Bir yangının külüydü..
Bir yangının külüydü
Bu sevda yanığı…
Biz diyordu bütün yağmurlardan daha sağanaktı gözyaşları,
Tutup avuçlarını sıktı, derince baktı gözlerine sonra, maziden bir şeyler anlatmak istercesine.
Biz diyordu iki cümle arasındaki boşlukları zamanın doldurmasına aman vermemeye gayret ederek.
Biz’li cümleler düğümleniyordu boğazına, arada bir kesiliyordu soluğu. Oturdu tahta iskemlesine âmâ olmaya yüz tutmuş gözlerini sildi titrek elleriyle, yüzüne düşen çizgiler derince yaralar bırakmış yüreğinde ki kirpikleri ıslanıyordu vakitsiz.
Biz dedi sözlerine devam ederek, yanık cümleler tütüyordu nefesinde, zemheri kelimeler günü geceye çeviriyordu.
19.. yıllarıydı. Bir akşamüzeri ayağımda çarığı kaybetmiş gece vakti karanlıkta arayıp duruyordum. Meğerse evlat açlıktan onu bizim komşular alıp pişirip yemişler… Babam o kadar zengin değildi hani
Kıtlık vardı. Tek odada kocaman aile bir sedirin üstünde yatardık geceleri. Akşamları gözlerimiz içerde yakılan ateşten yanar sabahı zor ederdik. Sabah dediğim sabah namazıyla başlardı bizim sabahlar evlat.
Akşam güneşi batımı el ayak yorgan çekilirdik. Bizim hak tan sohbetlerimiz vardı, közde pişen palamuttan ekmeğimiz ya da mercimek ekmeği o da bulursak!!!
Evet, evlat bir akşam üzeriydi dedi gözyaşlarını silerek. Gece karanlığında bir ışık gibi dikildi karşıma heyecanlanan yüreğim korkudan mı yoksa ilk defa bir erkekle karşılaşmamdan mı bilmiyorum ama kuş gibi çırpınıyordu. Göğüs kafesime bir hançer saplandı sanki örgülü saçlarım dikilmiş tüylerim diken diken olmuştu. Hiç böyle bir delikanlıya rastlamamıştım daha önce güneş gibi sıcak gözleri gece karanlığında pırıl pırıldı.
O an konuşsa bayılıp kalacağım gecenin ayaz saplanmış sokakların orta yerinde ayağıma batan taş acıları hafiflemiş soğuktan titreyen ellerim o an terlemeye başlamıştı. Bir bakış beni sıcak bir yuvanın aydınlık dünyasına götürmüştü.
Nasıl olduysa kendimi taş duvarlı evimizin bahçe kapısında buldum. Bir rüyamıydı bu yoksa hayal dünyamın kahramanı mı bilemedim. Evet, evlat bir hayal dünyam vardı benim içinde insanların birbirini hiç aldatmadığı…
Devam edecek…
YORUMLAR
" Bir hayal dünyam vardı benim içinde insanların birbirini hiç aldatmadığı ..."
Yokluk içinde olmalı insan galiba eşin, dostun gerçek yüzünü görmek için . Hiç birşey görmemiş, yaşamamış, dünyaya açılmamış insan daha mı çok seviyor sahip olduklarını acaba diye düşündüm okuyunca yazınızı. Seçeneğin bol olmaması , sunulmaması mı tatmini geri getirebilir yüreklere, ama bu saatten sonra uyarlamak mümkün değil sanırım insanlığa bu eski sadeliği...Ne acı geldi kendi yazdığım...
Çok güzel bir konu bence seçtiğiniz, kayıplarımıza dair, çok olan hiçliklerimize dair...
Hüzünlendim çokça
Dostlukla