Hadis Nakline Lütfen Dikkat
Yazılarımı okuyanlar bilir, yazdığım yazılarımın bir kısmının konusunu, özellikle bana verilen cevaplar oluşturur. Böylece güncel konuları gündeme getirerek, doğru zannedilen yanlışları konuşup tartışarak, üzerinde düşünülmesine vesile olmaktır amacım. Yine bir yazıma cevap verme nezaketini gösteren kardeşimizin, bana verdiği cevabın bir bölümünü önce yazmak ve daha sonra üzerinde konuşmak istiyorum.
(Vahyin önem ve önceliğini anlatırken hadis-i şeriflere o kadar rijit yaklaşıyorsunuz ki insanlar sizin ifadelerinizden sizi hadis düşmanı sanmaları gayet doğal. Tek bir cümle ile hadisleri top yekûn inkâr etmediğinizi beyan ediyorsunuz. Ama bu yeterince inandırıcı olmuyor. Çünkü tasvip ettiğiniz tek bir tane bile hadis örneğini hiç bir yazınızda göremiyoruz. Tasvip ettiğiniz hadisleri hangi kaynaklardan aldığınız hakkında da en küçük bir bilgi kırıntısına dahi sahip değiliz.
Böyle olunca hangi hadisleri nasıl süzgeçten geçirdiğiniz bilgisine sahip olmadığımızdan sizin tasvip ettiğiniz hadisler hakkındaki kanaatimizde yeterli bilgiye sahip olamamaktayız.
Bu durumda meramınızı anlatacağım diye çırpınıp durmaktasınız. Ama bu çırpınışlarınız dalgalarla boğuşup yerinizde saymanıza bir miligram ilerleyememenize neden olmaktadır.
Lütfen tasvip ettiğiniz hadisler hakkında daha ayrıntılı bir izahat.)
Değerli kardeşimiz, benim rivayet hadislere karşı rijit yani çok sert, katı davrandığımı söylüyor. Ben ona sert ve katı tabiri yerine, çok fazla titiz davrandığımı söylersem, daha doğru bir açıklama yapmış olurum. Peki, neden böyle davranıyorum dersiniz? Elbette Yüce Rabbimiz, benim sorumlu olduğum Kur’an da böyle davranın dediği için. Allah söylemediği halde, bunlarda Allah katındandır diyenleri, nasıl bir son bekliyor bunu biliyorum, titizliğim bu uyarılar adınadır. Bu konuda birçok örnek var ama birkaç tanesini hatırlatmak isterim.
Bakara 79: Vay o kimselere ki, elleriyle Kitab’ı yazarlar, sonra da onu az bir karşılığa değişmek için, “Bu, Allah’ın katındandır” derler. Vay ellerinin yazdıklarından ötürü onların hâline! Vay kazandıklarından dolayı onların hâline!
İsra 36: Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.
Bakara 42: Hakkı batılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin.
Bakar mısınız Rabbimiz nasıl uyarıyor bizleri. Kur’an ın dışından, beşerin yazdıklarına, bunlarda Allah katındandır diyenlere inananlara, Rabbimiz ne diyor? Vay onların haline. İşte ben bu acınacak insanların durumuna düşmemek için, elimden geldikçe titiz davranıyorum.
Allah yine uyarısında, hakkında emin olmadığın sözlerin, bilgilerin ardına düşme, bunun hesabını sorarım diyor. Lütfen bu sözler üzerinde düşünelim. Allah bir ayetinde ne diyordu? Kur’an ı ben koruyorum, yalnız Kur’an ın ipine sarılın. Daha da emrini netleştiriyor ve Zühruf 44. ayette, sizleri Kur’an dan sorgu suale çekeceğim diyordu. Bu durumda hepimizin çok titiz davranarak, bunlarda Allah katındandır, ya da bunları da Kur’an ın dışından peygamberimiz söylemiştir diye bizlere ilettiklerinde, çok dikkatli olmamız gerekmez mi?
