En büyük haykırıştır sessizlik
Günlerden bahardı olması gerektiği gibiydi her şey, sıradan arkadaşlar ağızlara yer etmiş ezber cümleler söylemler zoraki gülmeler üzerine devam ediyordu sohbetler, heyecanlanıyordu adam. Tanışacağı kadın hakkında hiçbir fikri yoktu sadece beklemekteydi. Saniyelerin dahi zor geçtiği o bazı anlar geniş zamanlar olmuştu oturduğu o gıcırdayan taburede beklerken kadını, elleri tahta masada sıradanlaşmış bir alışkanlıkla duruyordu bomboş ve kadın geldi. Önce ellerinin boşluğunu üzerine sildi sonra tokalaştı kadınla o anda ismini unutmuştu adam, bir sessizlik olmuştu kulağında fısıldayan çığlıklar yüzünden. Sonra ne kadar bildik bir sohbet başlamıştı tek yabancı olduğu gözleriydi kadının o kadar derin o kadar hüzünlü gözleri vardı ki ve o kadar delici bir bakışı vardı ki sanki nefes, nefese koşan yorgunluktan ölmek üzere olan bir suçlu telaşıyla bakıyordu adama! Adam titriyordu bakamıyordu gözlerine, ağzından dökülen cümleler o bahar akşamında adamı titretiyordu, varlığını bir önceki yıkımlarında inkâr ettiği Aşk mıydı bu yoksa sahiden şu anda bile sorgulanmasına izin vermediği kutsal bir Aşk ‘mıydı bu. Ayrıldılar sonra zamanın tükenmişliğine isyan doluydu adam. Dokunduğu ellerin, nefes alırcasına gözlerinden kaçırdığı gözlerinin gerçek olup olmadığını sorguladı adam uyumadan o gece, bu uykusuz geceler çok sürmedi, bir şekilde anlatmalıydı içindeki telası kadına, bağıra bağıra küçük cümlelerle ona Aşk’ık olduğunu söyledi.
En büyük haykırıştır sessizlik, haykır sevgili kulaklarım sağır olsun.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.