- 730 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ayaklar İsyanda
BAŞ KİM?
AYAK KİM?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, ülkemiz geniş emekçi yığınları bugüne dek sayısız densiz sözlerine tanık olmuştur. En son söylediği söz ise 1 Mayıs kutlamalarına katılmak isteyen işçi ve emekçileri doğrudan hedef alarak söylediği sözlerdir ki, yenilir yutulur gibi olmamakla birlikte AKP ve çevrelerinin gerçek kimliklerini ortaya koyması açısından da önem taşımaktadır.
Başbakan, Mersin’de bir vatandaşa; “Ananı da al git” dediği için, bu sözler ülke gündeminden günlerce düşmemiş yazılıp çizilmişti. Ne yazık ki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın buna benzer sözlerinin arkası kesilmedi.ve şehit düşen askerleri kastederek; “Askerlik Yan gelip yatma yeri değildir”, “Kelle” gibi sözler sarfetmeyi sürdürdü.
1 Mayıs kutlamaları ile ilgili olarak, Bakanlar Kurulu’nda iyice şişirilen Recep Tayyip Erdoğan son olarak da, “ayaklar baş olursa kıyamet kopar” gibi son derece yakışık almayan sözlerle basının karşısına çıktı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a göre; ayak takımı olarak nitelediği işçilere ve emekçilere yüz verilemediği gibi taviz hiç verilemezdi. Eğer geniş emekçi yığınlara yönelik baskı ve zulme başvurulmazsa Allah korusun bunlar insanın tepesine çıkarlar ne yapacakları hiç mi hiç belli olmazdı. Başbakan da alışılagelmişin dışına çıkmadı ve geniş emekçi yığınlara hadlerini bildiren sözler sarfetti.
Bu sözlerin gerçekte enine boyuna tartışılmasında yarar vardır. Dünün mollaları arkalarına ne kadar satılmış liboş takımı, işbirlikçi tekelci sermaye güçleri ve dış emperyalist güçler varsa desteklerini alıyor ve iktidara yerleşerek ülke varlıklarını talana girişiyordu. Talan öylesine büyük boyutlarda sürüyordu ki, ülkede bu yapılanların dağdaki çoban bile farkındaydı. Başbakanın, bakanların çocukları bir anda işveren olarak önemli malvarlıklarının sahibi oluyor, bütün bunlar pişkinlikle geçiştirilerek iş bilenin, silah kuşanın tanımlamasında olduğu gibi yapanların yanına kâr kalıyordu.
Her zaman olduğu gibi bir avuç vurguncu takımı dünyalıklarına dünyalık katarlarken, geriye kalan milyonlarca işçi ve emekçi her geçen gün daha da yoksullaşarak kuru ekmeği bulamaz hale geliyordu. Başbakanın söylediği gibi “ayak takımı” olup çıkıyordu. Ve zaten emeğinden başka malvarlığı olmayanlara ayak takımı denilemez de ne denilirdi ki? Başbakanın yaptığı şey gerçekte varları yokları ellerinden alınarak yoksullaştırılmış olan ülke yurttaşlarına gerçek yerlerinin ne olduğunun ilk ağızdan anımsatılmasıydı ki, bunda da bir yanlışlık aramak ancak ve ancak fesatçıların işi olabilirdi. Yani; işçi işçiliğini, köylü köylülüğünü, işsiz işsizliğini, küçük esnaf küçük esnaflığını, memur memurluğunu bilmeliydi. Yoksa Recep Tayyip Erdoğan gibi birileri çıkar bunlara gerçek yerlerini bildirir onları hacımat eder çıkardı. Başbakan da öyle yaptı. Geniş emekçi yığınları ayak takımı olarak niteleyerek “ayaklar baş olursa kıyamet kopar”, “bunlara yüz vermeye gelmez, “ayak takımına taviz yok” deyip çıktı işin içinden.
Bütün bunlar gösteriyor ki, AKP iktidarı ülkemiz yurttaşlarını temsil etmekten kilometrelerce uzaktı. Onlar hem politik olarak, hem de ekonomik olarak çoktan seçimlerini dış güçlerden ve onlarla işbirliği içinde olan tekelci sermayeden yana yapmışlar, halkımızı ise bir çırpıda “ayak takımı” yerine koyuvermişlerdi.
AKP ve yöneticilerinin içine düştüğü aymazlıkları saymakla bitiremeyiz. AKP’nin ömrü salt bu yüzden biteli çok olmuştur. Politik olarak amaçlarını gerçekleştirmek için yoluna devam ederken AKP hakkında Anayasa Mahkemesi’nde kapatılma davası açılmış, eğer kapatılırsa yöneticilerine de politik yasaklar getirileceği belli olmuştur.
Kimileri bu kapatılma davası ile ilgili olarak “demokrasicilik” oynayarak karşı çıkar ve AKP’yi savunabilirler. Ancak; kim ne söylerse söylesin AKP’nin bütün halleri herkesin gözleri önündedir. Kimi sol geçinen kimseler bütün bunlara karşın AKP’yi arkalayan savlar ileri sürüyorlarsa bunların da gelmişini geçmişini iyi okumak ve nerelerden kulaklarına fısıldandığını iyi bilmek gerekir. AB fonlarından beslenen kimi solcu takımıyla başta ABD emperyalizmi olmak üzere AB ile işbirliği içinde olan AKP’nin benzeyen yanlarının olduğunu gözlerden kaçırmamalıyız.
Sonuç olarak; Recep Tayyip Erdoğan’ın geniş emekçi yığınlara karşı kin ve nefret içinde olmasından doğal ne olabilir? Bu sınıfsal düşmanlık nedeniyledir ki, “ayak takımı” olarak nitelenen kesimler başbakan tarafından bilinçli olarak aşağılanmışlardır. Çünkü gerçekten de öyle görülmektedirler. Bütün bu sözler bizler için uyarıcı olmalı, AKP ve yöneticilerine karşı ne olduğumuzu ya da olmadığımızı göstermek için her geçen gün daha da güçlü bir şekilde bu emperyalist işbirlikçilerinin ve soyguncu takımının karşısına dikilmeliyiz. İstanbul’da 1 Mayıs kutlamalarını baskı ile yasaklama yolunu seçenlere kim ol olduğumuzu göstererek Türkiye’nin gerçek sahiplerine “ayak takımı” demenin bedelini kesin kez ödetmeliyiz. Kendilerini “baş” görenler iktidardan alaşağı edilmediği ve işçi sınıfının iktidarı kurulmadığı sürece ülkemizin de, geniş emekçi yığınlarının da kurutuluşunun gerçekleşmeyeceği iyi bilinmelidir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.