Hayata Pozitif Bakabilmek
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Hayata Pozitif Bakabilmek
Dünyaya gelirken bile ağladığımız bir ortamda başlar hayat koşumuz; kimine güler,kiminide yokuşa sürer.Her mahlukatın yüklendiği ortak misyonun yanı sıra kişiye özgü yükümlülükleride vardır.
Hayatta karşılaştığımız zorluklara karşı direnmemizi, ayakta durabilmemiz için kendi kendimize yaptığımız telkinler ve olumlu davranışlarla başarabiliriz.
İbadetle, dualarla, teslimiyet ve tevekkülle...
Altın kurallar vardır, uyduğumuz zaman bize getirisi olan; İlk önce, güçlü bir iman gücüne sahip olmaktan geçer.Bir insanın iradesi, inancı ile olayların üstesinden gelip, güçlü bir kişiliğe sahip olması ile ancak aşılabilir.
Belki kimine görede boş vermişliği tercih etmek bir çeşit olayların içinden çıkma biçimidir.Deve kuşu gibi başını kuma gömmek, vurdum duymazı oynamak.Hiç tasvip etmediğim bir davranış biçimi olsada.Olayları gözünde büyütmeyerek, doğal bir durummuş gibi algılayıp metanetle davranabilmekte bir yol...
İnsan zamanla yaşadığı tecrübelere dayanarak, her olaya subjektif bakarak başa çıkmaya çalışır.Şimdilerde bu duruma ’relaks’ olma diyorlar! Yada Polyannacılık yani mutluluk oyunu oynayarak.Buda aslında bir çeşit kendini kandırmak.
Bazen işe yarayabiliyor. Hangimiz bu oyunu oynamadık ki?
Hayat bazen öyle acımasız davranır ki ne kadar güçlü olursan ol, ağır bir imtihanla yüzyüze gelince altında ezilirsin. (Allah hiç kimseye kaldıramayacağı yük vermesin.)
Sıkıntısı olmayan da kendine sanal sıkıntı yaratıyor.Geçici günlük sıkıntıları göğüsleyebildiysen, ’iki ayağının üstünde’ sağlam, yıkılmadan durabildiysen ne mutlu...
Birde mükemmeliyetçiler var.Onlarda en ufak bir aksaklıkta, hemen panik olur,huzursuz olur.Simetri hastaları.Hayat tek düze değildir.İniş ve çıkışlarla doludur.
Enaniyet, narşist duyguları olan kişilerde asla mutlu olamazlar.Hayatını paylaştıkları insanlara da negatif elektrik saçarak, mutsuz olmalarına neden olurlar.Mizacı melankolik olanlarda mutluluğu bir türlü yakalayamazlar.Ayrıca insanın kendisiyle barışık olması gerek.Öyle kişiler vardır ki kendileriyle bile kavgalıdır.
İçki içen insanlara sorulduğunda; Neden içiyorsunuz? diye. Kimi; derten,kimi; zevkten, diyor. Belki yine, bir yolu seçenlerde kaplumbağa gibi içine çekilip kendince savunma mekanizması geliştirerek kendini korumayı seçiyor.
Her insan daha çok kendi derdini daha büyük görür.Halbuki kendi derdinden daha aşkın, daha beter dertler vardır.Buna tanık olunca haline şükür eder.Bir arap atasözü vardırya; ’Ayakkabım olmadığına üzülüyordum,ayakları olmayan adam gördüm! ’ Adnan Şenses’in söylediği bir şarkı vardır:
’Beterin beteri var
Haline şükret dostum
Yıllardır mutluluğun
Her gün peşinden koştum.
Daha bir çok derdimi
Ben sana anlatmadım
Deşme benim derdimi
Genç yaşta saçlarımı
Boşuna ağartmadım.’
Biraz isyankar bir parça bizler Rab’bimize isyan değil, şükür makamında olmalıyız.
Bazen espri mahiyetinde; ’Hangi üniversiteden mezunsunuz? ’ sorusuna,
gülerek: ’Hayat medresesinden’ diye cevap veririz. Bir sorunun,sınavın zorluğunu belirtmek içinde ’Üniversite imtihanından beterdi’ diye cevap veririlir oldu.Öyle ki şimdi nerdeyse genç kesimin mutluluğu imtihanı kazanmaya,biryere yerleşmeye endeksli,meslek sahibi olabilmeye bağlı.
Şahsi kanaatime gelince; Bütün dünya insanlarının inançları ne olursa olsun ’diyalog’ içinde olmaları insanlığın felahı için illa şarttır.Birey olarak da fertler dertlerini tazelemek yerine,farklı alanlara kendini kanalize etmeli.Geçmiş olayların üstünde ’temcid pilavı’gibi sürekli gündeme getirmemeliyiz.
Mesala; Kendimizi ifade edebildiğimiz alanlarda, hobilerle uğraşı edinip,hayata motive olmalıyız.Bizi mutlu eden aktivitelere, sosyal faaliyetlere katılarak aktif olalım.Mutlu olayları kafamızda düşünüp canlandırarak, stresi asgariye indirip, kendi kendimizin doktoru olmalıyız.Seyahate çıkmalıyız.Yeşil, deniz insan psikolojisine iyi gelir.Tabiki bu tavsiyeleri, alanında, işinde uzman psikolog, sosyolog, pedagoglar elbette daha iyi bilir.
Ancak bütün bunların en önemlisi savsaklamadan,çuvallamadan bu koşuda finişe doğru hayat koşusunu sonuçlandırabilmek...
Unutulmamalıdır ki; şu üç günlük dünyada, sıkıntılarımızda tek tutunağımız Halıkımız Allah bize yeter. ’Allah dost,toprak post’ vesselam...
Zehra Çelik