- 2279 Okunma
- 32 Yorum
- 3 Beğeni
YA NASİP
“Hava çok sıcak biraz serinlikte kazacağım.
Toprak çok sert suladım ama yine de demir gibi”
Kazmayı olanca gücüyle toprağa gömdü.
Eski gücünün olmadığının farkındaydı.
Aynı hareketleri birkaç defa tekrarladı.
“Of olmuyor biraz serinliği bekleyeceğim”
Bu gün tatsızdı. İçindeki bulanıklık bir türlü gitmiyordu.
Bir ağacın gölgesine oturup ayaklarını uzattı.
Yaktığı sigaradan derin bir nefes çekerken tanıdığı sese kulak kesildi.
“Ne haber Hasan yine kazıyor musun?”
“Evet, burada başka ne yapılır ki”
“Sahipli mi?”
“Şimdilik yok ama ya nasip kim bilir kime?”
“Önceden mi kazıyorsun?”
“Böyle iyi oluyor birkaç tane hazırlıyor bekliyorum.
Bana telefon gelince tekrar buraya gelip sağını solunu düzeltiyorum.”
“Peki, erkek ve kadın için aynı mı?”
“Hayır, kadının mezarı erkeğin mezarından daha derindir”
“Anlamadım niye ki?”
Kadınların mezar derinliği göğüs hizasına kadardır. Yani namaz kılarken ellerini birleştirdiği yer göğüslerinin üstü olduğu için. Erkeklerin mezar derinliği de namazda ellerini birleştirdikleri bel hizasındadır.
Böyle olduğu için kadının mezarı erkeğinkinden daha derindir.”
“Boyunu nasıl ayarlıyorsun”
“Çoğunlukla iki metrenin üstünde eni de onun yarısı kadar”
“Sağ ol be Hasan inan bilmiyordum.”
“Peki, ne kadar ücret alıyorsun?”
Belli rayici yok ama helallik alırken cenaze sahibi borcumuz ne kadar diyor bende valla en garibanı bile yüzeli veriyor siz ne verirseniz verin diyorum.
Cebime sıkıştırdığı zarfı sonradan açınca dediğimden daha fazlası çıkıyor. Çoğunluk böyle
“Ya parası yeterli olmayan”
O gün insanlar değişik oluyor.
Belki kaybettiği kişinin acısının hafifletmesi için mi nedir çok veriyorlar.
Kahvehanede bir çay bile ısmarlama yanlar o an bayağı cömert davranıyor.
“Vallahi sende uyanıksın en fakiri yüzeli deyince adam ne yapsın”
“Gel kolaysa kaz bakalım, yağmurda soğukta sıcakta hasta olsan bile tek başına, bu işin mazereti yok aslanım”
“İyi vallahi günde iki cenaze olsa işin iş”
“Bazen iki üç, çoğu zamanda hiç olmuyor. Ne yaparsın nasip işte”
Davetsiz gelen bu kişinin sorgulaması canını daha da sıkmış içindeki sıkıntı daha da artmıştı.
Meraklı soru üstüne soru yağdırıyordu.
“Defin nasıl oluyor. Çok cenazeye gittim ama hep uzaktan baktım detayları bilmiyorum.”
“Sen kafana takma sen öl gerisini işin ehilleri çözer.
Elinde tuttuğu kazmaya dayanarak biraz kasıldı.
Sesini ayarladı bilirkişi edasıyla:
“ Emri hak vaki olduğunda sala verilir.
Sala yaşanan ömrün son şarkısıdır.
Cenaze evden alınıp gasil hane ye getirilir, yıkanır.
Bir tutam pamukla tıkaç yapılır. Biçilen kefeni giydirilir.
Tabuta yerleştirilip namazının kılınacağı caminin musalla taşında görücüye çıkartılır.
İşte son yolculuk başlamıştır.
Kılınan cenaze namazından sonra hoca üç defa sorar.
Hakkınızı helal ediyor musunuz? Cemaat hep bir ağızdan ediyoruz diye karşılık verir.
Merhumdan bizar olanlar bile hakkını helal ederler.
Daha sonra benim kazdığım yere tüm cemaatle gelinir kuran okunmaya başlar.
Cenaze kazılan çukura indirilir, kefenli naaşın içine birkaç kürek toprak atılır. Tahtalar döşenir.
Eskiden hasırla örtülürdü şimdi naylon koyuyorlar.
Tüm tanıdıkları ve akrabaları kürek dolusu toprakları üstüne atarlar.
Mezara şekil verilir.
Başucuna adı soyadı doğum ve ölüm tarihini belirten yazılı tahta dikilir.
Toplu duadan sonra işlem tamamlanmıştır.
Hoca başucunda yalnız kalıp tövbe talkın verir.
Sıraya geçen akrabalarına cemaat taziyede bulunur ve dağılmaya başlar.
