Dershaneleri Kapatmanın Püf Noktası
Yazmayacağım, demiştim, ama ortalık karışmışken, yetkililere dershaneleri kapatmanın püf noktasını anlatmam lazım, bu püf noktası bir dershaneci olarak benim de canıma okusa da ben buna razıyım.
1999 veya 2000 yılıydı. Kdz. Ereğli’de bir dershanede öğretmenlik yapıyordum. Aşağıda anlatacağım olayı yaşayan öğrencilerim bu yazıyı okuyup bana şahitlik edeceklerdir. Erdemir (Ereğli Demir Çelik Fabrikası) o yıl bir karar aldı ve belli bir yaşa gelmiş, yüksek maaşla çalışan işçilerine bir teklifte bulundu. Dedi ki “Sizi emekli ikramiyenizi vererek emekliye ayıralım, sizin yerinize de çocuğunuzu işe alalım.”
Birçok işçi bunu kabul etti, emekli ikramiyelerini alıp emekliye ayrıldılar. Onların yerine de on sekiz yaşını dolduran çocukları fabrikaya işçi olarak girdiler.
Bu çocuklar aslında hiçbir iş bilmiyorlardı, zamanları okullarda, dershanelerde geçmişti, çoğu bir çivi bile çakmamıştı. Yüksek ücretle çalışırken emekliye sevk edilen babalarının yerine asgari ücretle işe girdiler, çoğu, akşama kadar ellerinde çapa, fabrikanın sağında solunda bitiveren otları temizlediler aylarca. Kapkara oldular güneş altında, elleri patladı kazma sapı tutmaktan.
Dershaneyi bırakıp babasının yerine işe giren öğrencilerimden birkaçını aradım, gençler, hata yaptınız, siz çok iyi üniversiteler kazanabilecek durumdaydınız. Neden asgari ücretle fabrikaya girdiniz?
Cevapları hükumetlere ders verir nitelikteydi. “Hocam, biz zaten iş için, ekmek parası için okuyoruz, şimdi üniversiteye girsem, dört yıl okuyup ondan sonra da iş arayacak ve uzun süre bulamayacağım. O kadar zamanı kaybetmek yerine asgari ücret de olsa kendi memleketimde fabrikada bu fırsatı kaçırmam, çalışırım. Bugün asgari ücretle başlarım, ama zamanla daha iyi imkanlara kavuşurum. ”
Dershaneleri kapatmanın püf noktası budur beyler!
Açın fabrikaları, iş verin çocuklarımıza, onları üretime dahil edin, ülkeyi üretim yapan bir merkez haline getirin. Bunu yapın, benim dershanem zaten kendiliğinden kapanacaktır. Hiç önemi yok, yeter ki siz bunu yapın.