- 880 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Olmadı
Olmadı, yine uyuyamadım. Kafamın içinde yıllardır dolanıp duran sorular, yine beynimi bir köşesinden kemirmeğe başladı. Nedir alıp verilemeyen benimle! Neden gecenin bir vakti uykularım delik deşik edilip, kalbura çevriliyor?
Acaba ne unuttum? Kendimi sanki daha önceden bir şey yapmak için programlamışım da sonrada unutuvermişim gibi hissediyorum. Yoo, hafızam henüz bu kadar zayıflamadı! Saatlerdir sağdan sola, solda sağa dönüp durduğum şu koskoca yatak dar gelmeye başladı ve giderek artan bir şiddette sinir basmaya başladı beni. Üstüne bir de hararet çöktü ki!
Deliriyor muyum dersin ha? Yoksa bu bende bir takıntı mı olmaya başladı? Böyle zaman zaman uyanıp seni düşünmeler… Yok, artık daha neler! Hem takıntı olmuş olsa her dem be ni rahatsız eder, hayatım sekteye uğrardı. Yapma Allah aşkına sanki şimdi çok normal de!
Bu, garip bir psikoloji; bazen günlerce, bazen saatlerce, bazen de bir an ruhumu çepe çev re sarıverip, aklımı bulandırıp huzursuz eden bir garip durum. Anlamak için çaba sarf ettik çe, her seferinde olduğum yerde saymaktan başka bir işe yaramayan, tanımlanamaz bir hal.
Çoğu zaman akışını bırakayım diyorum ama onu da öğrenip öğrenemediğim konusunda şüp heliyim.
Görüyor musun bak; yine gözlerim bir çift davula döndü, üstelik gözaltı torbalarım da ye niden hortladı. Sayenizde yine haftalarca aynalara düşman kesileceğiz anlaşılan!
Ama ben artık çok yorgunum; ne savaşacak direncim ne de ayakta duracak mecalim kaldı! Tutunmaya çalıştığım her dal ‘çatır çutur kırıldı.’ Güvendiğim o koca koca dağlarda ise metrelerce kar çoktan mesken edindi! Bir harabe bile benden daha daha dayanıklıdır!
‘Yıldım artık’ biliyor musun? Belki de yıldırıldım!
En güzeli artık sessiz sedasız kalmak, yalnız ben ve kendim olsun. Adımımı attığım her kö şede karşımda dikilen o donuk suratlı ahşap yığınlarından, bu; insan yoran tekdüzelikten da ha da rahatsız olmaya başladım. Haldır haldır akan bu hayata ayak uydurmaya çalışmaktan vurdumduymazlıklarını görmezden gelmeye çabalamaktan, bunaldım ve evet yoruldum! Ne dersin acaba akıntıya karşı kürek mi çekiyorum, yoksa rüzgâra karşı at mı biniyorum? İkisi de aynı kapıya mı çıkıyor? Öyle mi?
Bana öğle manalı manalı bakıp, pis pis gülme! Gülmeyin! Başınızı alıp çekip gitmezden ön ce bana neler olabileceğini hiç düşünmediniz siz! İkiniz de çok bencilsiniz! Hepiniz de!
Nefretle karışık, üzüntülü ses tonu biraz sonra titremeye başlamıştı, elindeki fotoğraflar da artık ıslaktı. Her ikisine de uzun uzun bakıp, dalıp dalıp gidiyordu. Uzunca bir sessizlik odanın her yanını sarıvermişti. Sadece kendi nefes alışını duyuyordu ve tabi arada bir de iç çekişlerini.
Ya da kendimi akıntıya bırakıvermek en iyisi galiba! Hem belki bu arada küllerimi süpü rür, oraya buraya saçtığım parçalarımı toplarım! Belli de olmaz bakarsın her şeyi olduğu gibi bırakıp elimi ayağımı çekerim bu sokaklardan!
Fena bir fikir değil aslında; tası tarağı toplayıp gecenin bir vakti karanlığa karışıvermek! Bunca zamandır kederden başka bir şey veremediğim bu hayatlardan taşınıvermek belki ilk zamanlar biraz can sızlatır ama o kadar. Zamanın değirmeninde öğütülüp gider de ya ben de ki hasarı kim tamir eder? Bu sonsuz hayat boşluğunda kendime bir yer bulup oraya hala yer leşemedim ki! Keşke öyle bir lüksüm olsa da hayata uzun bir mola verebilsem ve sonra kaldı ğım yerden yeniden başlayabilsem.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.