KİRLENMEK- RUH- YAĞMUR- DÜNYA - KÖTÜLÜK
Dünya halidir, malumunuz, Pandora’nın kutusunun getirdikleri mi dersiniz, şeytanın uğraşlarının meyveleri mi dersiniz, dünyada cirit oyununu oynayan kin, kavga,öfke moral bozukluğudur. Ne zaman bir haber bülteni izlemeye kalkışsak, biraz daha haberiyor dünyamız.
Haber bülteni hazırlayanların, bu haberleri insanları umutsuzluk ve korkuya düşürmek için kasten yapıp yapmadıkları gibi tartışmalı bir konuyu, haberlerin insan zihninde neden genellikle olumsuz bir imge halinde yer aldıkları sorusunu da aklımda tutarak, atlıyor ve haber bültenleri gibi genelde insanların moralini bozup da, bir dereceye kadar onları psikolojik hasta yapan etmenlerin insanlar üzerinde yaptıkları etkiyi ele almak istiyorum: Kirlenmek.
Bu kirlenmek sonucunda da nereden vardığımı merak ediyorsanız, onu tazelik ve gül simgelerinin en fazla yakıştığı bir çocuktan, sair insanları o mütemadiyen mütebessim 3 yaşındaki bir çocukla karşılaştırarak aldığımı söylemeliyim: Nisanur.
Soru: Neden Nisanur sürekli gülümsüyordu, ben stresler içinde kıvranırken?
Cevap: Çünkü onun beyni ve ruhu tertemizdi!
Haber bültenlerinde kendine zorla dayatılmaya çalışılan olumsuz simgelerle işi yoktu. Ankara’da yaşamasına rağmen, öğrenci EGO kartı ile sivil EGO kartının fiyatları arasında neden sadece 10YKR gibi �devasa� bir fark olduğunu düşünüp, üstüne üstlük bir de öğrenci kartının üzerine bir de 17,50 YTL lik bandrol yapıştırtma zorunluluğunu sorgulayıp kendini enayi yerine konmuş hissetmiyordu. Belki de en büyük avantajı, belediye otobüslerinde balık istifi gitme, ya da bomboş İkarus’larda insan doğasına ve iskelet sistemine aykırı yolculuklar yapma zorunluluğunun olmamasıydı. Vs, vs,vs... Kısacası beynimizi ve benliğimizi etkileyen bütün olumsuz etmenleri birleştirdiğimizde ortaya çıkan çöplük misali görüntü, Nisanur’un dünyasında yoktu.
Nisanur’un yaşamadığı tüm bunları yaşayan memleketimin genel insanı, tertemiz bilinçaltı- beyin ve ruhuna fark etmeden kabul ettiği bu olumsuz etmenlerden dolayı ne yazık ki kirleniyor. Elbiselerde görülebilen bir kirlenme değil bu, zaten o kirlerin atılması son derece mümkün ve kolay. Önce göz-kulak gibi duyu organlarına, sonra beyinde, sonra bilinçaltında ve en nihayetinde ruhta meydana gelen kirlenmekten bahsediyorum ki, bu kirlerin temizlenmesi ciddi uğraş ve bir savaş gerektiriyor.
Bir de içinde yaşadığımız bir ve tek dünyamız açısıdan bakmak istiyorum meseleye... Bahsetmiş olduğum insanın kirlenmesinin yanında, gezegenimizi kirleten unsurları düşündüğümde aklıma sadece ve sadece tozlar ve yangın külleri geliyor.(İnsanın sebep olduklarının dışında) Aman Allahım, Dünya ne kadar da temizmiş!
Dahası, bu unsurları da devamlı temizleyen Yağmur adında bir işçisi var Dünya’nın. Yağmur yağınca ağaçlardaki tüm tozlar geldikleri yere dökülüp, nehirler de tertemiz sularla dolunca, varsa yangınlar da söneek etrafa mis gibi bir koku da yayılınca, milyonlarca yıldır yaşayan dünya, insanoğlu etmenine rağmen hala Nisanur haline dönebiliyor. Hayvanların ömürleri bitip de birer cenaze haline geldiklerinde ise, o harika sindirim sistemi devreye giriyor. En son aşamasında bu devrenin, sevmediğimiz sinekler mikrop cenazelerini temizliyorlar ortalıktan. Ve vazgeçilmez Yağmur temizliğin yanında yeni bir hayat veriyor doğaya.
Belki de dünyanın yağmur sayesinde bu tazelenip temizlenmesinden dolayı biz insanlar da genellikle sıkıntılarımızı bir lahza unutup kendimizi rahatlamış hissederiz ıslak havalarda.
Keşke diyorum, keşke göklerden gönderilen o mesajın altına geçip de, sırılsıklam olduğumuzda, yağmur damlalarını yanağımızda ve gözümüzde hissettiğimizde, biz de tüm kirlerimizden arınıp temizlenebilsek. Sonra o ilk olduğumuz, hayat dolu hale, Nisanur’un içinde bulunduğu ruh haline dönebilsek.
Sonra bir mucize daha gerçekleşse ve, o yağmur damlası kalbime düşse, mütemadiyen çalışan hararetli motoru biraz soğutsa. Ve tekrar düşse sonra, kendisini takip eden birkaç damlayla birlikte... Bahar üşümeleri gibi biraz üşüse kalbim ve üzerindeki tozlar temizlense... İkiye yarılsa sonra, ve yağmur suyuyla bir güzel temizlense kalbimin iç tarafı da. Ne bir kötülük kalsa, ne bir olumlu olmayan imge...
YORUMLAR
Şu günlerde aborijinlerle ilgili bir kitap okuyorum. Doğayı, doğanın insanlara sunduklarını ve sunulanları anlayabilmek için algılarını nasıl açtıklarını okudukça hayrete düşüyorum.Ve bizim "asla" yaşayamayacağımız çöllerde nasıl mutlu olabildiklerini, hem de hiç kirlenmeden...
Bir de çocuklar var tabi... Öz' olanlar. Büyüdükçe kirleniyorduk değil mi?
Yağsın yağmurlar, yağsın ki arınalım...
Yazılarınızdaki fikir çok net, sevdim uslübunuzu. Kutlarım.
"Sonra bir mucize daha gerçekleşse ve o yağmur damlası kalbime düşse , mütemadiyen çalışan hararetli motoru biraz soğutsa.Ve tekrar düşse sonra , kendisini takip eden bir kaç damlayla birlikte...Bahar üşümeleri gibi biraz üşüse kalbim ve üzerindeki tozlar temizlense... İkiye yarılsa sonra , ve yağmur suyuyla bir güzel temizlense kalbimin iç tarafı da. Ne bir kötülük kalsa , ne bir olumlu olmayan imge..." O yağmur damlası kalbinde kötülük , art niyet bulunduran herkese düşsün . Tebrikler ,tebrikler ve bir daha tebrikler... Anlamlı , hoş , biraz da uzun bi yazı olmuş ama güzel olmuş .Yazılarınızın devamını merakla bekliyoruz :))
NOT: İnsan beyninin temizliği konusunda büyük ihtimalle Robin S. Sharma'dan etkilendim. Sharma, Ferrarisini Satan Bilge adlı kitabında insan beynini insanın bir bahçesine benzetir. Ve o bahçeye olumsuz, çirkin hiçbir şey almaması gerektiğini belirtir. İlgilenenler için şu sayfada bu felsefe özetlenmiştir:
http://tr.shvoong.com/books/self-improvement/1773186-ferrarisini-satan-bilge/
TunçAY tarafından 4/26/2008 2:53:54 PM zamanında düzenlenmiştir.