- 967 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BÜYÜK ‘’TÜRKİYENİN’’ küçük düşünen insanları
Coğrafik yapısından kaynaklanan stratejik önemiyle, üç tarafı denizlerle çevrili ve birde iç denize sahip yer altı ve yer üstü madenleriyle, dört mevsimin yaşandığı iklimi, verimli toprakları, geniş turizm potansiyeli, zengin kültürü rengârenk güzel insanlarıyla, hızla gelişen, sanayileşen ve kalkınan, cennetten bir köşe fırsatlar ülkesi, BÜYÜK TÜRKİYE’NİN küçük düşünen insanları.
Kimdir? Bu küçük düşünen insanlar, Ne yapar, ne yer ne içer nasıl yaşarlar? Ülkeye ve dünyaya bakış açıları nasıldır? Neleri severler neleri sevmezler ve nelerden korkarlar?
…………………………
Fizyonomi olarak insana benzerler ancak anatomik olarak beyin yapıları çok geliştiği söylenemez ilkel içgüdüleriyle yaşarlar. Bu tip insanlarda görülen en önemli özelik, gelişime ve değişime kapalı statükocu kendi içlerine dönük her türden ahlaksızlıklarla dolu lokal bir yaşamı tercih etmeleridir.
En çok Korktukları şeyler / demokrasi, özgür düşünce, din ve dindar insanlardır. Zaman zaman Özgürlükten bahsetseler de bu tip insanların, özgürlük anlayışı yapılanı yıkmak, gelişime engel olmak iyi ve güzel olan her şeyi yok saymaktır, bunun içinde hakaret edip iftira atmaktan hiç çekinmezler. Genelde bir arada yaşayan kafa dengi insanlar gibi görünseler de, aslında bir birlerine de güvenmez aynı şekilde iftira atıp aldatmaktan da hiç çekinmez ve utanmazlar.
En çok sevdikleri şeyler / haram ve yalandır. Dini hassasiyetleri gelişmemiş olmasından kaynakla yedikleri içtikleri şeylerinin helal olup olmamasına hiç dikkat etmez ve önemsemezler. Anlık zevklerin peşinde koşar, edep ve hayâ bilmezler, bu özeliklerinden dolayı, puslu ve karanlık ilişkilere girer ve yine ahlaksız işleri severler. Bu yönleriyle tutarlı gibi görülseler de, gerçekte iç dünyaların da çelişkilerle dolu güvenilmez insanlardır. Karanlık işleri çirkin ilişkileri çok sevdiklerinden yalan ve iftirada çok mahirdirler.
En çok sevmedikleri şeyde / istikrardır. Gerek insanların gerekse ülkenin istikrarından nefret eder müthiş rahatsızlık duyarlar, bu tür insanlar her yerde vardır. Siyaset arenasında, medya dünyasında sosyal yaşamın her noktasında bu tür insanları görmek mümkündür. Ülkenin ve milletlin sorunlarıyla ilgili gibi gözükseler de gerçekte ülkenin ve milletin sorunlarını dert etmez ve umursamazlar. Gel şu taşı, şu taşın üstüne koyalım bu ülke ve milletin hayrınadır dense hemen sıvışır kaybolurlar hiçbir konuda taşın altına elini sokmazlar yaralı parmağa ilaç olacak diye su bile dökmezler tembel, hain ve miskinlerdir çünkü ruhlarında bozgunculuk ve riya vardır.
……………………………
Ülkenin ve insanların geleceğinin şekilleneceği yerel ve genel seçimlere girilen dönemlerde, yalan ve iftiralarıyla ortaya çıkarlar. Gerçi bu tür insanlar ülkenin ve insanların yararına olacak her, oluşum ve organizasyondan da rahatsız olmuş yine muhalif olarak ortaya çıkmışlardır. Öyle ki, Türkiye 2020 olimpiyatlarını düzenleme şansını son anda kaybetmesini sabahlara kadar barlarda içki içerek sevinç sarhoşluğuyla kutlamışlardır, tv haber bültenlerine konu olan bu tuhaf insanlara dünyanın başka bir ülkesinde rastlamak pek mümkün değildir.
Mevcut siyasi iktidarın icraatlarına muhalif olmaları demokrasilerde var olan anlaşılır bir durumdur.
Ancak muhalefet etme anlayışları sadece yalan ve iftiradan başka bir şey değildir. Ülke ve millet adına Ne vizyonları nede bir projeleri vardır iktidardaki siyasi partinin belediyeleri, belediye sınırlarında ikamet eden yoksul ve bakıma muhtaç insanlara gıda, yakacak ve sağlık hizmetlerini ayaklarına kadar götürüyor olmaları. Ve bu işi yılın 365 günü yapıyor olmaları da. Normalinde her belediyenin asli vazifelerinden birdir. Ve sosyal devlet olmanın en önemli kuralıdır.fakat insanlık bilinci ve din kültürü zayıf olan insanların bu tür hizmetleri ve bu hizmeti alan yoksul insanları küçümseyip sadaka kültürü diyerek aşağılıyor olmaları da düşündürücüdür. Çünkü onların belediyecilik anlayışlarında, yan gelip yatmak vardır. Gece yatağına AÇ giren çocukların yakacağı olmadığı için üşüyen insanların bakıma ihtiyacı olan yaşlıların hiçbir önemi yoktur.
