- 681 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Çay teşebbüsü
Onu bir kuğuyla öldürmeye karar verdiğimde salıncakta sallanıyordum. Kırk beş yaşındaki bir adamın salıncakta sallanması, ellerini bırakması, onu sallayan çocuğa “daha hızlı itsene lan” demesi ve 48 numara ayaklarını iyice gererek havaya dikmesi hayli şüpheli gelebilir ama gelmesin. Çünkü çocukluğumdan beri en yaratıcı fikirler aklıma salıncakta sallanırken gelmiştir. Misal fizik yazılısında vektörlere dair bir konuya takılınca sınıfa salıncak kurunca sınıftan atılmıştım. Bu da fiziğin bana göre olmadığını anlamama yardımcı olmuştu.
Onu neden öldürmek istediğimi uzun uzun anlatmak istemiyorum. Çünkü uzun uzun sebepler sıralamak onu çok önemli biri yapar. Sadece öldürmek istiyorum onu. Hayatta türlü hallerini gördüm; kabızken, ishalken, sevişirken, bilgisayara format atarken ve daha niceleri; şimdi ise ölü halini görmek istemem kadar doğal bir şey olamaz. Peki neden bir kuğuyla? Bunun da pek çok nedeni var. Mesela Flamingo ile öldürmeye çalışsam ardımda pek çok delil bırakabilirim. Deve kuşu fazlasıyla dikkat çeker. Tam öldürme anında başını kuma gömerse – ki burada kum en iyi ihtimal- veya yumurtlarsa sıçtığımın resmidir. Hele yumurtlarsa baba olmayı başaramayan bu heteroseksüel adamın annelik dürtüleri perçinlenip eşcinsel bir duruma gark olması içten bile değil… O yüzden bir cinayet işleme planının durduk yere bir cinsiyet ameliyatı başvurusuna dönüşmesi hiç işime gelmez.
Gelelim asıl soruya; o kim? Onun kim olduğunun bir önemi yok. Aslında var da ben anlatmak istemiyorum. Sadece şunu bilin o herkes gibi ismi olan biri… Ben lisede salıncak vakasıyla sınıftan kovulduğumda tüm sınıf fırsattan istifade kopya çekmeye çalışırken o ardımdan gülmüştü. İlk kez âşık olduğumda kıza beni övmesi dileğimi abartarak yerine getirmiş ve dünyanın en iyi ip cambazlarından biri olduğumu söylemişti. Hayır, çamaşır ipiyle ne yaptığımı anlatacak değilim… Aslında onu çamaşır ipiyle de boğabilirim ama onun pisliğini bu şekilde örtbas etmek istemiyorum.
İkinci can alıcı soruya gelince, neden bir kuğu? Çok basit, kuğu bir cinayet aleti değildir. Son derece estetik, balesi bile olan, bembeyaz, masum bir hayvandır. Bir bıçakla öldürecek olsam cinayet için tasarlanmış bir şeyi amacına uygun kullanacağım. Bu da onu sevindirir. Tabanca kullansam yine öldürmeye hizmet eden bir aleti kullanmış olacağım. Bu da hem silah satıcılarını, hem silahı hem de onu sevindirir. Kuğu ise baktığınızda size huzur veren bir yaratıktır. Hiç pompalı tüfeğe bakıp şiirler yazan veya hülyalara dalan birini görmedim ama kuğuların etrafı âşıklar ve şairlerle doludur.
Salı günü öldürecektim onu. Özel bir nedeni yok, o gün ikimiz de boştuk ve ikimiz de tavla oynayacaktık. Ay ortası olduğundan ve para durumlarımız elvermediğinden bende buluşacaktık. Traş oldum, çay demledim ve satın aldığım kuğuma yem attım. Açıkçası banyomdaki küvette bir hayli mutluydu. Birazdan bir cinayet aleti olacağından haberi yoktu. Kapının çalınmasıyla onu içeri aldım. Bir süre havadan, sudan, ekvatordan, yağmur ormanlarından ve kızların kalçalarından konuştuktan sonra çay içmeye başladık. Ajda bardağını her gördüğümüzde Ajda Pekkan’ın yaşını hesaplamaya çalışırdık. Yine öyle yaptık. Onun matematiği iyi olmasına rağmen başaramazdı bunu. Hatta bir ara Einstein’ın ruhunu çağırmayı planlamıştık ama sonra üşenmiştik. O tavla için siyah pulları alırken ben çaktırmadan banyoya geçtim. Ve kuğuyu kucağıma aldım. Kulak mememi gıdıklayarak cinayetin şiddetini arttırıyordu. Terlediğim zaman kanatlarıyla alnımı silip kendimi vicdan denilen hadiseden arındırmaya çalışıyordum. Sırtı bana dönüktü. Kuğuyu aylardır hazırladığım amacı için kullanmama az kalmıştı. Hızlıca kuğuyu kaldırdım ve ona vurdum. Birden bana dönüp ne yaptığımı sordu. Kahkaha atarak anlamsız soruyu savuşturdum ve kuğuyu peşpeşe “al sana, al sana” diye vurmaya devam ettim. O anda kuğu öldü. Dizlerimin üzerine çöküp “ne yaptın sen manyak” diye ağlamaya başladım. Şaşkındı, elinde zarlar vardı. Bana doğru olan konumu itibariyle zarlar düşeşti. Demek ki zar tutuyordu… Ne yapacağını bilmez halde bana bakıp “bir şey yapmadım” diye tekrarlıyordu. Gözlerimi hafifçe kısıp “sen yaptın, kuğumu sen öldürdün” dedim. Nasıl oldu bilmiyorum ama bir anda dizlerime kapanıp ağlamaya başladı. Zarlar bu sefer de şeş cehardı. Onu sertçe itip kuğuyu kucağıma aldım ve evden koşarak çıktım.
Hastanede onca müdahale yapılmasına rağmen kurtarılamadı. Gelen polislere verdiğim ifadede suçlunun o olduğunu söyledim. Kuğumu kıskanıp öldürdüğünü belirttim. Evimden yaka paça götürülürken hâlâ ağlıyordu. Elindeki zarlar yere düştüğünde hep yekti. Tüm meraklı komşularım balkonda birbirlerinin iç çamaşırlarından kopya çekerken ben kahkahalar içinde ona gülüyordum.
YORUMLAR
Kuğunun kafasını adamın ağzına sokup boğulmasını izleyecek sandım. :)) Değilmiş.
imge_ve_sanrı
Manyak bir öykü, okuyucuyu ters köşeye kıvırmışsın. Bu çok iyi. Adamın ağlaması içime dokundu. Birden ölseydi hiç bir şeyin farkında olmayacaktı. Bu davranışın kafasında çeşitli sorular uyandıracağı kesin. Onları da okuyucular bulsun derim. Zira amaç öldürmekten ziyade, yaşarken ona karşı bir tavrı görmesidir.
Öyle kahkaha atıyor adam, buna işte. Şerefe ..olan kuğuya oldu gibi.