Sevilen sayılan biriyse gelenleri çok olur. Sevilmeyen biriyse cemaati az olur bu durum kişinin bir nevi kamuoyu yoklamasıdır.
İşte böyle yaratanın en büyük adaletler inden biride ölümdür.
Karun kadar zenginde olsan dünyanın en fakiri de olsan sahip olduğun tek şey iki metrelik çukur, dokuz metre bez ile bir tutam pamuktur.
“Ondan sonra ne olur?”
“Bilmiyorum onu ölünce göreceğiz.
“sağ ol Hasan hadi sana kolay gelsin”
Pür dikkat mezarcıyı dinleyen kişi merakını giderirken
Birazda hüzün dolmuştu.
Etrafındaki yazılı mezar taşlarını okuyarak gözden kayboldu.
Canını sıkan adamın arkasından bir süre bakakaldı.
Bilmediği konularda aydınlattığı içinse çok mutlu idi
Toparlanıp doğrulmak istedi.
Dermanı kesilmiş hızlı hızlı soluyordu.
Her iki kolunun uyuştuğunu fark etti.
Göğüs kafesinin içinde şimşekler çakıyor.
Başı zonkluyor, çenesine doğru hızla yayılan sancı bir türlü dinmiyordu.
Bağırmak istedi beceremedi.
Kızaran yüzünü ter basmıştı.
Gözleri yuvalarından çıkacak gibiydi.
Nefes alması daha da güçleşti.
Midesi bulandı iniltiyle karışık anlaşılmaz bir şeyler mırıldandı.
Sıklaşan sancılar hızla gelip giderken iki büklüm bir vaziyette biraz önce kazmaya başladığı toprağın üzerine yığılıp kaldı.
YORUMLAR
Komutan, hani var ya; nasıl desem, ya da nasıl yazsam.
En iyisi yazının şu kısmını kopyalayıp yapıştırmak...
!!!
“Defin nasıl oluyor. Çok cenazeye gittim ama hep uzaktan baktım detayları bilmiyorum.”
“Sen kafana takma sen öl gerisini işin ehilleri çözer.
**
Acaba işin bu kısmını kaç kişi merak edip de kağıda dökmeyi akıl etmiştir ki?...
Çok düşünürüm ölümü nerede, nasıl,ne zaman olacak diye ölüm bana göre çok acı bir gerçek hani insan bir kendisi olsa doğduğu gibi hep yalnız yaşasa ölüm o kadar acı gelmez ama geride bırakacağımız sevdiklerimiz,can yarılarımızı düşününce kendi adıma ben çok duygulanıyorum,ALLAH hakkımızda hayırlısını versin inş.işte bilinmezlik ,işte kader insana kendi mezarını da kazdırıyor çok düşündüren ,çok duygulu bir öykü yüreğinize yetkin kaleminize sağlık üstadım.başarılarınız daim,kaleminiz kavi ömrünüz sağlıklı ,mutlu uzun olsun. selam saygılarımla.
yaşamın büyük bir gerçeği, doğuma inanıyoruz, ama iş kendi ölümümüze gelince sanki herkesin başına gelecek ama bize gelmeyecekmiş gibi davranıyoruz
gerçekleri hatırlatma açısından,
usta kalemden, ustaca kaleme alınmış bir yazıydı
kutlarım Tacettin ağabey
her dem saygı ve hürmelte
(gecikmişliğim bağışlana lütfen )
Kalem usta olunca konu ölüm de olsa ilgiyle okutuyor okura ...
Ama ,annemi kaybettiğimden beri sevmiyorum bu kelimeyi .
kendim için değil sevdiklerim için korkuyorum ondan .
bu yüzden bu öykünü sevemedim komutan ....
güzel öykülerinde buluşmak dileğimle selam ve saygılar ...
Bir akrabamın cenazesine katılmıştım yıllar önce, rahmetliyi oğlu eliyle kabire indirmiş ama hiç ağlamamıştı, hayret etmiştim.
Bundan beş yıl önce Annem vefat etti, ben de elimle kabre koyup sağına yatırdım, hiç ağlamadan.
Demek ki Allah sabrını veriyor gerçekten.
Etkileyici bir öyküydü, emeği ve yüreği kutlarım komutanım.
Selam ve saygımla.
Ölüm bana hiç korkutucu gelmiyor... En sevgiliye kavuşmak... Allah'a hakkıyla kul olmak ve İnsanlığa en güzel örnek olmak! bütün mesele bu sanırım.
neylersin ölüm herkesin başında.
uyudun uyanamadın olacak.
kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
bir namazlık saltanatın olacak,
taht misali o musalla taşında.
Cahit Sıtkı tarancının otuz beş yaş şiirinden küçük bir alıntıyla hoşçakalın demek isterim.
Tutulup kaldım inanın hocam...off ...içim daralmadı desem yalan olur...ne kadar ölüm gerçeğine inanırsak inanalım, gerçek yüzünü gösterdiğinde, ( akrabada, arkadaşta, hatta hiç tanımadığımız insanlarda bile ) kabullenişi en zor olan ...en dayanılmaz olanı değil mi...
yaşamak kimseye baki değil ....Er ya da geç hepimizin gideceği yegane yer kara toprak...