Allah çok açık sizlere indirdiğimden başkasına uymayın emrini, bakın ne kadar net ve sert bir şekilde vermiş bizlere.
Araf 3; Rabbinizden size indirilene uyun; O’nun berisinden bir takım dostların/velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.
Allah bizlerin uyacağımız kitabın, yalnız Kur’an olduğunu söylüyor. Kur’an ile birlikte sakın dostlar veliler edinerek, din ve iman adına farklı sözlerin peşi sıra gitmeyin diyor. Sanırım Yaradan ın bu sözlerini görmezden gelen kullarına da, siz ne kadar az öğüt alıyorsunuz diyerek kızgınlığını belirtiyor.
İşte ben Rahmanın bu uyarılarını tebliğ almış bir Müslüman olarak, bana Kur’an dışından iletilen her bilgiyi, titizlikle Kur’an a danışıyor ve öyle kabul ediyorum. Onun onayından geçen her bilgi başımın tacıdır.
Bu gerçekleri anlatmak içinde, çırpınıp duruyorum çok doğru. Beni anlamak istemeyene, ben kendimi anlatmak zorunda değilim. Ama hurafe, rivayet ve sanı o kadar güçlü ki, benim çırpınışlarımı örtüyor, saklıyor duyulmaz hale getiriyor. Bu çırpınışlarımı duymak bile istemeyenler, sitelerinden yazılarımı siliyor, beni uzaklaştırıyorlar. Onları Rabbime havale ediyorum. Hak olan asla batıldan korkmaz. Ancak batıl haktan, yani gerçeklerden korkar ve yanından uzaklaştırır.
Arkadaşımız benim tasvip ettiğim hadislerden, daha detaylı bilgi istemiş. Cevabım ancak, Kur’an a uyan, onun onayını alan her hadis benim için bilgi ve pratik kaynağıdır diye cevap verebilirim. Rivayet hadisler dine hüküm koyamaz, ancak yaşantımızda çağımıza uygun örneklik teşkil eder. Tüm rivayet hadislere dikkatle yaklaşmalı ve peygamberimizin sözü olup olmadığını mutlaka Kur’an ile kontrol etmeliyiz. Peygamberimizin şu sözlerini lütfen unutmayalım.
(Benden Kur’an dışında bir şey yazmayın. Kim, benden Kur’an dışında bir şey yazmışsa, onu imha etsin."
Muslim-Zuhd/72(3004) /4137 Ebu Davud-İlm/3(3647) /4136 Musned-c.3/12,21,39 Darimi-Mukaddime/42 )
Beni hadis düşmanı ilan edenlere söyleyecek sözüm olamaz. Çünkü aklı başında hiç kimse doğru bilgiyi göz ardı etmez. Ben söylediklerimden sorumluyum, karşımdakinin anladıklarından değil.
Benim top yekûn hadisleri inkâr etmediğimi söylediğimi, ama bunun inandırıcı olmadığını söylemiş din kardeşimiz. Fakat bana yönelttiği tenkidi kabul etmem mümkün değil. Tekrar hatırlatıyorum bakın bu konuda ne demiş.
(Çünkü tasvip ettiğiniz tek bir tane bile hadis örneğini hiç bir yazınızda göremiyoruz.)
Bu kardeşimiz sanırım benim birkaç yazımı okumuş. Çünkü ben özellikle peygamberimizin söylemiş olması mümkün olabilecek hadislerinden örnekler verdiğim gibi, doğru olması asla Kur’an a göre mümkün olmayan birçok hadislerden de, yazılarımda özellikle örneklerini veririm. Çünkü yanlış bilgi bile, bizlere dersler verir. Hiçbir bilgi toptan reddedilemez. Ama bu bilgiyi elimizde bir ölçme kaynağı varsa, o kaynağın onayı mutlaka alınmalı kontrol edilmelidir. Din ve iman adına ölçümüz Kur’an olduğuna göre, akıllı bir insanın yapacağı çok açıktır.