Kaldı ki, zekât, fitre ve sadaka gibi hayır işleri dinin bir emri insan olmanın bir kuralıdır. Sadaka almakta vermekte helaldir. Bu hassasiyetlerden uzak olan kötü niyetli cahil insanlar yalan ve iftiralarıyla bu güzel hayır işlerini sabote etmeye çalışıyorlar.
İktidardaki siyasi partinin sempatizanları ve mensupları kapı kapı dolaşıp seçmeni ikna ediyorlar ve çok çalışıyorlar, hadi sizde elinize iki broşür alında seçmeni ikna için çalışın denilse dudak büker duymazlık dan gelir popolarını yerinden kaldırmazlar, çünkü oturdukları yerden yalan ve iftira dolu sözlerle propaganda yapmak daha kolaylarına geliyor. Bu tür insanlar emekten ve ezilen halk kesimlerinden bahseder, ne olacak bu ülkenin hali diye devam eden yakınmalarda bulunurlar. Fakat ne tuhaftır, boğaza nazır restoranlarda yemek yer asgari ücret alan bir çalışanın maaşından fazla hesap öderler, Lüks kafelerde entel kıyafetleriyle, elinde piposu, bir fincan kahveye 30 tl ödeyip sonrada eşitlikten bahseder ülkenin kötüye giden ekonomisinden dem vurup, halk edebiyatı yaparlar. Eeeh,,,,,
Hal böyle olunca iktidardaki siyasi parti’de hedefi olan 2023 yılına ve daha sonraki hedefleri olan 2071yılına uzak ara tek başlarına iktidar olarak ulaşırlar.
Daha sonraki hedefleri ne olur? onu da zaman gösterecektir…
Serhat BİNGÖL
01/12/2013
YORUMLAR
Genel hatları ile anlamlı ve doğru tespitlerden oluşmuş bir yazıydı; ülkemiz insanları üzerine yapılan analiz de güzel ve doğru; ancak taraftar olalım ya da muhalif olalım iktidarı da bu yapılan analizlerden muaf tutmamamız gerekir diye düşünmekteyim;
Her eleştiri, her karşı çıkış kıskançlıktan olmasa gerek, her bireyin memlekete bakışı farklı olabilir, sadaka meselesine bakışı da...
Haksız da olsa vatandaşların bir kesimi seslerini kesmek için şiddetin kullanılmaması gerekir; sevmiyoruz, bizden değil diye, projelerimize karşı diye polis ve bir kısım vatandaşların Ali İsmail'i öldürmeleri doğru değil, dindarlığın gereği hiç değil;
Bu ülkede bir zamanlar astığı astık, kestiği kestik olanların yaptığı gibi vatandaşı fişlemek, hizaya getirmek, ötekileştirmek de doğru olmasa gerek...
Sosyal devlet ve sosyal belediyecilik gereği yapılan yardımları elbette küçümseyenlerin başkaca sorunları olabilir, bu konuda dediklerinizi yadsıyamayız, ancak bu hizmetleri hakkaniyet ölçüsünde yapmak ve yaparken de ola ki bir takım hatalara bulaşmamak gerekmez mi; bunu ifade edersek biz şimdi İslam'ın sadaka ve diğer konulardaki emirlerini bilmiyor mu olacağız...
Kömür, un ve diğer giyim ya da başkaca ihtiyaç maddelerini yardım olarak dağıtmak ayrı bir şey bütün bu mamülleri aldığımız, dolayısıyla zenginleştirdiğimiz şahıslar da da dikkat ediyor muyuz; kılı kırk yararak hak edene mi veriyoruz bu işlerin tedariği için...
Doğalgaz, elektrik sayaçları mesela; önce analog sayaçlar, ardından dijital sayaçlar; vatandaşın rızası dahi alınmadan ve piyasa değerinin de üzerinde meblağlarla vatandaşa fatura etmek doğru mu...
Atamalar ve diğer konulara girmeye ,ceğim ..
Kıymetli şairim;
Yazınızı genel hatları ile çok beğendim, doğru bulduğum ve hak verdiğim yerleri de çoktu, ancak keşke bu değerlendirmeyi hiç bir siyasal parti ayrımı yapmadan, velevki bu iktidarda olsun, bütün ülke insanlarının hastalıkları diye anlatsaydınız, dmeden edemedim;
Şimdi ben çekincelerimi dilimin döndüğü kadarıyla da yazmaya çalıştım, sizce ben yanlış mı yaptım...
Esenlik dileği ile;
Selam ve saygılar...
Güneri Yıldız tarafından 12/2/2013 11:44:11 AM zamanında düzenlenmiştir.