ANADOLU’NUN ORTA YERİNDE BİR AVRUPA ŞEHRİ ESKİŞEHİR
[Eşimin işyerinden bir arkadaşının düğünü için çoğunluğu nisa taifesinden 11 kişilik grubumuzla İstanbul’dan yola koyulduk. Düğün Pazar gecesi olmasına rağmen Eskişehir’i gezelim diye Cumartesi sabahtan yola çıkmıştık. Şoförümüzün üstün iş anlayışı ve vazife bilinci sayesinde biraz olaylı ve yaklaşık 1 saat geç başlayan yolculuğumuz, yolcuların uyumu sayesinde neşeli bir ortamda devam etti.
Eskişehir’in girişinde bizi daha önce İstanbul’da çalışmış, daha sonra eş durumundan Eskişehir’de yaşayan dünya tatlısı Özge ve eşi Baki karşıladı. Hararetli bir kucaklaşma faslının ardından Özge’nin önceden hazırlamış olduğu plan dâhilinde gezimize başlamadan önce kalacağımız yere yerleşmeye gittik. İlk gün planında birlikte yenecek bir akşam yemeği olduğundan hanımların kıyafet değişimleri kaçınılmazdı.
İlk durağımız kültür parktı. Eskişehir gibi Anadolu’nun orta yerinde yer alan bir şehrimizde dört başı mahmur bir plaja rastlamak gerçekten şaşırtıcı idi. Kültür park, içinden geçen porsuk çayı, modern yürüyüş ve spor alanları, çocuk oyun parkları ve yeşil doğası ile harika bir yer olmuş. Ayrıca içinde fayton sefası, midilli turu gibi nostaljik aktiviteler de mevcut. Eskişehir’e gelipte Çibörek yemeden olur mu? Kültürpark içinde bu hizmeti veren güzel çay bahçelerinden birine oturup siparişlerimizi verdik. Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim; Eskişehir’de bir çibörek istiyorum dediğinizde garson kızlar siparişinizi not ediyor ve 5 ad. çibörekten oluşan bir porsiyonu önünüze bırakıveriyorlar. Burada çibörekler köy düğünlerinde yüz görümlüğü olarak takılan beşibiryerdeler gibi işlem görüyor. Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, “çiğ börek” değil, çibörek diyorum sürekli. Ukala bilgisayar da her seferinde yanlış yazıyorsun diye, yazdıklarımın altını çizip uyarıyor ama doğrusu çibörek olacak. Ben de yeni öğrendim. Çibörek tatarca’da nefis anlamına geliyormuş. İlanen tebliğ olunur.
Kültür park’ın ardından şehir merkezinde küçük bir gezinti yapıp, porsuk nehri üzerinde tekne gezintisi yaptık. Ben Porsuk nehrinin çok eski halini hatırlıyorum. O zamanlar evde tuvalet ihtiyacınızı giderdikten sonra akşam yürüyüş yaparken eserinizi görme imkânınız vardı. Şimdi ise yapılan ıslah çalışmaları sonucu Venedik kanalları gibi üzerinde gondol sefası yapılan, etrafındaki kafe’lerde hoşça vakit geçirilen muhteşem bir yer haline gelmiş. Şehir içinde birçok yol taşıt trafiğine kapatılmış ve tramvay hatları ile donatılmış. Böylece harika bir Avrupa kenti ortaya çıkmış. Burada Belediye Başkanı Sn. Yılmaz BÜYÜKERŞEN’in halk tarafından nasıl bu kadar sevildiğine ve her konu geçtiğinde Eskişehirlilerin övgü dolu sözlerine şaşırmamak gerekiyor. Bence yerel yöneticilerin hepsinin Eskişehir mucizesini görüp, ondan sonra göreve başlaması gerekiyor.
Porsuk çayı kenarındaki kafe’lerden birinde biraz zaman geçirdikten sonra akşam yemeği için Özge-Baki çiftinin rezervasyon yaptırdığı mekâna doğru giderken, Eskişehir’in İstiklal Caddesi diyebileceğimiz eğlence mekânlarının sıralandığı Doktorlar Caddesinden geçip, Eskiden hal binası olarak kullanılan, şimdi ise otantik şekliyle yeniden düzenlenerek kafe ve hediyelik eşya dükkânları ile donatılmış “Haller” bölgesine uğrayarak, akşam yemeği yiyeceğimiz mekâna ulaştık. Burası, açık ve kapalı alanları, içinde çocuk bahçesi, kaliteli müzik yapan canlı müzik grubu ve pizzadan deniz mahsullerine kadar Türk ve Dünya mutfaklarından güzel yemekler sunan harika bir yerdi. Grubumuzun neşesi, üyelerinin ağız ve kulak mesafesinden rahatlıkla anlaşılıyordu. Yemeğin ortalarına doğru, ertesi gün düğün törenlerine katılacağımız arkadaşlarımızın aramıza katılması keyfimize keyif kattı. Bu güzel ortamın ardından erkencileri yolcu edip, giden gider, kalan sağlar bizimdir anlayışı ile soluğu doktorlar sokağında aldık. Burada fasıl tarzı canlı müzik yapan bir mekânı ziyaret edip bir süre daha eğlendikten sonra soluğu işkembecide aldık. Baştan sona güzel geçen günümüzün sonunda, yüzümüzde tebessüm dilimizde sevda türküleri, 6 kişi bir taksiye sığarak kalacağımız yere doğru yola koyulduk. Taksideki konumum gereği vitese en yakın birey olarak 3. vitesin ne kadar rahatsız edici olabileceğini bizzat tecrübe ettim. Taksi şoförünün bizi yaklaşık 1 km. kadar önce indirmesi bile keyfimizi bozamadı. Yatağıma oturduğumda oda arkadaşıma iyi geceler dediğim anda uyumuştum bile.