Yine beni hadisler konusunda ikaz eden kardeşimiz, aslında üzerinde çok düşünmemiz gereken bir noktaya parmak basmış ve bakın ne demiş tekrar hatırlayalım.
(Tasvip ettiğiniz hadisleri hangi kaynaklardan aldığınız hakkında da, en küçük bir bilgi kırıntısına dahi sahip değiliz.)
Değerli din kardeşlerim, işte İslam ı bölen, parçalayan hatta birbirine düşman eden yol ve yöntem. Rivayet hadisleri kimden aldın. Senin kaynağın benim kaynağımdan daha emin, daha garanti. Acaba hangi mezhebin topladıkları hadisler gerçekten peygamberimizin sözleridir?
Günümüze kadar nakledilen rivayet hadisler, acaba ismini verdiğimiz din âlimlerine hiçbir değişiklik yapılmadan ait olduğuna, kim ya da kimler garanti verebilir? Bunun garantisini verebilecek var mı aramızda? Eğer bu garantiyi verebilecek bir güç makam yoksa lütfen elde Kur’an, onun onayını mutlaka almalıyız. Tabi yalnız Kur’an ile iman olmaz, Kur’an yeterli değildir diyenlere, sözüm meclisten dışarı.
Genelde yazılarımda alıntı yaptığım hadisler, Kütübü sitte dendir onu da belirtmek isterim. Ama her kaynaktan alır, doğruluğunu Kur’an ile kontrol ederim. Kontrolsüz bilgi, asla fayda vermez, tam tersine büyük zararlar verir. Onun için Allah, Kur’an ın sınırlarını aşmayın diye uyarıyor bizleri.
Sarraf altın bozdurmaya gelen müşterisinin elindeki altını, nasıl zarar etmemek, aldanmamak için, gerçek altın mı diye elindeki imkânlarla kontrol ediyorsa, lütfen aynı yolu ve yöntemi, titizliği ziyana uğramamak ve kaybedenlerden olmamak istiyorsak, bizlerde bu yolu izlemeli, her bilgiyi Kur’an ın süzgecinden geçirmeliyiz. Çünkü Rabbimiz sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum diye, apaçık hüküm veriyor. Bu hükmü veren Yaradan, daha sonra Kur’an ın hükmü olmayan bir bilgiden de, sorumlu tutar mı?
Hadislere dikkat ediniz lütfen, hepsi bir rivayete göre diye başlar ve ikinci üçüncü şahısların nakillerdir. Peygamberimiz kendi sözlerini asla yazdırmamıştır. Düşündürücü değil mi?
Bu konuda da aynı arkadaşımızın bana, bir ikazı ve uyarısı var.
( Müslümanlar inancını Kuran ile sorgulayacak da, Türkçeye doğru dürüst tercümesini yapamadıkları meallerden hareketle mi Kuran’ı anlayabilecek? Diyanetin bile mealinde bir yığın hatalı tercüme var. )
Arkadaşımızın bu sözlerine, kısmen katılmamak mümkün değil. Gerçekten Diyanet bile başkan değiştirdikçe, yeni Kur’an meali yazıyor, diğerinden farklı yerleri var. Fakat şükürler olsun ki birçok yazar ve ilahiyatçının tercüme ettiği mealler var elimizde. Eğer bu meallerin birisine kapılmadan, hepsinden araştırma yaparak, Kur’an ı bir bütün olarak anlamaya çalışırsak, tüm gerçekleri görebiliriz. Çünkü Allah siz anlayasınız diye, her şeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle Kur’an da verdik der. Yani Kur’an ı yine Kur’an ayetleri ile açıkladığını söyler bizlere. İsteyen istediğini yazsın, Allah ın kitabı öyle bir nur ki, yaptıkları yanlışlar, yanlış tercümeler hemen ortaya çıkıyor.