Rabbim onunda en hayırlısını nasip eylesin hepimize.Karatoprağa tam vücuduyla giremeyenler de var.
Her zaman ki gibi etkili ve usta kaleminizden güzel bir yazı daha okudum.Varolsun emekleriniz.
Selam ve en derin hürmetlerimle yüreğinize.
Sevgili Abim.
Böyle bir yazıya nasıl bir yorum yapılır ? Bir kaç defa yazdım sildim, yazdım sildim.
Sonra şunları düşündüm: Mesleği mezar kazmak olan bir insan, o mezarları kazarken acaba neler hisseder?
Mesela , mesleği cellatlık olan insanlar vardı bir zamanlar, sanki o idam edilecek kişileri suçlayan, onları suçsuz, günahsız yere katletmiş gibi horlanan insanlardı. Hiç kimse sormazdı onlara neler hissettiklerini. Toplumun gözünde kara vicdanlı kara insanlardı hep onlar.
Gerek mezar kazanlara, gerek cenaze yıkayanlara, onların namazını kıldırıp talkınlarını veren hocalara, hatta otopsi uzmanlarına hep sorulur '' Hiç mi korkmuyorsunuz ölüden?''
Peki korulması gereken ölü müdür yoksa diri mi? Bize her türlü zararı verebilecek olan diriden değil de hiç bir zararı olamayacak ölüden korkmak da ayrı bir tezattır zaten.
Ölüm, mezar ve ahiret..Hiç bir zaman unutulmaması gereken bir olgu ama her nedense ya haberlerde birilerinin öldüğünü okuduğumuz, gördüğümüzde, bir tanıdığımız öldüğünde, bir mezarlığın önünden geçerken '' Bütün nefisler ölümü tadıcıdır'' ayetini ördüğümüzde yahut da artık yaşlandığımızı fark ettiğimizde aklımıza geliyor.
Nasip ise ap ayrı bir olay.
Gelin ata binmiş '' Ya nasip '' Demiş diyen atalarımız boşuna dememiş.Bir mezar bile '' Ya nasip '''
Ah be abi.
Sen yazınca sayfalar dolusu yazacak şey oluyor da burada kaeseyim ben
Ellerine, yüreğine sağlık
Selam ve sevgilerimle.
...
...NE AKICI NE AŞİNA NE MÜSTESNA BİR YAZI !. BİR YUDUM SU BİR NEFES GİBİ,, BİR HAYATDI BAŞLADI BİTTİ !... ANA FİKRİNDE İNSANLIK, EMEK, VİCDAN SEVGİ VE HÜZÜN VARDI BU YAZININ... AMA EN ÇOK DA, ; BİZLERİ YARADANIN ASLA AKLIMIZDAN ÇIKMAMASI GEREKTİĞİDİR !.
...KALEMİNE YÜREĞİNE SEVGİ VE SAYGILARIMLA "KOCA ŞAİR"İM ;
Okurken buz kesti sanki soluğum.
En çok sevdiklerimizi o kara toprağa koyar,birde üzerine kendi ellerimizle toprak atarız.Her ziyaretimde kendi ellerimle koyduğum o mezardan yine ellerimle çıkarsam diye düşünüyorum.hani diyorum belki bir umut.bir kez daha görürüm o gül yüzünü.İmkansızlığı bir tokat gibi yüzüme vurduğunda o toprak attığım güne lanet ediyorum.Ya nasip, belki birgün yanına bende düşerim.
Yazıyı okurken gözümün önünde canlandı yine yaşananlar.
Güzel yüreğinize sağlık üstadım.Bu sabah payımıza hüzün düştü.
Dilerim yüreğiniz uzak kalır hüzünlerden.
Saygı ve selamlarımla.
Bu gün komşumun vefat eden kocasını 40 okuması var ve 40 gün önce binamızdan cenaze çıktı aklıma o geldi. Ölmeye gör nasılda günler geçiyor 40 gün olmuş bile. Geride kalanlar konuşuyor, acıkıyor ve yemek yiyor hatta azda olsa gülüyorlar bile.
Yeterki ölmeye gör ve mezara konduğunda en sevdiklerin toprak atıp seni gömüyorlar :(((((((((
Anlamlıydı
Selam ve saygılar
Yine harika bir konu, nerden aklına geliyor bilmiyorum, yoksa olayı geçekten mi yaşıyorsun.. Pek tatlı bir konu olmasa da öyle sürükleyici ki bir çırpıda okuyuverdim. Sonra da şöyle bir düşündüm,yaa Fethi dedim eninde sonunda insanoğlu geldiği yere geri dönüyor,giderkende bir şey götüremiyor ...
Kalemine,eline diline sağlık.. selamlarımla...