlıklarını derin derin duymaya başlamıştılar.
Şimdiki ittifakı kişinin bizatihi temas içinde olduğu grubuyla, totemiyle ve mana gücüyle; kişinin kendisi arasına başka aracılar girmişti. Bu aracılar kişiyle, kişinin günlük bizatihi temasında olduğu şeyler arasına duvar gibi perdeleme yaptılar. Bu perdelenmelerde ötürü, totemi ya da grubu, kişiye görünmez olup; engeller gerisinde kalmıştılar. Bir jenerasyon sonra da hem totem nokta, hem totem grubu, kişiler için tamamen sis duvarları gerisinde kalacaktı (yabancılaşacaktı).
Bu duvar ya da sis gerisinde kalmanın nedenlerinden birisi de hiyerarşinin oluşmasıydı. Hıyerarşi zorunluydu. Böylece grup merkezi ile kişinin kendi arasında gizli bir duvar ve gizem vardı. Somut olan odak merkezi ve totemi anlama, bu hiyerarşik aşamalaşmayla iyice ökülte olmaya başlamıştı.
Yine büyüyen ittifakı yapı mekân uzaklaşması yapışla ana merkezin günlük görüngül bilinir katılımla işler olmasındaki kopukluğu da beraberinde getiriyordu. Mekân kopukluğu demek, olgu ve olayların zaman yer bağıntılı kopukluğu da demektir. Böylece sosyal insan, karmaşıklaşan toplumsal işleyişi algılamada hayli geri kalıyordu. Eskiden insanın bizatihi içinde olduğu ve katılımcısı olduğu osilasyon merkezini bilmek için insanların şimdi kendi yorumlamaları için fantezi yapmaları gerekiyordu.
Bu türden de çatışıp girişişlerle ilerleyen gelişme çığlaması mülk edinmenin kast sal yansıyan bilinciyle yöneticinin de sorumlu olup hesap verirliğini de düşündürtecekti. Çünkü eskiden yönetici sadece rutin grup kararını düzenleyen bir başlatıcıydı. Oysa şimdiki yöneticiler insanın rızkını ellerinde tutuyorlardı! Yöneticiler grup işlerinin görmenin yanı sıra, kişisel işleri de görüyorlardı. Bu hal kişileri kayırmalarına neden oluyordu. Yöneticiler özel mülk edinme ve özel menfaat edindirmenin içindeydiler.
Yöneten dilediğine dilediği gibi rızk veriyordu. Yöneten totemi (ilah) kutsallıktı kişi, kendi aralarında canlı kanlı olan, tabu kılınan kişiydi. Böylece yöneten totemi kişinin az çok bir sorumluluğu ve hesap vermesi de olmalı ve sorgulanmalıydı. Doğrudan katılım ve denetlenme henüz ortaya konamayacaktı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.