- 784 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ol Efsane
Bir an kısa bir sessizlik oldu.Koca koca taşların arasından yükselen alevler daha da canlandı. Ve o alevlerin içinden gelen aynı ses ağlamaklıydı;
“ Aşkım !” dedi “Beni çok bekletme ! Bellerophon bir gün gelecek, gelip de sevdama, yangınlarıma sarılacak diye bekledim. Ne tufanlar ne de fırtınalar içimde ki ateşi söndüremedi. Ve bilesin ki o yangın bir daha hiç sönmeyecek. Yeter ki sen...”
“Ben !” dedi Bellerophon ve devam etti;
” Ben, güzel Salina’nın oğlu ! Tanrılardan, Tanrılar kadar ölümsüzlük isteyen savaşçı ! Senin aşkına ihanet eden...”
“Sus ! Bellerophon sus ! De ki ,ben aşkımı öldürdüm ! De ki ona acıların en acımasızını çektirdim. De ki; onu tam kalbinden vurdum. Ama aşkıma ihanet ettim deme.”
“Chimera seni ...!“
“Bellerophon ! Aşkım ! Yanıma gel ! Al kanlara bulanmış ipek elbiselerini soyun .. Ve ölümsüz sevdamızı kucakla ! Gel ! Gel ! Güçlü kollarınla alevimi sımsıkı sar ! Başını yangın göğsüme yasla..Aşkım, sakın geç kalma !”
Bellerophon, gerçek ölümsüzlüğü görmüştü. Uzaklarda , puslar içinde ki Olympos Dağı doruklarına son kez baktı. Tanrıların hiç biri görünmüyordu.Fakat kanatlı atı Pegasus şaha kalkmış bir halde delirmiş gibi kişniyordu.Belli ki olacakları o da biliyordu.
Acı acı gülümsedi.
Saraylarında benim ölüm haberimi sabırsızlıkla bekliyorlar diye düşündü..Ağır yaralarına aldırmadan zorlukla da olsa ayağa kalkıp öldürdüğü aşkının yani Chımera’ın ağzından çıkan kocaman alevlere sarıldı.
Bellerophon’undudaklarından ne bir ah çıktı, ne de acı bir haykırış sesi duyuldu.
Sabaha karşı o da alevlerin arasında yavaş yavaş kayboldu. Belki de her ikisi de o mavi ülkenin yıkıntıları arasında hiç kimsenin uğramadığı ve uğramayacağı tek odalı bir yer bulmuşlardı.. Kimbilir...
Bellerophon’nun alevler içinde yandığını gören Pegasus gümüş gemini Tanrıça Athena’nın elinden koparttı. Bir süre Olympos Dağı doruklarında başıboş dolandı durdu. Pegasus, dost acısını bulutlara bırakmak ister gibi çırpınıyordu. Her çırpınmada ve her şahlanışta gökyüzünde bağrı yanık bulutlar oluştu.. Pegasus’un her kanat çırpışında o bulutlardan şimşekler peydahlandı. Pegasus, o şimşekleri üstüne çekmek ister gibiydi. Fakat hiç bir şimşek onun acıya puslu bedenine tesir etmedi.
Bunu gören Pegasus bağrı yanık bulutların arasından sıyrılıp çıktı. Ve şaha kalkıp Tanrı Dağı’na doğru olanca gücü ile kişnedi..
Olympos Tanrıları karanlık perdelerini açıp Pegasus’a anlamsızca baktılar. Ve hiç biri
“Dur ! Pegasus! Ne yapıyorsun? ” demedi.
Pegasus, ak tüylerinin acı içinde yandığını hissetti. Bu acıdan tek bir kurtuluş yolu vardı; o da, o yolu görmüş olmalı ki can havli ile Güneş’e doğru kanat çırpıp gözden ıradı. Bir daha da geri dönmedi.
Olanları şahidi Ağustos böcekleri ise o günden beri korkular içinde çığlıklar atarlar. Ve en sıcak ay olan ağustos da, içlerindeki acıyı dışarı vururcasına koro halinde Chımera ve Bellerophon’un devasa aşkına yanarlar.Derler ki; ağustos böcekleri bunun için feryat eder, bunun için Güneş’in en kızgın halini beklerler.
Onlar yani bu olaya şahit olanlar
""Ol efsane böyle yaşandı ve böyle bitti dediler"
( Son bölüm, Olympos Dağı Efsanesi’nden)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.