İşte imtihanın zor yanı da burası olsa gerek. Çaba harcamak, gayret bizden, yardım Allah tan. Allah yemin ederek sizlere kolaylaştırılmış bir kitap indirdim diyorsa, Allah ın rehberini zor anlaşılır ilan etmek, Yaradan a büyük saygısızlıktır diye düşünüyorum. Allah asla anlaşılması zor, her dile çevrilmeyen bir rehber gönderip, daha sonrada kullarını sorumlu tutmaz. Rabbimiz Kur’an ayetlerini okuyup düşünenlerin, gönül gözlerini açarım diyorsa, lütfen bu uyarıyı dikkate alalım.
Kur’an ın verdiği örnekler üzerinde lütfen düşününüz. Muhkem ayetler, herkesin anlayacağı şekilde, kolay ve anlaşılır örneklerle açıklanmıştır. İŞTE ONUN İÇİNDİR Kİ KUR’AN IN BİR AYETİNE, DOĞRU OLMAYAN BİR ANLAM BİLE VERSELER, BİR BAŞKA AYET ONUN YANLIŞLIĞINI ORTAYA ÇIKARTIR. Kur’an işte böyle mucize bir kitaptır. Yeter ki ondan istifade etmesini bilelim. Yeter ki düşünerek iman edelim.
Ben her türlü kaynaktan hadis alır ve üzerinde düşünürüm. Bu rivayet hadisi acaba peygamberimiz söylemiş midir diye. Neden biliyor musunuz? Çünkü ümmetini bu konuda öyle bir uyarmıştır ki peygamberimiz, emin olmadığın sözleri peygamberimize nispet ette görelim. Bakın neler söylemiş.
5176 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "Benim hakkımda yalan söylemeyin. Zira benim üzerime yalan uyduran cehenneme girer."
Buhâri, İlm 38; Müslim, Mukaddime 1, (1); Tirmizi, İlm 8, (2662).
5177 - İbnu’z-Zübeyr radıyallahu anhüma anlatıyor: "Babama dedim ki: "Ben niye senin Resülullah’tan hadis rivayetini işitmiyorum. Halbuki falan ve falandan çokça işitiyorum?" Bana şu cevabı verdi:
"Evet ben, Müslüman olduğum günden beri Aleyhissalâtu vesselâm’ı hiç terketmedim. Hep beraber olduk. Ancak O’nun şöyle söylediğini de işittim:
"Kim bile bile bana yalan nisbet ederse ateşteki yerini hazırlasın."
Buhâri, İlm 38; Ebü Dâvud, İlm 4, (3651).
İşte ben peygamberimizin, bu uyarılarının Kur’an ın bire bir uygulaması olduğunu Kur’an dan apaçık görüyorum ve titizliğim bundandır. Bu hadisleri nasıl olurda kabul etmem, görmezden gelirim. Hadis naklinde, sözlerin anlamlarının değişme ihtimali çok büyüktür, titizliğim bunadır. Ayrıca nakledilen konunun, nakledenin kendi düşünceleri ile şekillendirilmesi, hatta farklı anlamlar vermesi de kaçınılmazdır. Lütfen bu gerçeği de unutmayalım.
Hadis yazımını ve naklini peygamberimiz, önce serbest bırakmış ama yapılan yanlışları gördüğünden, kesinlikle yasaklamıştır. Bir kısım kardeşlerimizin, daha sonra serbest bırakmıştır düşüncelerinin yanlış olduğunu, dört halife devrinde hadis yazımı ve nakliyle nasıl mücadele edildiğini araştırmalarını öneririm. Size bu konuda bir örnek vermek isterim.