Ertesi sabah kahvaltı için saat 10:00’da kararlaştırdığımız yerde buluştuk. Bu kez aracımız zamanından önce yerini almıştı fakat şoförümüz ortalıkta görünmüyordu. Bence bu adam tüm şoförlere örnek olmalı. Esnaf ve sanatkârlar odasında sergilenip, altına “böyle olmamalısınız” şeklinde bir not düşülmeli. Neyse bir grup taksiye binip Tepebaşı mevkiine doğru yola koyulduk. İkinci grubumuz tam taksiye binecekken şoförümüzün geldiğini ve intikalin olması gerektiği şekilde tamamlandığını görmek mutluluk verici idi. Şoförümüz ile yaptığımız pekte hoş olmayan diyaloğu saymazsak müthiş bir kahvaltı yaptık. Gerek Tepebaşı’nın manzarası, gerekse kahvaltılıklar mükemmeldi.
Eskişehir’e gelip de Odun pazarını gezmemek olur mu? İnsana tarihin içinde yolculuk hissi veren bu bölgede nereye bakacağınızı şaşırıyorsunuz. Kadınların kendi elleri ile yaptıkları hediyelik eşyalara bakarken, mutlaka aklınıza bu geziye katılmamış bir dostunuz geliyor ve bir şeyler alıyorsunuz. Fiyatlar da son derece makul.
Odun pazarının ardından, Kültür parka göre şehrin diğer ucunda bulunan Sazova parkına gittik. Burası da korsan gemilerinden şatolara kadar tam bir masallar diyarıydı. Özellikle çocuklar hangisine koşacaklarını şaşırıyorlardı. Büyükler için ise yemyeşil ortam ve yapay göl manzarası vazgeçilmez hisler yaratıyordu. Parkta kaliteli hizmet veren bir kafede buz gibi limonatalarımızı yudumladıktan sonra düğün hazırlıkları için geçici ikametgâhımıza yollandık. Malum düğüne gidecek kadınların, düğün günü öğleden sonralarını kuaförde geçirmeleri bir gelenektir. Bunu bilmeyen ve bu konuda eleştiri yapma gafletinde bulunan erkekler, değişik sıfatlarla aşağılanmayı hak ederler. Kadınlar, “doğaya biraz yardımcı olmanın bir zararı olmaz” mantığıyla hareket ettiklerinden bu ritüelleri mutlaka anlayışla karşılanmalıdır. Bir erkek, alışveriş konusunda toplum tarafından kendisine yüklenmiş olan “veriş” kısmını gerçekleştirip, bir de kuaförden çıkan kadına “saatler olsun” demiyorsa en makbul erkektir.
Akşam iştirak ettiğimiz düğün çok güzeldi. Gecenin sonunda üzerimizi değişip hemen yola koyulduk ve sabaha karşı İstanbul keşmekeşine katıldık. Pazartesi günü yorgun argın mesaiye başlasak ta hepimizin yüzünde asılı kalmış tatlı bir gülümseme dikkat çekiyordu. Eğer hala görmediyseniz, gezmediyseniz Eskişehir orada size kucak açmış bekliyor.
ikiyanayasla]
YORUMLAR
Sevgili Varol Bey,
Yazınızı zevkle okudum. Vallahi Eskişehir'e gitmiş gibi oldum. Ben de hep Çiğ Börek bilirdim. İnsan her yaşta yeni bir şey öğreniyor. Teşekkürler. Aslında Eskişehirde arkadaşım var. Ankara'dan da Hızlı tren. Havalar ısınca gitmeye karar verdim. Yeni görevinizde başarılar dilerim. Aslında ben Puzzle isimli bir yazıya başladım. İlk puzzle parçası ile ilgili yazıyı da Edebiyat Defterine gönderdim. Ancak diğer parçaları göndermek niyetinde değilim. Diğer parçaları kendime saklayacağım. İyi hafta sonları ve sağlık afiyet dilerim...
VarolT
Bu yazıyı aslında sizin "uzun zamandır sizi sitede göremiyorum" siteminize istinaden yazdım. Beğenmenize sevindim. Dediğiniz gibi öğrenmenin sonu yok. Ben de Çiğ börek olarak bilirdim. Annem de çok güzel yapar bu arada. Tadı çok güzel ama kalorisini düşününce abartmamak gerekiyor. Katılırmısınız bilmem ama hayatta güzel olan ne varsa; ya sağlığa zararlıdır ya da dinen caiz değildir:))
Eskişehir gerçekten görülesi bir yer, fırsatınız olursa görün pişman olmazsınız.
Saygılarımla,