2004 MGK FİTNESİ
Dershanelerin dönüştürülmesi süreci ülkede öyle bir noktaya getirildi ki, olay artık amacından çıktı ve mesele özünden koparılıp başka yönlere doğru evirilmeye başladı.
Hükümet ve Milli Eğitim Bakanlığı sürecin başından itibaren özellikle Gülen cemaatinden gelen aşırı tepkilere maruz kaldı. Tabi olaydan nemalanmak isteyen muhalefet de işin içine girince olay içinden çıkılmaz karmaşık bir hal aldı. Her fırsatta Ak Parti’yi karalama, icraatlarını eleştirmeyi kendilerine vazife edinen muhalefet partileri yine boş durmuyor. Bu sefer de iktidara karşı cemaati sahiplenmeye kalkıştılar. 2011 ve 2012’de Hizmet hareketi aleyhine meclise önergeler veren CHP’nin şimdi de kalkıp ‘cemaatçi kesilmesi’ ironik bir vaka.
Son günlerde bu konuda hükümetin üstüne en fazla gelinen nokta 2004 MGK kararları… Başbakan’ın siyasi baş danışmanı Yalçın Akdoğan hem söylemlerinde hem de gazetedeki köşesinde kararların yok hükmünde olduğunu ve hiçbir zaman uygulanmadığını defahatle dile getirdi. Ancak belli fitne grupları boş durmuyor maalesef.
Siyasette zaman kavramı çok önemlidir. 2004 yılına hep beraber bir geri dönelim ve dönemin küçük bir fotoğrafını çekelim isterseniz. Ak Parti’nin iktidarının ilk yılları… Oluşumun varlığından rahatsız olan kesimlerin, hükümeti düşürmek için her türlü kirli oyunu oynadıkları ve Başbakan’ın ipini çekmek için fırsat kolladıkları zamanlar… Vesayet rejiminin tavan yaptığı, ordunun ve belli sermaye gruplarının güdümündeki medyanın her gün ‘irtica hortluyor’, ‘laiklik elden gidiyor’ tarzında manşetler attığı günler… Ardı ardına yapılan darbe planları… İşte söz konusu MGK kararları bugünlerde Ak Parti’nin önüne getirilip dayatılan kararlardı.
O gün bu dayatmayı yapan generallerin hepsi bugün Ergenekon ve Balyoz’dan hüküm giymiştir. Üstelik bu dönüşüm süreci Ak Parti’nin ortaya koyduğu siyasi irade ile olmuştur. Bugün kalkıp da Ak Parti’nin cemaatleri bitirmek için mücadele ettiğini söylemek akla, vicdana ve izan’a aykırıdır. Bu tür söylemler sadece kendilerini laik, Atatürkçü bir kimliğe büründürerek asli görevi hükümeti yıpratmak için darbe kurgulamak olan zihniyete aittir.
Gazeteciler Yazarlar Vakfı Başkanı çıkıp da Ak Parti dönemini ‘Hizmet olarak en rahat ve huzurlu hizmet ettiğimiz dönemi yaşadık’ diyerek tanımlıyorsa burada ciddi bir çelişki mevcuttur. Maalesef cemaat de kendi içerisinde tutarsızlık yaşamaktadır. Hizmet hareketi 28 Şubat dönemini ve bu dönemden sonra Hoca efendi’nin ülkeden ayrılmak zorunda bırakılmasını unutmamalılar. Ve tabi ki bundan sonra yaşanan sıkıntılı günleri…
Dershane tartışması ülkemizde yıllardır Ak Parti-Cemaat çatışması bekleyen zümreye bir umut ışığı oldu. Bunu fırsat bilerek bu iki oluşumu birbirine düşürmek için var güçleri ile çalışacaklar.
Burada her iki oluşum içerisindeki gönüllülere büyük sorumluluklar düşüyor. Söylenenlere kulak asmayarak bir orta yol bulunmalı ve fitnecilerin ellerine koz verilmemelidir. İki tarafta bunu başaracak iradeye sahip. Yeter ki kardeşlik hukuku ön planda tutulsun. Sonuçta kazanan yine ülkemiz olacaktır. Her şey büyük Türkiye için…