Hz. Ebu Bekir, peygamberin vefatından sonra Müslümanları toplayarak şöyle demişti: “Sizler, Peygamberden hadis rivayet ediyorsunuz ve bu hadislerde ihtilafa düşüyorsunuz. Sizden sonrakiler ise daha fazla ihtilaf edecektir. Peygamberden hiçbir şey tahdis etmeyin. Size bir soru soran olursa, “Bilgimizle sizin aranızda Allah’ın kitabı var” deyin ve onun helal kıldığını helal, haram kıldığını haram kılın”
[Zehebi, “Teskiretu’l Huffaz, I, 2-3]
Bizden önceki Ehli kitabın yoldan sapmaları, ne yazık ki Allah ın kitabını rehber almak yerine, atalarından gelen rivayetlerin ardına düşmeleriydi. Peygamberimiz ve en yakın ashabı da bunu bildiği için toplumu uyarmıştır.
Bugün aynı yanlış devam ediyor. Hatta öyle güçlü devam ediyor ki, rivayet hadisler olmasaydı, Kur’an anlaşılmaz kapalı kalırdı diyerek, adeta Kur’an ın üzerine çıkartılıyor bu bilgiler. Allah bizleri affetsin. Bu acı gerçeği gören her Müslüman, rivayet hadislere karşı çok dikkatli olmalıdır. Bende bunu yapıyorum, Allah şahittir.
Yine Kütüb ü sitte den, çok dikkat çekici ve bir o kadar düşündürücü bir rivayet hadis nakletmek istiyorum. Çünkü bu hadis adeta yazımızın bir özeti.
5179 - Mücâhid merhum anlatıyor: "Büşeyr el-Aşevi, Hz. İbnu Abbâs
radıyallahu anhümâ’ya gelip:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki..." diyerek birşeyler anlatmaya kalktı. Ancak İbnu Abbâs onu konuşmaya bırakmadı ve kendisine iltifat etmedi. Büşeyr:
"Sözlerimi niye dinlemiyorsunuz? Ben size Resülullah aleyhissalâtu vesselâm’dan anlatıyorum, hiç tınmıyorsunuz, niçin?" diye sordu. İbnu Abbâs ona şu cevabı verdi:
"Biz vaktiyle, bir kimsenin "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki" dediğini işitince, gözlerimizi ona çevirip kulaklarımızı da dinlemek üzere uzatıyorduk. Ne zaman ki, insanlar hadis rivayetinde laubalileştiler, biz de onlardan ancak bildiklerimizi almaya başladık."
Müslim, Mukaddime 7, (7).
Değerli din kardeşlerim, işte bizler bugün hadis naklinde o kadar laubalileştik ki, adeta söylenenler, peygamberimize iftira niteliğini taşıyor. Ben bu yalanın iftiranın içinde olmamak için, elimden geleni yapıyor ve titiz davranmaya çalışıyorum. Bu söylenenler unutmayalım, peygamberimizin ölümünden çok sonra söylenen sözler değil. Birde aradan yüzlerce yıl geçtiğini düşünün, ne anlatmak istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Karar ve yorum sizlerin. Ömür geldi ve geçiyor. Emanetimizi teslim ettiğimizde, hesabın görüleceği O çetin gün, pişman olmak istemiyorsak, gelin dersimize Kur’an dan bizzat kendimiz çalışalım. Daha sonrada soralım, soruşturalım. Sen Kur’an ı anlayamazsın diyenlerin sözlerine aldanmadan, İmanımızın sınırlarını Kur’an dan öğrenelim. Kur’an ın sınırlarının dışından bilgi verenlere, itibar etmeyelim. Kur’an ın sınırlarını aşan, şeytanın oyuncağı olur, lütfen bu gerçeği unutmayalım.
Yaradan Enbiya suresi 10. ayetinde yemin ederek, sizlere öyle bir kitap gönderdim ki, bütün şan ve şerefiniz, tüm gerçekler ondadır diyorsa, gelin beşerin ipine değil, Kur’an ın ipine sarılalım.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.